Gün içerisinde maruz kaldığımız birçok durum psikolojik açıdan ruhsal ve fiziksel olarak tepki göstermektedir. Stresin oluştuğu an vücudumuzun birçok yerinde acil durum çanlarının çaldığının farkında mısınız?
Yaşanılan stresi kontrol etmek, beraberinde getirdiği kaygı (anksiyete) bozukluğu ve panik atağın önüne geçme konusunda yeteri kadar donanımlı ya da bu konu hakkında bilgi sahibi miyiz?
“Değişim hem korkutucu hem de özgürleştiricidir.”
Öncelikle özgür olmak adına değişime kendinden ve zihninden başla. Travmatik deneyimlerinin ardındaki puslu pencereden bakmak yerine, gün ışığına odaklan. Evet’lerin olduğu kadar hayır’ların da olmalı hayatta. Seni mental anlamda korku ve kaygıya sürükleyecek zihinsel düşüncelerden kısa zaman da olsa kendine izin ver…
Peki bu bir problem mi?
Yani kaygı bozukluğu, stresin ve korkunun eşiğinde senin adım atmana gölge mi düşürüyor?
O hâlde tanış onunla. Geçmişi değiştiremezsin belki ama geleceğe yeni baştan başlayabilirsin.
Bir halat düşün ve onu sıkıca tut. Çektikçe kanayan, acıyan ellerin olacak. Öyleyse zihinsel kanamalarının stres halatı kimin avuçlarının içinde?
Geçtiğimiz günlerde Tavoss Kitap’tan temin ettiğim “Kaygıyla Başa Çıkmanın 52 Yolu’nu”, okudum. Şöyle bir cümle dikkatimi çekti.
“Düşüncelerin ve duyguların zihninizde ve bedeninizde nasıl gelip gittiğine dikkat edin. Oysa nefesiniz her an daima sizinledir.”
Er ya da geç zihniniz, nefesinizden diğer endişelere, düşüncelere, kaygılara, görüntülere, bedensel hislere, planlara, hayallere dalıp gidecektir. Onu bir misafir gibi karşılayıp, nazikçe uğurlayın.
“Kaygı ve diğer duygusal acılarımız ayrıca yaralarımız düşmanlarımız değil aksine öğretmenlerimizdir. “
Kaygının kölesi olup, eziyet çekmek yerine bahsetmiş olduğum kitaba bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Davet ettiğiniz kaygının negatif duyguları ile dans ederek, hayatınıza yeni bir benlik katmanız dileğiyle.
Toplumsal anksiyete için de çözümü olmalı öğretilerin ama onun için insanların, tüm düşünce kalıplarını, ideolejileri, inanç kalıplarını terk etmesi gerekiyor. Çünkü tüm önermeler, ikilik üzerinde ve korku temelli inşa ediliyor hayatımızda.