Hayatın içinde hiçbir acıdan kaçamazsın; saklanamaz, onu yok sayamaz ve ömür boyu ona direnç gösteremezsin. Acı vardır kaçış yoktur. Yapabileceğin tek şey onun karşısında güçlenmek tir. Güçlenmek önce;
1) Var olanı yok saymak değil kabul etmekten geçer.
2) Muhatabımızı tanımaktan, yani acının kaynağını bulmaktan, kimliğini bilmekten geçer.
3) Kendimizi tanımaktan geçer: Çünkü bir şeyin ne kadar tesirli olacağını bilmek, tesir etmeyi hedefleyenin gücü kadar hedeflediği yerin onu nasıl kabul edeceği ile de ilintilidir.
4) Ona hoş geldin deyip ağırlamak, misafirperver olmak, onu yaşamak ve vakti geldiğinde ait olduğu yere gideceğini, misafir olduğunu ona hatırlatmak. Ve bu bilinç fazında olmak.
5) Kabul etmek; kabul etmek onaylamak, hoş görmek değil olanı olduğu gibi, değiştirmek için savaşa girmeden var olanla dost olup, direnmeyi bırakıp onu öylece olduğu gibi kabul edip bu koşullarda ne yapılabileceğini karar vermek.
6) Tüm bunların sonunda acıyı değil verilmek istenileni kabul edip, bize anlatılmak istenilene odaklanıp mesajı aldığımızda o gidecek ve bir daha benzer bir versiyonu bize gelmeyecektir.
Tıpkı dünyada virüsleri, bakterileri yani hastalıkları yok edemeyeceğimiz ancak onlar karşısında bağışıklığımızı güçlendirdiğimizde yaşayabilmenin mümkün olması gibi. Zira bizler, çoğu zaman bizi hasta edenlerin bile bize faydalarının olduğunu biliriz.
ve
Bakmak ve görmek arasındaki fark
Bazen en güzel gerçekleri görmemek için engelleri bahane eder sadece duvarlara, bariyerlere ve bahanelere takılırız.
Oysa ki engel, dış güç ve somut materyaller değil sadece gözümüzdür.
Görmek istersek baktığımız engel değil, gördüğümüz güzellik olacaktır.
Fi