Yaşam-Ak

Yaşamın içinde akana direnmek yerine, akanın içine su olup karışmak.

Bazen sakin akan bir nehir kadar dingin, bazen de bir şelale gibi çağlamak.

Bu oyunu olabildiğince sade ve basit yaşamak gerek.

Sadeleştikçe özgürleştiğinin farkına varmak.

Sade-ce var olduğun için tatmin ve memnun olmak.
Bir kişiye, topluluğa bağımlı olmaksızın var olabilmek.
Hiçbir yere aidiyet duymuyor olmakla barışmakla birlikte, hiçbir şey yapmıyor olduğunda ya da hiçbir şey düşünmüyor olduğunda da bundan rahatsızlık duymamak. Böyle anlarda da kendini kucaklayabilmek ve hatta bu boşluk anlarının tadına varmak.

Hem her şeyden ve herkesten bağımsız, hem de Nur’dan iplerle her şeye bağlı olmak.

yaşamak

Tüm kimliklerinden özgürleştiğinde de, sadece varoluşunla mutluluk duymak. Ve yok olmak düşüncesinden huzursuz olmamak. Yok, olmayacak bir varlık olduğunun hakikatine ermek.
Zihinsel çabanın ve mücadelenin yerine gönülden akan emeği koyabilmek. Bu nedenle neye/nelere emek vereceğini bulma yolunda, yüreğini kılavuz almak. Bu hayatta en iyi yapıyor olduğun ve yaparken en çok keyif aldığın işi bulmak.
Ve her ne yapıyorsan yap, küçük hesaplarda boğulmak yerine, daima büyük resmi görebilmek…

Her şeyin ötesinde, o yüce plana hizmet ediyor olmanın farkındalığını yaşamak.

Zihnin gök gürültülerine sabrettikçe, açığa çıkan sevgi ve birlik yağmurlarında, şemsiyesiz dolaşmak…
Konuşmadan anladığın, anlatmadan anlaşıldığın dostlar edinmek kendine. Söze gerek duymadan özden öze iletişmek onlarla. Duygusal, tepkisel bir varlık olmanın ötesine geçip, bir seyreden olabilmek. Hakikati örten değil, korkusuzca söyleyenlerden olabilmek. Sadece kendinle baş başa kaldığında değil, her an kendin olduğun bir hayatı yaşamak. Birbirine güvenmenin sıradanlaştığı, tüm kaynakların tok gözlülükle, kardeşçe ve razılık bilinciyle paylaşıldığı; birbirine bağımlı değil, bağlı olan topluluklar oluşturmak.

Kendi özündeki kaynağın farkına vardıkça ihtiyaçsızlaşan insanlardan olabilmek.
Koşulsuz, şartsız ve beklentisiz sevmeye ve yorumsuz seyretmeye önce kendinden başlamak.
Onaylanmayı, kabul görmeyi, hoş görülmeyi, anlaşılmayı, takdir edilmeyi ve sevilmeyi beklemeden sevmek…
Sevilmenin değil, sevmenin güzelliğiyle kendinden geçmek. Hiçbir şeyin sebepsiz olmadığı bu dünyada; ayrıştıran değil, birleştiren olmanın, farklılıklara hayıflanmak yerine, çeşitliliğe şükretmenin, kurban olmak yerine seyretmenin yüceliğine ermek.
Kendinden (kendi kapından) geçince de asıl seni bulmak…
Özü bulmak, O’nu bulmak…

Lakin bulmaktan çok, bulma yolundaki keyifli durakların, eşsiz manzaraların, o doyumsuz seyrin tadını çıkarmak…

Aşkla ve razılıkla

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir