Geçiş

Genç adamın eli kolu yeni çıkan kitaplarla doluydu. Kitapçıda kendini kaybetmişti gene… Hangi kitaba baksa sanki “Beni al!” diyordu. O da “Vardır bir hikmeti!” diyerek hepsini almıştı. Batıl inançlı olduğunu düşünebilirsiniz ama işin aslı karşısına çıkan her olayı tanrıların ona gönderdiği bir işaret olarak görüyordu. Tetikte bekliyordu. Ne de olsa seçilmişlerdendi.

GeçişSokağa adımını atar atmaz öyle bir çarpışma oldu ki dengesini kaybetti ve kucağındaki bütün kitaplar yere saçıldı. Çarptığı adam, onun bir şey söylemesine fırsat vermeden yere eğilip üzgün olduğunu söyleyerek düşenleri toplamaya girişti. Bir böcek gibi debelenen adama baktı, dilenciye benziyordu. Üzerindeki kılık kıyafeti, fakirliğin yıprattığı insanlara özgü bir solgunluk ve perişanlık içindeydi. Elinde, içinde tek tük erzakın olduğu bir alışveriş poşeti ve bunu tutan elinin başparmağında ufak bir eldiven deliği göze çar¬pıyordu. Düşenleri toplayan adam başını yerden kaldırınca birden durdu. İki adam önce hafif bir tereddüt geçirdiler, sonra birbirlerini tanıdıkla¬rına emin olarak;
-Ziya!

-Saffet, diye bağırdılar.

Ziyaların apartmanında kapıcı çocuğuydu Saffet. Küçükken Ziya ona arabalarını verir, birlikte araba yarıştırırlardı. Sonra Ziya’nın ailesi oradan taşınınca irtibatları kopmuş, her biri kendi kaderlerinin çizdiği yolda yürüyüp gitmişlerdi.

İkisi de ellili yaşlarında idi. Saffet’in değişmeyen yalnızca sesiydi; cansız, renksiz bir sinek vızıltısı gibiydi. Adamın küçülmüş, ufalmış, kavrulmuş yüzü binbir kırışıklık içindeydi. Saçlarındaki kirli beyaz tellerle elli yaşından fazla gösteriyor¬du.

Ziya, dik duruşu ve profesyonel giyim tarzıyla onun tamamen zıddıydı. Üzerinde yeşil timsah işlemeli bir mont, boynunda ince altın (kaplama olması söz konusu olamazdı) bir kordon, elinde deri bir Samsonite evrak çantası vardı. Hiç çekinmeden eski arkadaşına:

— Ne oldu sana böyle, dedi. Başına bir felaket mi geldi?

İçler acısı bir halde görünen adama acımadan çok bir çeşit tiksintiyle baktı.

Saffet içini çekti:
— Mezun olunca evlendim. Ancak karım ansızın beni terk etti. Sonra, işimden oldum. Kısacası şansım kötü gitti, hiç bir şeyi başaramadım. Görüyorum ki sen mutlu olmuşsun; kıyafetin ve bakışların bunu söylüyor. Senin için sevindim.

Ziya, egosunun kabartılmasından keyif duyarak:

— Evet, ben sana göre bir sıfır ileride başladım hayata. Hep ne istediğimi bildim ve yılmadan hedeflerimin peşinden gittim. Evlenmedim, çünkü hiç kimsenin bana ayak bağı olmasını istemedim. Benim bir tek amacım vardı, kendim için yaşamak ama en üst seviyede yaşamak!

Saffet arkadaşına bakınca kendini daha da küçülmüş hissetti. Her ne yaptıysa hep en olmuştu Ziya. Daha çocukken araba yarışlarında hep o kazanırdı. Fakülteden “üstün başarı belgesi”yle mezun olmuştu. Sol parmağındaki altın yüzüğe imrenerek baktı, devasa taşı bakımlı ellerini nasıl da süslüyordu.

Ziya’nın önerisiyle eski günlerin hatırına yakındaki bir pastanenin kuytu bir köşesine oturdular. Derhâl eski günlerin anılarına dalıp konuşmaya başladılar.

Onlar konuşurken pastaneye kibar giyimli bir adam girdi. Ziya onu görünce Saffet’in konuşmasını bölerek:

—Bir arkadaşımı gördüm, bir dakika, diyerek onu masada bırakıp kapıya yöneldi.

İki adam ayaküstü konuşmaya başladılar. Arkadaşı anlatırken Ziya elleriyle kollarını yukarı aşağı kaldırarak birtakım hareketler yapıyordu. Beden dilinden anlaşıldığı üzere, konu her ne ise onu oldukça heyecanlandırmıştı. Dakikalar boyu süren bu konuşmadan sonra Ziya masaya döndü ve arkadaşından özür dilemeye gerek görmeden:

-Dün akşamki çalışmada geçişlerin başladığı söylenmiş,

-Geçişler mi? Nereye?

-Ölümden sonra hepimizin gideceği yere tabii ki, diyerek arkadaşını tersledi. Çökük gözlerinin ışığı sönmüş gözbebeklerine bakarak:

-Ben her şeyle ilgiliyimdir, Saffet. Madde de ruh da benim ilgimi çeken konulardır, dedi.

Saffet, oturduğu yerde daha da küçüldü, başını önüne eğdi. Ziya, ne kadar da kendini geliştirip ilerlemişti böyle.

-Benim de karşı komşum ruh seanslarına çok meraklıdır. Geçiş diye tutturmuştu bir ara…
Ziya şaşırmıştı. Karşısında oturan bu gariban ne anlardı böyle derin konulardan? Saffet kekeleyerek devam etti:

-Ben ne bileyim işte, ben cahilim.

-Hah, dedi Ziya. Aradığım adam!

Tepeden bakar gibi bir bakış daha fırlattı Saffet’e. Onun ne gibi bir fonksiyonu olabilirdi bu çalışmada, anlamamıştı. Saffet çok temizdi; hırs, nefret, kibir gibi olumsuz duygulardan arınmış bir adamdı. Sadece kafası çalışmıyordu o kadar.

-Ben İncil okuyorum, o Tevrat okuyor falan. Sonra, değişik şeyler mırıldanıyor, anlamıyorum.

-Bir gün tanışmak isterim senin şu komşunla. Benimle birlikte daha güçlü bağlantılar kurma imkânı bulabilir, dedi.

Ziya’nın da üzerinde çalıştığı bir projesi vardı. Teoriden öteye gidememişti ama bunu itiraf etmekten kaçınıyordu.

Garsonu çağırdı. Eliyle Saffet’e dur işareti yaparak yiyip içtikleri şeylerin parasını ödedi.

-Geçiş için hazırladığım düzeneği sana göstereyim, komşuna anlatırsın, diyerek onu evine davet etti.

Yolda kaldırımın köşesinde soğuktan büzüşmüş bir dilenci gördüler. Ziya’nın görmezden geldiği adamın yanına Saffet, usulca poşetinden çıkardığı yiyeceklerden bıraktı. Birkaç adım ilerledikten sonra koşarak geri döndü ve Ziya’nın başını iki yana sallamasına aldırmadan, eldivenlerini çıkarıp adama giydirdi.

Evde, salonun orasında duran metal plakalarla tasarlanmış bir üçgen prizma vardı.

-İşte bu, dedi.

Kraliçe Nefertiti ve Firavun Akhenaton’un piramitleri geçiş için inşa ettiklerini bildiği için yapının inşasında Mısır piramitlerinde yer alan matematik formüllerine yer vermişti. Enerjiyi yükseltmek için de içini elmas, zümrüt, safir gibi değerli taşlarla doldurmuştu. Piramidin tepesinde, metal bir çıtanın ucunda altın bir top duruyordu.

Komşunun yaptığı gibi kutsal metinlerden birkaç sayfa açtı. Önce kendi okudu. Gözleri kapalı, okuduklarından ona esin veren konular üzerinde bir şeyler mırıldandı. Transa geçmiş gibiydi.

Sonra sıra Saffet’e geldi.

-Oku!

O da Ziya’nın ona verdiği kitabı eline aldı ve okumaya başladı. Anlamadan da olsa okuyabiliyor diye memnun oldu Ziya. Sırayla yaptıkları bu paylaşımlardan sonra sanki piramidin içinde bir güneş doğmuş gibi etraf aydınlanmış, boğucu bir sıcaklık onları sarmıştı.

-Har yükseldi, dedi.

Ziya gelişmelerden memnun, dikkatlice etrafı inceliyordu. Başını kaldırdığında o güne kadar görmediği bir şeyle karşılaştı, küre hareketlenmişti. Altın top ilk defa dönüyordu. İstemeyerek de olsa:

-Devam et, iyi gidiyorsun, dedi.

“Zır zırr!” Okumanın ortasında ikisi de yerlerinden fırladılar. Tanrılardan bir mesaj mı gelmişti? İsmiyle müsemma Saffet’e baktı! Bu bir çağrıydı. Kalkıp telefona cevap vermek için yan odaya yöneldi. Giderken başını çevirip baktığında altın kürenin daha da hızlandığını fark etti. Pırıl pırıl bir günde başarılı bir çalışma oluyordu. Saffet’i kullanmakla çok akıllıca davranmıştı.

-Alo!

Telefonun ucunda pastanede karşılaştığı arkadaşı vardı.

-Dur sana Sayfa 57’den bir bölüm okuyacağım, dedi telefonun öbür ucundaki ses,

-Oku!

-Muhakkak Allah her bilgiyi size dinletir. Bu dinleti, her bir yücelikten gerçekleştirilebilir. Siz yoğun…

Saffet’e söylemeliydi belki de. Belki de kendisinden istenen buydu; mesajı piramidin içindeki kişiye ileterek bir bağlantı yapması… Tam da Altın Küre hızlanmışken vakit tamdı. Som altın bir günde Altın Tını, Altın Yaşam, Altın Ten… İşte şimdi diyordu iç sesi, şimdi! Sabırsızca;

-Dur bir dakika. Salondaki arkadaşım da duysun, diyerek ona seslendi. Arkadaşı okudukça Ziya da duyduklarını Saffet’e iletiyordu. İçerden Saffet’i duyabiliyordu. Arkadaşı devam etti:

-iseniz; O, sizin yüreğinize iner ve siz olup sizden, size kendi yüreğinizde görev taşıtır. Hatta siz ile Bir olur ışık yakar. Allah tek kibri olanda yoktur. Ora ona kutsuzdur.

Konuşma bittiğinde arkadaşına teşekkür edip telefonu kapattı. Salona geçip piramide doğru ilerledi, yanına gelince içine baktı… Beti benzi soldu bir an. Ürperdi. Bir adım geriledi, rengi daha fazla soldu. Saffet çadırın içinde yoktu. Belki de tuvalete gitmişti. Etrafına bakıntı, yoktu. Saffet yok olmuştu.

—Ah, Allah’ım, ne yaptım ben? Ne yaptım? diyerek dizlerinin üstüne çöktü.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir