İçinde büyüdüğümüz toplum, ne yazık ki bizi, sürekli diğer insanların bizim hakkımızdaki yargıları konusunda endişelenmemiz gerektiğini öğreterek büyüttü. Çocukluktan itibaren kafamıza diğer insanların bizden daha önemli olduğu kazındı.
Eve misafir geleceğinde evin en güzel örtüleri, yemek takımları onlara çıkartıldı. En güzel ikramlar misafirlere yapıldı. Misafir geleceğinde en güzel kıyafetlerimiz giydirildi ve onların yanında uslu, sessiz, hanım hanımcık durmamız öğretildi. Hiçbir zaman olduğumuz gibi olmamıza izin verilmedi.
Ne zaman ailemiz dışında başka insanlarla karşılaşsak aynı durumu yaşadık. Biz misafirliğe gittiğimizde, sokakta komşu teyze ile karşılaştığımızda da durum değişmedi. Yaptığımız en ufak bir hareket. ” Rezil olduk, bak şimdi şunu diyecekler, bunu diyecekler, hakkımızda ne düşünecekler” endişelerinin yanımızda dillendirilmesine sebep oldu. Tüm bu yaşadıklarımız da ve duyduklarımız bizde olduğumuz halin iyi ve güzel olmadığı ve olduğumuz gibi olursak toplum tarafından kabul görmeyeceğimiz ve sevilmeyeceğimiz gibi tamamen yanlış bir kayıt oluşturdu. Ve bundan sonra olduğumuz gibi olmayı bırakıp maskelerle yaşamaya başladık.
Bizi iyi görsünler, hakkımızda iyi düşünsünler, ” bak ne kadar başarılı oldu” desinler. Ama tüm bu desinlerin içinde mutlu desinler hiçbir zaman olmadı. Başarılı desinler diye balerin olmak isterken doktor, şarkıcı olmak isterken mühendis olanlar çok oldu. Sonuçta bir çok kişi başarılı oldu ama kimse mutlu olamadı.
Toplum olarak başkalarının ne yaptığı ile fazla ilgiliyiz ve bunu yaparak birbirimizi mutsuz etmeye meyilliyiz. Mutluluk odaklı değil, başarı odaklı yaşıyoruz. Mutluluğu getiren tek şeyin başarı ve toplum tarafından kabul görme olduğunu zannediyoruz. Oysa toplum bizi kabul etsin sevsin diye uğraşırken içimizde gerçekten istediğimiz şeyleri hep bir kenara bırakıyoruz. Sizi mutlu edecek olan şey Türkiye’nin en büyük şirketlerinden birinin genel müdürü olmak değil de yalnızca bir zeytin ağacının gölgesinde yatmak da olabilir. Bunu kimse düşünmüyor ve bu yüzden hiçbir zaman gerçekten mutlu olamıyoruz. Yalnızca mutluymuş gibi yapıyoruz.
Aşmamız gereken sorun içimizde sürekli kendimizi yememize neden olan toplumun bizim hakkımızda ne düşüneceği kaygısıdır. Herkes kendisi ile ilgilenmeli ve bir başkasının hayatı, ne yaptığı nereye gittiği ne kadar başarılı olduğu ya da olamadığı ile ilgilenmemelidir. Bir tek hayatımız var.
Kimin ne yaptığından bize ne. Biz kendi mutluluğumuzla kendi yolumuzla kendi hayatımızla ilgilenmeliyiz. Başka insanların hayatı ile ilgilenmek bize hiçbiri kazanç getirmez aksine vaktimizin ziyan olmasına sebep olur. Bu yüzden hayat amacınızı belirleyin sizi neyin mutlu ettiğini tespit edin ve o yolda kimin ne dediğine aldırmadan ve kimse ile ilgilenmeden yaşamaya devam edin. Yolunuz açık olsun.