Kelime Diyeti

Geçen gün bir resmi dairede işim vardı, sıra numarası aldım ve koltuklardan birine oturup beklemeye başladım. O sırada karşımda oturmakta olan kadının telefonu çaldı ve konuşmaya başladı. Ben de ister istemez kulak misafiri oldum. “Bugün daha iyi ama ateşi hala var. Hayat böyle bir şey, sıra bize de gelecek, üstelik bize bakacak kimse de yok!” dedi.

“Sıra bize de gelecek.” cümlesini duyduğumda herhalde biri vefat etti diye düşünmüştüm ama arkadan “Üstelik bize bakacak kimse de yok!” gelince bu sefer hastalıktan bahsettiğini fark ettim, irkildim. “Kendine ne kadar kötü bir gelecek çağırıyor ve bunun farkında bile değil.” diye düşündüm. Sanki herkesin hasta olması, yatalak olması, bakıma muhtaç olması dünyanın değişmez kanunuymuş gibi konuşuyordu.

kelime diyeti

Bir çoğumuz, yaşlandığımızda hasta olacağımıza dair, zihnimize kazınmış olan, yanlış inanç kalıbını değiştiremiyoruz. Oysa birçok yaşlı ve zinde insan var, son nefesine kadar sağlıkla yaşamış olanlar var. Ölüm nedeni hastalık değil de yaşlılık yani eskilerin deyimiyle ‘vadesinin dolması’ olanlar var. Zihnimizdeki kalıbı değiştirip kendimize sağlıklı bir yaşlılık yaratsak ne kadar güzel olur!

Albert Einstein’in, “İnsanlar, ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendine geri döndüğünü bilse, eminim çok daha dikkatli olurdu.” sözü sosyal medyada sürekli paylaşılıyor ama demek ki okuduğumuzu anlamıyoruz, önemsemiyoruz, inanmıyoruz ya da hayata geçirmekte zorlanıyoruz ki en küçük bir olayda bile eski kalıplarımız bizi hemen etkisi altına alıyor.

Başımıza kötü şeyler geldiğinde “Başıma neden bunlar geldi diye sorup duruyoruz ya, yaşamı geriye sarıp bakabilsek son bir yılda ağzımızdan neler neler çıkmış, o zaman anlayacağız, nasıl çağırmışız o kötü olayları hayatımıza.
Ama biz yaptığımız kötü şeylerden dolayı, cezalandırılmakta olduğumuz fikrine daha çok inanıyoruz, sonra da diyoruz ki “Ben kimseye kötü bir şey yapmadım ki. Hep iyi bir insan oldum, herkes için iyilik istedim. Neden başıma bunlar geliyor!” Herkes için iyilik isterken, kendim için, kelimelerimi özenle seçmeyi unuttum sadece.

Kendimize sözcüklerimizi seçerek konuşmayı öğretmeliyiz. Eski kalıplar zihnimizden geldiği gibi ağzımızdan çıkmamalı artık.

Benden sürekli olumlama cümleleri istiyorlar. Ben de yazıyorum ama bir yandan olumlama cümlelerini söylerken, bir yandan da gün içerisinde hiç farkında olmadan söylediğimiz onlarca olumsuz cümle, o olumlamaları işe yaramaz hale getiriyor. Üstelik olumlamaları hissetmeden, görev gibi söylüyoruz ama “Yaşlanınca elden ayaktan düşülür. ” cümlesini kalpten ve inanarak söylüyoruz. Sizce hangisi daha etkili olur?

Ölüm de hayat kadar gerçek ve ondan kaçış yok gibi görünüyor – en azından şimdilik – ama hastalık yüzünden ölmek zorunda değiliz. Yıllar önce aborjinler hakkında okuduğum bir kitapta; ölüm zamanı gelen aborjinin, bunu anlayarak yere yattığını ve kabilenin de onu orada bırakıp yollarına devam ettiğini okumuş, ölümü sağlıklıyken karşılamanın da mümkün olduğunu ilk kez o zaman fark etmiştim.

Biz bu kadarını yapamasak bile, dikkatimizi ağzımızdan çıkan kelimelere vermeye başlarsak hayatımıza güzellikleri daha çok çekeceğiz. Hep bu pazartesi diyete ya da spora başlıyoruz ya diyeti sporu şimdilik boş verin. Bu pazartesi kelime diyetine başlayalım. Dikkatimizi ne konuştuğumuza verelim. Her an ne söylediğimize dikkat edelim. Olumsuz sözcükler ağzımızdan çıkmak üzereyse ya söylemekten vaz geçelim ya da söylemek istediğimiz şeyi başka kelimelerle ifade etmeye çalışalım. Sadece bunu yaptığınızda bile hayatınızdaki iyileşmeyi çok kısa zamanda gözlemleyeceksiniz.

Herkesin sağlıkla yaşaması dileğiyle…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir