Ley hatları – Dünyanın hayat damarları

Nikola Tesla, enteresan bir şekilde “Elektriği kablosuz iletebiliriz, kablolar gereksiz!” dediğinde, onu anlayan olmamıştı. Neydi onun bu çalışmasındaki büyük sır? Günümüzde modern otobanların altına döşenecek elektrik akımı ya da manyetik yolla hafifçe havada gidecek arabalar enerjilerini yoldan alacak elektrikli arabalar tasarlanıyor. Bu makineler enerjiyi hangi kaynaktan alacak şekilde tasarlanmış olabilir? Cevap Ley hatları’nda gizli.

“Ley hatları”nı dünyanın manyetik enerji ağını oluşturan bir network. Yeryüzünün enerji kanalları olarak da bilinen hayali şeritlerin dünyanın hayat enerjisinin geçtiği yolları işaret ettiği düşünülüyor.

Bilim insanları yıllardır uzun rotaları uçan göçmen kuşlar, denizde giden kaplumbağaları, balinaları ve balıkları izliyor. Bu hayvanlar daha doğduklarında bir başka yerde dünyaya geliyorlar ve geriye dönüp o uzun yolu kusursuz şekilde alıyor ve yavruluyorlar. Sadece manyetik alana göre yönlerini buluyorlar demek çok güç.

Mesafeden bağımsız olarak dünyayı ve galaksi sistemlerini birbirine bağlayan bu gözle görülmez devasa Ley akışı, bizi evrenlerin sistemine birleştiriyor. Bu durum sadece planetler arası bir etkileşim değil, aynı zamanda insanları da kapsayan bir enerji ağı. Şems’in de dediği gibi “Görünmez iplerle birbirimize bağlıyız.”

Henüz haritacılıktaki enlem boylam, meridyenler bulunmadan önce, Piri Reis’in bu çizgilileri 1513’de haritasında çizmiş olduğunu görüyoruz. Gerçekten de bu hatlar ilginç şekilde dünya enerji çizgileri ve kesişim noktalarına uyuyor.

Ley hattı kavramını ilk ortaya atan İngiliz Arkeolog Alfred Watkins, 1921 yılında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını incelerken, yeni yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu fark ediyor. Bu yollar üzerinde inşa edilen mabetlerin, stadyumların, hipodrumların ve tapınakların bu çizgiden hiç şaşmadığını gözlemliyor. Sonraları konu derinden incelenince bu eski yapıların zincir halinde Avrupa boyunca gittiği anlaşılmış.

Alfred Watkins, o dönem “Çatal Çubuk Yöntemi”yle ley hatlarını tespit eder.

Bu metoda kişi, elinde serbest bıraktığı şeyle yürürken kendi aura alanı aradığı şeye rastlayınca refleksel bir tepki ile elindeki çatalı istemdışı büküyordu. Bu çoğu modern eğitim almış bilimle büyümüş bizlerin burun kıvırıp alaya alıp güleceği metotla, Rusya’nın yıllarca petrol ve maden yataklarını inanılmaz ucuza bulmuştur. Günümüzde “Radyestezi” olarak bilinen bu metotla suyun bol olduğu noktalar kolaylıkla tespit edilmekte. Bugün insanın ruhsal kavrayışındaki ilerlemenin neticesi olarak, stratejik noktalarda yer alan mimari yapılar, kutsal geometri kullanılarak inşa edildiğinde, ortaya çıkan enerjinin dünya diğer yıldız sistemleriyle bir geçit oluşturarak boyutlarası bir kapı oluşturduğu düşünülüyor.

Ley çizgilerini dünyanın enerjiyle akan akapunktur noktaları olarak da düşünebiliriz. İnsan üzerinde yaşamsal enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu organlar artık biliyor. Akapunktur biliminde enerji çukurları, nehirleri, tepeleri gibi bölgelerinin insanın fizik bedeninin bir kopyası olduğu düşünülüyor. Çinliler, akapunktur Çinliler tedavisini binlerce yıldır uyguluyorlar. Örneğin; kulak memesine bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak dengeliyorlar. Ayrıca, “Refleksoloji” biliminde, taban altındaki belirli odak noktalarının vücudumuzda yer alan bazı organlarla bağlantılı olduğuna inanılıyor ve bugün refleksoloji alternatif tıpta yaygın olarak uygulanan popüler bir tedavi yöntemi.

Günümüzde Türk toplumu sarkaç metodunu çok iyi bilir. Özellikle sarkacın ipinin uzunluğu aranan bilgiye göre değişir. Hisleri iyi genç kızların hamile kadınların karnı üstünde bir ipe bağlı yüzüğü sallayıp dönüş yönüne göre kız ya da erkek bebek olduğunu söylemeleri gibi. Evet ülkemiz pek çok açıdan orijinal bir yer.

Dünyayı gezen ley hatları

Gezegenimizin içinde ve üstünde bir spiral akışla dönen esneyen kilometrelerce uzanan bu akışlar dünyanın dört bir yanına dağılmış.

“Piramitler” denince, sadece Mısır’da bulunan üç piramitler değil, Kralllar vadisine uzanan piramit serisi, Amerika kıtasında Meksiko’dan başlayarak devam eden piramit serisi ve Anadolu höyükleri dünyayı bir ağ gibi kaplar.

 

İskoçya’da yer alan tarihi Stonehenge tek örnek değildir. Bu taş dizilimi sık sık uygulanmıştır.

Çinliler için ley hatlarına, Dragon çizgileri/Ejderha çizgileri olarak ifade ederler. Ley hatlarının gözle görünür simgeleri olan bu binaların dizilişi gibi, devasa uzunluktaki Çin seddi de, binlerce yıllık sağlıklı bir akışın ve diğer enerjiler için blokajın kaynağıdır.

Çin’de ve özellikle Uzakdoğu’da saygıyla uygulanan Feng Shui bilimi için yeryüzü, üzerinde kurulacak binanın sağlığı, iyi şansı ve başarısı için temeldir ve çok önemlidir. Bina bu enerjiyi yeryüzündeki dragon çizgilerinden alır. Topraktan akan “enerji nehri”, olumlu bir akışa ve yaşamsal berekete sahipse, artık bundan sonrası evin yapıldığı malzemeye, kapısının açıldığı yöne, içindeki eşyalara, suyun ateşin ve odaların şekline bağlı olarak ev sahiplerine özellikle sağlık, mutluluk ve iyi bir hayat getirecektir.

Feng shui, cansız nesnelerin mobilyaların ve dünya toprağının canlılara etkisini en iyi hale getirmek için çabalar. Binaların gizli dili bir ilim olarak o denli ciddiye alınır ki dünyanın en uzun gökdelenlerinden ve ağırlık dengesi hareketli bir topla sağlanan mimari şaheseri Taipai 101‘e doğrudan gelen caddenin yaratacağı olumsuz enerji akışını dengelemek için mimarlar binanın önüne su çeşmesi ve havuz yaptırmıştır.

Dünyanın her büyük şehrindeki dikilitaşları düşünürsek ve bunların Mısır kaynaklı olduğunu düşünürsek bu görüş daha da güçlenecektir. Bildiğiniz gibi İstanbul’da da bir Dikilitaş bulunmaktadır.

Tarih boyunca insanların sezgisel ya da şuurlu bir biçimde yeryüzünün ley ağına ilgi göstermişler. Bunun başlıca nedenlerinden biri, insanların gerek fiziksel, gerekse ruhsal sağlıklarını korumanın yanında, kendilerini çevreleyen doğal oluşumların gelişimini de sürdürmeyi ve zenginleştirmek olmuş. Bu arada doğa ile insan ilişkisini de tanıma fırsatı bulmuşlardır.

Dinler için binlerce insanın gerektiğinde öldüğü ve elden bırakmamak için herşeyi yaptığı özel yerler mesela Kudüs Tapınağı, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük ana hatların kesişimi üzerine kurulu. Böylece sadece dünya hatlarının değil, ibadet içindeki insanların da o yönden yayılan bu hayat akışı vasıtasıyla kendi çakra sistemini açması ve temizlenmesi imkanına da yol açar.

Ley hatları teorisi “Altlarından ırmaklar akan Cennetler” kavramına yeni bir bakış açısı sağlayabilir. Cennette anlatılan ırmaklar bu göksel akışlar olabilir mi?

Anadolu Ley Akışları – Anadolu İkizkenar Üçgeni

Konu üzerinde çok çalışan bir uzmanlar, Türkiye’de çok fazla sayıda hattın kesiştiğini söylemelerine karşı, bugüne dek yayınlamış Amerika’daki gibi detaylı şehir şehir ley akışları çalışması bulunmamaktadır.

“Batıda Truva’dan başlar ortada Ankara’ya gelir oradan da Nemrut Dağı’na iner. Ankara bu iki noktadan biraz daha yukarda kalır. Ayrıca, Ankara’dan da direkt Giza’ya yani piramitlere inen ayrı bir ley hattı vardır.

Harita üzerinde bunu çizerseniz bir büyük (t) harfine benzer bir şekil çıkar. Daha dikkatli bakıldığında da bunun “t”den çok bir gemi çapasına benzediği görülür. Çapanın tepesinde de Ankara yer alır. Bizanslı tarihçi Pausanias’a göre, Frigya’nın ünlü kralı Gordios’un oğlu Midas’a bir gece rüyasında ilahi bir ses bir gemi çapası aramasını ve bulduğunda da bir kent kurmasını emreder. Bu çapa Ankara Kalesi’nin olduğu tepelerde bulunur. Bunun üzerine Midas buraya gemi çapası anlamına gelen “Anker” adını vererek kenti kurar.

 

DÜNYA KÜPLERDEN OLUŞUYOR

Platon, bir felsefeci kimliğinin yanı sıra matematik ile de yakından ilgilenmiştir. Dünyamızı ve evrenlerin oluşumunu ve işleyişini anlayabilmek için dünyanın matematiksel modelleri üzerinde çalışmış.

Plato,ancient greek philosopher

Platon ve yandaşları matematiği bilgi ile düşüncenin temel modeli olarak görüyorlardı. Onlara göre evren yalnızca matematiksel model ve terimlerle açıklanabilirdi. Platon meseleyi gayet derli toplu biçimde ele aldı. Biraz da geometrik düşünceye olan yatkınlığı nedeniyle bu parçacıkların düz­gün, matematiksel bir şekle sahip oldukları ileri sürdü. Bunlara günümüzde Düzgün Platonik cisimler diğer adıyla çokyüzlülere “Poly­hedron” diyoruz. Platon’a göre de doğanın “temel parçacıkları” işte bu üçgenlerdi ve tüm uzayı kaplıyorlardı. Elementler de bu üçgenlerin yeniden düzenlenerek yeni geometrik şekiller meydana getirmesiyle oluşuyordu.

Katı cisimlerin özel bir çeşidi olan düzgün katı cisimler eski Yunanlı düşünür Eflatun tarafından bulunmuştur. Düzgün katı cisimlerin bütün yüzleri aynı boy ve biçimdedir. Mesela, küp düzgün bir katı cisimdir, çünkü bütün yüzleri aynı büyüklükte olan karelerdir fakat dikdörtgenler prizması düzgün bir katı cisim değildir, çünkü yüzleri aynı büyüklükte olan dikdörtgenlerden oluşmamıştır.

Eflatun yalnızca beş düzgün cisim olduğunu ya da geometrik şekil olduğunu söylemiştir ve kanıtlamıştır. Bunlar dört yüzlü, altı yüzlü ya da diğer adıyla küp, sekizyüzlü, on iki yüzlü ve yirmi yüzlüdür. Ona göre; her yüzü bir eşkenar üçgen olan dört yüzlü ateşi, sekiz yüzlü havayı, yirmi yüzlü suyu, yüzleri kareler olan küp dünyayı ve yüzleri düzgün beşgenlerden oluşan on iki yüzlü ise evreni simgeliyordu. Platon (Eflatun), bu cisimlerin doğayı anlattığını düşünüyordu.

Popüler kültürde ley hatları

Stephen King ünlü Kara Kule serisinde kahramanların Işın’ı ve Yol’u takip ettiğini anlatır. Bu çizgiler dünya boyunca gittiği gibi paralel evrenlerdeki dünyalara ve tüm zamanlara ulaştıktan sonra herşeyin merkezindeki Kara Kule’de birleşir.

LOST dizisinin 5. sezonunda, bazı evrensel ve binlerce yıllık bilgilere göndermeler yer alır. Örneğin, adanın yerini bulmak isteyen ekip, uzman bir kadına gider. Özel bir odada sallanan çok büyük bir sarkaç ipin ucunda dönmektedir. Kadın, ada ile bu odanın aynı enerji hattı üzerinde olduğunu ve bağlı olduğu enerji hattı aracılığı ile yerinin bulunması için formüllerle hesaplama yapıldığını anlatır.

Ley avcıları

Ley hatlarında yürüyerek enerji toplamayı hedefleyen sevimli insanlar da var bu dünyada.  Şaka bir yana, Ley akışının beslemesi için gezen bu insanlar Ley hatları üzerine araştırmalar yapıyorlar. Onlar bu hatlar üzerinde enerji toplarken, temiz niyetleri ve güzel enerjileri ile ley hatları vasıtasıyla dünyayı şifalandırıyorlar.

Yeryüzü ruhunun özü, insanlarda doğrudan ortaya çıktığında mutluluk hissi uyandıran oldukça yüksek frekanslı bir enerji halinde varlığını belli eder. Leylerin girdap benzeri yapısındaki devingenlik, yeryüzünün kendi biçimini korumak için kullandığı gücün, diğer bir deyişle, hedef veya arzunun bir sonucudur.

 

KAYNAKLAR:

http://en.wikipedia.org/wiki/The_Old_Straight_Track

The New Age, An Anthology of Essential Writings Çeviren: Sema Özçallı
http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06

Anchoron – anchor’dan gelir. Anlamı da “çapa”dır.”

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=anadolu%20ikizkenar%20ucgeni

https://www.youtube.com/watch?time_continue=51&v=TI2wT1sROfE&embeds_referring_euri=htt

 

 

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir