Ortak bilinç dışının katlarında, her biri başka arketiplerde hep canlı Tanrı ve Tanrıçaların yüzleri arasından mitoloji sahnesinde,
Kehanet mağarasında yaşayan Gecenin Kraliçesi Nyx ile, dumanlı mağarada yaşayan Ölümün Kardeşi Hypnos’ un oğlu, rüya diyarlarından sorumlu, rüyalarda gezinenlere görülebilme yetkisine sahip Tanrı Morpheus, en çok Lunatikler tarafından tanınır, arketiplerin kadim bilgeliğinde… Ve yine en çok Tanrıça Luna görünmüştür Lunatiklere…
Bilinçaltının karanlığında ilk karanlıkta var oluşun rahminde, duyguların, iç güdülerin, şifanın ilk zerreleriyle yerin ve göğün ve kainatın rahmine doğmaktır Tanrıça Luna…
Tanrıça bedenin yerin ve göğün suyudur, çekilir, durulur, dalgalanır, soğur gözleri olmayan ama bütün varlığı ile rüyayı ve diyarları ve kainatı görendir Su…
Kadimde Morpheus’ u resimleyene rastlanmasa da henüz, gecenin krallığından gelen Ebedi’lerden Düş ismiyle Sandman’ da görünür Morpheus…
Gökte Luna ışıldar, diyarların kumlarını serper, yolculara rüyalar kehanetler bırakır Morheus…
Kahramanların yolculuğu kabuslarda başladığından, dolunaylarda bir türlü sezgilerini dinlemeyenler, uğultulardan ve gürültülerden kaçamayan, sürüye tutsak kendiliğini unutmuşlar baştan mağlup sayılır Morpheus tarafından… Ne sınavdan ne hediyeden yazgıdan kaçılmaz yüzleşmek ister Morpheus Yolcudan… Zira gölgesiyle dövüşen, yenilen bir daha ayağa kalkan, dolunayda düşüp yaralanan ya da eski yaraları kanayan çocuklar, çocuk merakını yitirmeden büyümek için düşmanıyla gözgöze yürümeyi göze alanlar, bir ağlayıp bir gülenler, bedeninde kronik spazmlardan kıvrananlar, dalgalı bulutlular en çok Lunatiklerdir… Nöbettir, sancıdır duygular…
Ay Delirmesi, Kurtadamlara, Kurtkadınlara atfedilir, bu yüzden… Uluyan, bağıran, çağıran, kıvranan, en mahrem içgüdülerde ruhta dolaşır, olduğum herşey ve olmak istemediğim herşeyde gölge…
Tıp bilimi Lunatiques derken dolunaylarda, ay tutulmalarında aklı yükseklerin, epileptiklerin nöbetlerini atfeder Lunatiklere… Gerçeklik zemini bir süre çizgisinden oynar, oysa ki bir Lunatik’ te kendi gerçekliğini hakikat sanmak ya da sanmamak bütün mesele… Ne Biliyorum ki? Bildiğim ne? diye dövünür durur düşüncelerle…
Abartılar, muammalar, grotesk imgeler, yıkımlarla sarsılırken, aşktan, melankoliden ağlamaktan şişmiş gözleriyle, gezegene ait olmadığından artık kesin emindir, Tekamül etmenin başka metodları var mıdır? diye sayıklamaktan yorgundur Lunatikler… Ama ilham sessizlikten ve derinden gelir. Rüyanın kapıları açılır, dokunur rüyaya Lunatikler…Tuvaller taşar renklerden, taşlar konuşur,dizeler sonsuza üflenen kelimelerle hayat bulur. Ay ışığına hayran, huzurlu, mutlu… Solar ve Lunar dengelenir…
Psikoloji, psikobiyoloji, nöropsikoloji farklı düşünmenin, farklı üretmenin, olağandışı cesaret ve ilhamların delilikle etiketlenme riskini ya da ayrıcalığını aldığını verdiğini tartışadursun, Lunatikler çizgi zamanda Morpheus’ un rüyalarında, Luna’ nın ilhamıyla gezinmeye devam eder.
Lunatikler, karanlıktan delirmekten korkmamayı öğrenir. Tam zamanıdır kahraman olmanın…
Rahmin karanlığından, toprağın, yeraltının karanlığından, besleyip, büyüten, iyileştiren, dinlendiren Ay ile, varlıktaki, her şeydeki, kaynaktaki, merkezdeki ışığı birleştirerek yürümeyi öğrenmek…
Yürümek… Aramakla bulunmaz, bulanlar yürüyenlerdir,
tamamı devamda,
başlangıç ve sonun olmadığı kaynağa o diyara…
vazgeçmeden neyi varsa haliyle gelen…
kimsem oyum Ey benim her halimi bilen!