Halvetinde Yolculuk: Düşünceler, İnançlar ve Gelişim

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken, ip koptu, beşik devrildi, annem düştü beşikten, babam düştü eşikten, biri kaptı maşayı, biri kaptı meşeyi, dolandırdı dört köşeyi…

Yanlış anlamayın. Anlatacağım masal değil. İçinden geçtiğimiz zamanların hassas kalplerimizi acıtan saçmalığına dikkat çekmek amacım. Kişioğlunun ağzından çıkan her söz kendi ile ilgiliymiş, dikkat bir enerjiymiş ve algı da onun aktığı yere akarmış, bildim. O yüzden diyeceğim ilk önce kendime…

Halvetinde Yolculuk: Düşünceler, İnançlar ve Gelişim

İsterim ki iki meseli karşılaştırayım. İlki günümüzde geçiyor. İki karakterimiz var ve ikisi de sosyal medyada uzun zaman geçiriyor. İlki ruhsal açıdan oldukça sağlıklı, büyük şehirden küçük bir sahil kasabasına yerleşmiş, elini ayağını insanlardan çekmiş, mutluluk arıyor. Diğeri ruhsal sağlığı bozuk olmasına rağmen profesyonel destek almayı reddeden, mutsuzluğunu bulaştırmaya çalışan, çevresine sürekli zarar veren biri. Düşünün ikisi de sosyal medyada örneğin öz şefkat paylaşımlarına denk geldi. İkisinde de aynı etkiyi bırakır mı sizce? Şimdi bu iki farklı kişi komşu oldu diyelim. Nasıl bir ilişki meydana gelir? İhtimallerden birisi ilkinin kabuğuna çekilip ikincisi ile hiç muhatap olmaması olabilir mi?

İkincisi ise herkesin bildiği Hz. Yunus (as) meseli. Meselde peygamber yaptığı işin sonuç vermemesi üzerine insanlardan kaçar ve gemi yolculuğuna çıkar sonrasında da bir nedenle denize atılır ve bir balık tarafından yutulur. Bu bize sahil kasabasına göçen kişiyi hatırlatmadı mı? Diğeri de otuz üç yıl iman etmeyen dahası peygambere eziyet eden Ninova halkı olabilir mi? Belki! Balık karnında kalmak, mağarada kalmak bir çeşit halvettir. Kişi orada tek başınadır ve kendinin iyi ve kötü yönleri ile yüzleşir. Bazı kaynaklar Hz. Yunus (as) balığın karnında kırk gün kaldı der, aynı maksimum halvet süresinin kırk gün olduğu gibi. Sonrasında çıkartılır ve kavmine geri gönderilir. Hz. Muhammed (as) da Hira mağarasında zaman geçirmeyi adet edinmiştir. Vahiy geldikten sonra mağaradan çıkartılır ve kavmine gönderilir.

Hiçbirimiz peygamber değiliz nefsimize bunu sürekli söylemeliyiz ki kendimizi kendi seçtiğimiz yol ile diğerlerinden üstün görmeyelim. Mademki iyi insan olmak, kendimizi tanımak ve gerçekleştirmek yoluna girdiysek tekerleme gibi anlam kargaşasının semamızı sarıp görüşümüzü kaybetmemize sebep olduğu zamanlarda en azından kendi alanımıza sahip çıkmamız çok önemli. Çünkü belki de Hz. Yunus (as) kavmini terk etmeseydi, O’nun kavmi de pek çok diğeri gibi helak olup giderdi.

Demem o ki gönlümüzü çürütmeyelim, gerektiğinde rahim gibi bizi koruyup besleyerek geliştirip dönüştüren kabuğumuza çekilelim ama elimizi ayağımızı tamamen dünyadan çekmeyelim, kendi alanımızı koruyalım. Yol zor ve meşakkatli, sağlıklı ve güvenilir kaynaklardan elde ettiklerimizi devşirip olmaya dönüştürerek ve gerektiğinde profesyonel destek alarak ve sürekli yolumuzu kontrol ederek yol almak gerekli.

Unutmayalım Ninova hep var ve günün sonunda Ninova’lılara hiçbir şey olmuyor. Bilmem anlatabildim mi?

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

4 Yorum

  1. Murat Tali

    İnsan sadece kendini değil her şeyi unuttu. Hatta, insana her şey unutturuldu. bunu yapanlar mavi hapı sunanlar mıydı? kırmızı hapı içenler miydi bilinmez? Fakat insanın kendi hikayesini hatırlayacağını ve içine girdiği bu derin düşten uyanıp ayağa kalkacağını hiç sanmıyorum. Neden dersen? O kadar çok tanrı icat etti ki artık kendisine erişmesi mümkün değil.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir