Bir ressam ancak boş bir tuvale resmini çizer, bir yazar boş bir kâğıda yazar. Doğanın ve üst gücün bize verilen uçsuz bucaksız güzelliğini ve sanatını yapabilmek için sanatçının önce kendi realitesinden ve benliğinden çıkması gerekir. Böylece artık bir sanatçı değil, sanatın kendisi olabilir.
Artık sınırlı çerçevesinden ve zihninden bir şeyler yaratmaya çalışmaz. Bunun yerine sonsuz yaradılışın içinden çıkan ve bu güzelliği bize aktaran bir enstrüman haline gelir. Artık kendisi ve sanatı diye bir şey yoktur, sadece sanatın kendisi vardır. Sonsuz sevgi ile yaratılmış bir sanat.
İnsanlar sanatı yapanın bir insan olduğunu düşünüp ona hayranlıkla bakarlar. Hâlbuki ki sanat da sanatçı da üst gücün birer enstrümanlarıdır. En iyi sanatçı, kendini bu gücün karşısında tamamen yok edebilendir. Kendini tamamıyla boşaltıp, Yaratanın ışığıyla doldurandır. Bilir ki kendisi içeride dolduğu ölçüde dışarıya aktarabilir.
İyi bir sanatçı bunu yapanın kendi olmadığını gayet iyi bilir. Kendinden öte bir şeyin öne çıktığını ve kontrolü aldığını görür. Kendisini ona tamamıyla teslim ettiğinde, o güç gelir ve tüm kalbini, vücudunu, ellerini, gözlerini, aklını alır ve onu iyi bir enstrüman olarak kullanıp yaratılışı tüm ihtişamıyla tamamlar.
Bu ihtişam sonunda, güzelliği, bolluğu ve aşkı özümseyebilenlerin varlığı haline gelir. Kişi kendi benliğinden çıkıp, içine baktığında tüm bunların içine yerleştirilmiş olduğunu görür.