Tatlı bir sonbahar günüydü, zaman tam bu vakitlerde akıyordu. Çok kıymetli bir arkadaşım beni bir arkadaşının evine çaya davet ediyor, elbette beş çayını kim istemez. Lezzetli elleri olduğunu ama şu aralar işlerine ara verdiğini söyleyerek, gelmemi istiyor. Nazik daveti kabul edip onunla gidiyorum. Kapıyı 45-50 yaşlarında bir kadın açıyor. Yüksek bir gülümseme ile karşılanan biz, içeriye giriyoruz. Yüksek tavanlı, kadife Mor renk perdeleri ile bir salon karşılıyor bizi. İnsana ferahlık duygusu veren yüksek tavanlar, renkli şıkırtılar çıkaran objeler, sizi salonu seyretmeniz için davet ediyor.
Oturduğum kanepenin hemen yanında duran fiskos masası tarzı sehpanın görkemli, volanlı Mor renk kumaşına takılıyorum. Sohbete başlıyoruz, haliyle ben sohbet içinde biraz gerilerdeyim, onların konuşmalarına kulak verirken bir taraftan da salonun içinde eğlenceli bir yolculuk yaşıyorum. Az sonra gelen pasta tabaklarında yine Mor renk hakim, şık bir sunumla leziz kurabiyelerinden tadıyoruz. Kendisi bir Gurme olan bu kadın, uzun yıllar Fransa’da yaşamış ve İstanbul’a yerleştikten sonra bu kez burada bir restoran açmaya karar vermiş, anlattıkça anlatıyor. Ben izin isteyip lavabonun yerini soruyorum, kibarca bana eşlik ediyor. Işıkları açtığımda şaşırıyorum, çünkü yine Mor renk hakim banyoya, yerdeki bol tüylü mor renkli paspaslar, Mor sabun, Mor bir cam şişe diye devam ediyor içerdeki her şey.
Bu kadın tam bir Mor renk tutkunu. Mor renge düşkünlüğünü o kadar ileriye taşımış ki, sürekli bu rengin içinde kalmak onu neden depresif bir hale büründürmüştü anlayabiliyordum, alıyordum bu enerjiyi onun iri kocaman gözlerinin içinde. Salona geçerken gözüme takılan Mor uzun boylu, yakışıklı vazo tamamıyla düşüncelerimi onaylıyor.
Salona döndüğümde artık konuların ruhsallaştığını anlıyorum. Restoran işine ara vermek zorunda kaldığını, ruhsal sağlığının anlayamadığı bir şekilde bozulduğunu anlatıyordu. Varlığımı hissettirmeden yerime, koltuğuma oturuyorum. Anlatmaya devam ederken, gerginleştiğini hissediyorum. İnsanları memnun etmek çok zor, mutsuzum çünkü İstanbul da herkes her işi yapabildiğini sanıyor oysa ki durum farklı diyor. Tahammülsüzleştim diyor, aptal insana tahammülüm kalmadı diyor. Bazen konu ile alakalı insanlara karşı, küstahlaştığını itiraf ediyor. En son restoranının mutfağında onunla birlikte çalışan aşçıya ağır sözler söylediğini ve kadının işi bıraktığını anlatıyor. Çaylar bitip kahveler geliyor, yine Mor renkli fincanlar halinde oturuyor ellerimize. Artık bir yerden konuya girmem gerektiğini hissediyorum. Tam bu sırada telefon çalıyor, kadın müsaade isteyip telefona gittiğinde, arkadaşımın kulağına eğilip, fark ettiğim durumu anlatmak istediğimi paylaşıyorum son bir . Elbette bu çok iyi olur onayını aldıktan sonra beklemeye başlıyorum. Yapmacık, keskin bir gülümseme ile özür diliyor, annesi ile konuştuğunu ve onun rahatsızlıkları yüzünden, yaşadıklarını anlatıyor. Kalp rahatsızlığının ve şekerinin olduğundan dem vuruyor, ben taşıyamıyorum artık deyip çöküyor kanepesine. Hemen lafa dalıyorum. Mor Renk diyorum, yüzüme şaşkın bakıyor ve bayılırım diyor, farkındayım deyip anlatmaya başlıyorum.
7. Çakra alanının rengi mor’dur, yüksek maneviyat kapılarını arayıp, meditatif hale geçebilmemizi sağlar. Mor renk beynin arka tarafındaki bezlere etki ettiğinden vücuttaki tüm salgı bezleri ile irtibattadır. Titreşim potansiyeli tüm hormonal aktiviteleri düzenler. Kendine has titreşimleri bir kristalin, bir çiçeğin enerjisine denktir. Mor Tepe Çakra alanındaki blokajları temizler, bunu hızlandırmak için destek alır çiçeklerin gücünden. Unuttuğumuz ruhumuzu geri çağırır, yeniden yenilenmesi için davetkâr titreşimler yollar. Soğuk bir renk olmasına karşın, sevgi hissiyatının evrensel olmasına, koşulsuzlaşmasına imkân verir. Konsantrasyon gücümüzü destekler, fazla kullanımında ise dikkatli olmak ölçüyü aşmamak gerekir. İnsanı, Küstahlık derecesinde kabalaşmaya, saldırgan (manevi) olmaya başlatır. Hemen sarı renk ile tamamlanmalı v e dengeli bir kullanım yaratılmalıdır.
Mor renk kullanımında, aşırılığa kaçıldığında ise işte asıl bana kulak kabartmanız gereken kısım, olabilecekler sevimsizdir. Huzursuz ve sürekli endişeli olmak, küstahlaşmak ve insan ilişkilerini taşıyamamak, eleştiriyi kaldıramamak, uykusuzluk. Depresyon hastalarına asla önerilmeyen bir renktir. Mor rengin güçlü frekanslarına sürekli maruz kalmak ve bunu çok seviyorum bu rengi diye kullanmak, ısrarca davranmak sizi depresifleştiren bir enerjiye sürükler. Azı karar çoğu zarar lafını hep sevmişimdir. Renk Terapi Denge kurabilmek demektir. Eğer kullanılan her alanda çok fazla Mor vibrasyonu varsa hemen tamamlayıcısı Sarı renk ile iş birliği yapmak gerektirir.
Beni dikkatle dinleyen bu kadına son bir iki önerim daha var deyip, devam ediyorum konuşmaya. Bu biriktirdiğiniz duygusal minik travmalar sonunda blokaj oluşturur, hatta ağrılarınız da tahminim, baş ve ense bölgesindedir. Ve eminim ki bu Mor renkli perdelerden başka perdeleriniz de yoktur. Güçlü bir kahkaha sesi yükseliyor, ama nasıl olur? geçen ay doktora gittim, dikkat et migren başlangıcı var dedi. Şaşırttınız beni. Sizse beni bu kadar Mor renk titreşimi içinde hiç şaşırtmadınız. Böyle olması çok normal hemen işe Mor rengi seyreltmekle başlayın diyorum ve devam ediyorum ona yapması gerekenleri anlatmaya, yaşadığımız alanlarda, ısrarcı bazı renklere tutulup kalmakta kendinize haklılık payı bırakmayın.
Mordan hala vaz geçmem diyen varsa bir iki öneri: Sarı renk mutlak olsun yamacında, iki adım ötenizde de karşıt vibrasyon taşıyan Yeşil rengi kullanın, derim.