Okullar tatil oldu, karneler alındı, çocukların dört gözle beklediği sömestr tatili geldi. Bütün çocuklar bir şeyler yapalım, bir yerlere gidelim diye sürekli baskı halindeler. Gezildi, eğlenildi ve çok da zaman geçmeden öksürük, hapşırık, yüksek ateş birçoğumuzu sarıp sarmalamaya başladı. O acayip hayvan isimleri ile adlandırılan gripler herkese, özellikle çocuklara musallat oldu. Hastanelere gidildi, ilaçlar alındı. Şurup ve türlü ilaçların gücü bir yere kadar etki ediyor. Çocuğu olanlar bilir, iğne ihtimali yaklaştıkça gerginlik artar. Hastalık gitmeyeceğim diye direniyor, çocuklar iğne olmam diye sızlanıyor. Bir süre daha ilaç ile müdahale ettikten sonra kontrol için tekrar hastaneye gidildi. Yapılan kontroller sonucunda ilaç ile yapılan müdahaleler yeterli gelmemiş…
Enjeksiyon odasında biz hazırız, hemşire iğneyi hazırladı, her şey hazır. Fakat hazır olmayan tek kişi; İğne yapılacak olan çocuk! Güç bela oturtuldu koltuğa ama kasıldıkça kasıyor o ufacık gövdesini. “Hemşire: Kasma kendini! Serbest bırak, acımasın!” Diyor ama hiç etkilemiyor.
“Serbest bırak, acımasın.” Spiritüel konular ile haşır neşir olanların gayet iyi bildiği bu söylem, fiziki boyutta da karşıma çıktı. Bir çok şifa çalışmasında gördüğümüz düşünce ve duyguları serbest bırakmak oldukça işe yarayan bir teknik. Duygularımızı bastırırız, ifade etmeyiz, yok sayarız vs. Duygularımız, bizim hasta ya da sağlıklı olmamızın ana kaynağı.
Bazen hayatta karşımıza çıkanlar, iğne gibi ya da daha fazla can yakacak türden oluyor. Vücudunuzu ve zihninizi gözlemleyin, rahat hareket ediyor muyum? Düşüncelerimde sorun var mı? Kendimi ifade edebiliyor muyum? Kendinizi bu gibi durumlar içerisinde bulduğunuzda kasmayın, serbest bırakın hem bedeninizi, hem de zihninizi. Kendi başınıza çözemediğiniz durumlarda profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Hastanedeki o hemşire de dahil olmak üzere pek çoğumuz fark etmiyor ya da fark etsek de uygulamakta güçlük çekiyoruz.
O yüzden kasmayın kendinizi, serbest bırakın.