Dünya ile dolusun. Dünyaya dair bitimsiz hırsların, arzuların, beklentilerin var. Tüm dikkatin Dünyada. Tam da bu yüzden Dünya senin için en gerçek şey.
Bir rüyada tüm nefesini tüketiyorsun. Bir rüyada savaşıyor, bağırıyor, koşturuyor, yoruluyor, düşüyor, nefes nefese kalıyorsun. Bir rüyada yere seriliyor, kaybediyor ve kazanmanın yeni yollarını arıyor; olmadı, icat ediyorsun. Ne yapıp ediyor hiç kaybetmiyorsun. Kaybını bile kazanca çevirebilecek hinlikler peşindesin.
Kayıpsın, kendinde değilsin. Varlığın sonsuza dek sürecek bir yanılsamada, bir hayal perdesinde tutuklu kalmış ve sen hala gölgelerinle savaşıyor, gölgelerinle sevişiyorsun.
Kendine iyi olduğun, geliştiğin, ilerlediğin, yolda olduğun masallarını anlatmaya devam et istersen. Bunun bir rüya olduğunu zaten bildiğini söyle. Ne fark eder ki?
Her şeyi yanlış anlamaya ve uykunu sürdürmeye teşnesin. “Madem ki bu hayat boş bir rüya; o zaman el etek çekeyim, uzaklaşayım, inzivaya çekileyim, oyunu, rüyayı böylelikle terk edeyim.” diyerek dahi kendini kandırmaya devam etmektesin.
Bunların hepsi rüyaya nefes vermektir. Rüyayı daha da sinsi yollardan çok daha gerçek kılmaktır. Rüyada kendine yeni bir yol çizerek kaçış planları yapmaktır.
Kaçamazsın. Nereye kaçacaksın? Olmayandan olana mı? Hangi olana? Gölgeni terk edemezsin ve fakat gölgenle savaşman da gerekmez. Ve hatta onunla barışman dahi gerekmez. Bunların her biri var olmayan bir şeye nefes vermektir.
Eğer rüyadaysan ve bir şekilde bir şeylerin ters olduğunu hissedebiliyor, süzebiliyorsan yapabileceğin tek şey var; o hissi kaybetme, sürdür. Bunun bir rüya olduğu bilincini hiç kaybetme. Rüyada her şeyini kaybet, işini kaybet, ümidini kaybet, sağlığını kaybet, hatta eşini, dostunu, çocuğunu kaybet yahut tüm ömrünü tüket – o bilinci kaybetme.
Daima boşun boş olduğunu hisset, farkında ol. Rüyaya gülümse; rüyada oynanan tüm oyunlara gülümse; gölgelerle savaşmayı bırak. Dikkatini rüyadan, gölgeden, perdeden, yanılsamadan çek.
Burası rüyadan, içi boş hülyadan, yalan Dünyadan özgürleşmeye başlayacağın yerdir.
Bırak rüya bir rüya olarak; yanılsama bir yanılsama olarak; gölgeler de gölgeler olarak nasıl olmak istiyorlar ise öyle olsunlar. Bırak onlar orada olsunlar ama sen onlara nefes verip de onları senin için gerçek kılma.
Bunu yapabildikçe yeni bir derinlikle karşılaşacaksın. Artık yanılsama fikrinden de özgürleşmen gerekecek.
Rüya güzeldir ve bu güzelliğin illa ki bitmesi gerekmiyor. Rüyanın güzel olmasında ve daha da güzelleştirilmesinde bir sorun yok. Rüyanın sürmesinde ve bunun sonsuza uzanmasında da bir sorun yok. Hiç olmadı. Rüyada sevgi içinde olmakta, paylaşmakta, hediyeler almakta vermekte, maceralara atılıp gizemi keşfetmekte hiçbir sorun yok.
Sen hele bir yazacağını yaz evvela; diyeceğini de, seveceğini sev. Önce şu üzerindeki kokunun ağırlığı gitsin.
Yanılsama fikrinden; merkezinde kalarak, dikkatini kendine, nefesine yönelterek, gölgenin sahibi olanı hatırlayarak geçebilir, özgürleşebilirsin. Rüya bilinci ile rüyanın boş olduğunu; yanılsama bilinci ile yanılsamanın boş olduğunu; gölge bilinci ile gölgenin boş olduğunu kavrar ve yaşarsın. Böylelikle merkez bilinci oluşur.
Dikkatin merkezinde kaldığı ve geriye kalan her şey yavaş yavaş bir yandan daha berrak ve diğer yandan da uzak olmaya başladığında varlığının içine nüfuz etmeye başlıyor olacaksın. Oraya nüfuz ettikçe ve dikkatini merkezinde tuttukça yeni bir sürpriz seni bekliyor olacak. O merkez de boşalacak. Kendi merkezine baktıkça, bir bakan dahi kalmayacak. Sadece adı olmayan ve bir şey diye tanımlamanın dahi mümkün olmadığı …. olacak.
Ve… önce kalemin sonra kelimelerin sonra da sen biteceksin.