Düzensizlik ve araf

Zihnimizdeki dağınıklık hayatlarımıza yansıdığından beri ya da bunun tam tersi hayatlarımızdaki dağınıklık zihnimize yansıdığından beri hep bir sıkışmışlık hissi… Sınandığımız alanları sorgulatamayacak hızda akan zamana yetişebilmek pahasına feda ettiğimiz anlarımızdan alacağımızı, bazen bilerek bazen farkında olmadan ertelediğimiz; fakat ne şekilde ertelersek erteleyelim bunun temelinde arka planında hiçbir artının ve eksinin buhar olup havaya uçmadığı gerçeğine aslında farkında olmadan inandığımız yatar. Ne yapılan iyilik havaya uçar ne kötülük. Ne de senin arafların yok sayılır… Düzensizlik arttıkça sıkışmışlık arttıkça araflar çoğaldıkça ‘değer yaratmakla’ ilgili olan ihtiyaç belirginleşir.

Düzensizlik ve araf

Bir gün bir yazı yazmalıyım; daha önce yazılmamış. Daha önce hiç duyulmamış, yollarında gezinilmemiş, örselenememiş o. Söylenebilecek her şey söylendi. Yazılabilecek her şey yazıldı. Kadim uygarlıklardan beri kimi bilgiler unutulsa bile kimileri unutulmaya yüz tutmuş olsa da elimizde kalanlarla ilerlesek de zamana dair edilmiş lafların üstünde oynuyoruz biz. Buraya dair. Şiirler müstesna. Varılamayacak nokta o. Mevzubahis kemiklerine kadar duyumsaman. Bunu sana ne verebilir? Ne   verebilirse işte o beklenen liman…

Ama limanda da dolanmak yetmiyor artık… Ulaşmak istediğimiz müthiş ruhsal boyuta rağmen aynı zamanda da geri tesirlerine susamış insan için sınav ne kadar zor olsa da modern zamanların küstahlığına karşı Tanrı bizlere zamandan torpil geçiyor. Giriş ve gelişme süreçlerini ayırt etmek zor. Yeni güne yeni bir gerçekle uyanıyoruz. Değişim ve gelişim kendi içlerinde hemhâl olmuş durumda. Hâl böyle olunca akışta kalmak en iyi seçenek oluyor. Olacağı varsa zaten oluyor. Bir seneyi devirmek çok zor değil artık. Bundan dolayıdır ki artık ‘Carpe Diem’ cilerin sesi de çok fazla.

Küresel kafes sisteminin herkes farkında. İyi kötü niteliklerinin çizgisi de çok kesinleştikçe de doğum sancılarını en fazla duyan şimdikilerin otuzları kırkları. Yeni nesil felsefesi çok da boşuna olmayacak. Sancılı sürecin, geçiş dönemi çocuklarına tek mesajı var; o da değer üretmekle ilgili… Rotasını buna çeviren ve bu  devinime ayak uydurabilenler kazanacak. Yoksa zaten sancılı sürecin, düzensizlik artışının ve yozlaşmanın kitlesel bilinç farkında.

Hiç denenmemiş bir yoldan yürüyebilmek herkese nasip olmasa da olacağı varsa da olacak olan olur. Yeni bir güne merhaba dediğinizde gündemi bambaşka bulabiliyorsunuz. Olacak olan bir gecede oluyor.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali

    Tüm yollardan geçilmiş, tüm düşüncelerde buluşulmuş ve tüm kesişmeler gerçekleşmişse yolculuk manasını kaybeder mi? Yoksa her detayda yeniden buluşulur mu? İşte insanlığın önündeki bir diğer soru da bu sanırım…

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir