Hisset yaşamın nefesini ruhunda

Bizler geçmiş ve gelecekte yaşamayız hayatı. Anda gizlidir sadece hayatın sırrı. Geçmiş ve gelecekten özgürleşip, anda yaşayarak bilincimizde deneyimleriz hayatı. Direnç gösterir ve karşı koyarsak deneyimlerimize. Kendimizden uzaklaşır ve ayrı düşeriz gerçekliğimizden.

Ne geçmiş vardır oysa ki… Ne de geleceğin hükmü geçer hayatımıza. Geçmiş ve gelecek bir hayalden öte değildir zihnimizde. Hayallerimizin ötesine geçtiğimizde ancak, yaşamın nefesini hissederiz ruhumuzda.

Hisset yaşamın nefesini ruhundaDerin uykumuzdan uyandırmalıyız bilincimizi. Bizler özgür irademizle tüm seçimlerimizin sonuçlarını deneyimleriz her anımızda. Ve yazdığımız hikâyelerimizin adına yaşam deriz. Düşlerimize inip yaşam sahnesinde… Düşüncelerimizle girdiğimiz türlü duygularımızla, halden hale deneyimler âleminde geziniriz varlığımızla. Nihayetinde yaşadığımızı sandığımız bu hayat… Düşüncelerimizin etkisiyle deneyimlediğimiz farklı hallerin, bu sahneye yansımasından öte değildir. Bizler hayatın içinde hayal âleminden çıkıp, gerçekliğimizle buluştuğumuzda… Aldığımız nefes kadar, ruhsal varlığımızla yaşadığımızı hissederiz o vakit.

Biz bu ezeli yolculukta, hakikatin bilgisini arayan tene bürünmüş ruh yolcularıyız. Aklımızın rehberliğinde aldığımız bilgiyi, sezgilerimizle derinleştirmeliyiz kalbimizde. Geveze aklımızı susturduğumuzda ancak, kalbimizin sesini duyabiliriz. Öz cevherimize ait tüm kadim sırlarımız ise, kalbimizin derinliklerinde saklanmış bizi beklemekte. Gerçekliğimize ulaşmak istiyorsak eğer, sezgilerimizin rehberliğinde önce kendimize olmalı nihai yolculuğumuz. Ve kalbimizin makamında kendimizi bilmek için, bilgelik yolunda ilerlemek olmalı gayemiz.

Ne vakit içsel dünyamızdaki tüm çekişmelerimize son verirsek. Huzuru ve güveni ruhsal anlamda her anımızda deneyimleriz. Zihnimizin düalitesinden özgürleştiğimiz an, kalbimizin birliğine sığınırız huzurla. İşte o zaman, buluşuruz öz varlığımızla. Ve tüm köhnemiş fikirlerimizin tutsaklığından kurtulduğumuzda, hakikatin gerçek yüzünü görmeye başlar gönül gözümüz.

Bu yaşam sahnesinde hangi hakikatin peşine düşmüşüz nicedir? Neyin arayışındayız kendimizden vazgeçme pahasına? Hangi kadim sırlar gizlenmiş kolektif bilinçaltımızda? Hangi anlatılan hikâyelerin satır aralarında, kaybolup gitmişiz bilinmezlik girdabında?

Öyleyse! Unuttuğumuz hakikat bilgisini hatırlama zamanımız gelmedi mi?

Dışarıda ne oluyorsa, içsel dünyamıza da o yansır. Hangi deneyimleri her defasında yeniden yaşıyorsak dünya sahnesinde. Bize görmemiz gereken gölge yanlarımızı hatırlatmak ister. Hangi gerçeklerden kaçınıyorsak her seferinde. Bize en derin korkularımızı yansıtır. Nelere sıkı sıkıya tutunuyorsak boş yere. Bize bırakmamız gerekenleri hatırlatır. Hangi tekrarlayan döngülerde sıkışıp kalmışsak çaresizce. Bize aşmamız gereken engellerimizi gösterir.

Zaman sermiş önümüze geriden getirdiklerimizi. Karşıtlık yaratan ne varsa dünyevi boyutta. Bilginin iki ayrı yüzünü saklar çehresinde. Gönül penceremizden izlersek tüm olanları. Görünenin ötesine geçeriz ruhumuzun bilgeliğiyle. O vakit görünenle yetinmeyip sadece… Saklanmış olanın içinde ararız bize öğretmek istediklerini.

Kutupluluk olarak gördüğümüz her ne varsa bu sahnede. Gerçeğin iki ayrı yüzünün yansımasından öte değildir oysa ki. Dünya sahnesinde izlediklerimizin hepsi, bize görmekten kaçındıklarımızı gösterir nihayetinde. Ruhumuzun bilgeliğiyle izlersek yaşamın bize sunduklarını. Bilincimize yüklenen her bilginin içinde kaybolmadan, ruhsal öğretilerini hakkımızca kabul ederiz.

İkilik yaratan aklın esaretinden özgürleşirse benliğin. Aldanmazsın her önüne serilenlere sen. Kalbinin makamına oturmuşsa ruhsal varlığın tüm kudretiyle. Sezgilerinin rehberliğinde yolda olursun sadece. Dışarıda her ne olursa olsun. Savrulmazsın her esen rüzgârın esintisiyle dört bir yana çaresizce. Köklen bastığın toprağa nefesinle ve uzaklaşma asla kendinden.

Uyanmışsan hakikatine sen. Dayatılan tüm fikirlerden azat olup, ruhunun sesiyle yol alırsın huzur içinde. Kalp gözünle izlersen yaşam sahnesinin realitelerini. Bir bakmışsın ki, aralanır hafiften tüm sahnenin perdeleri. Nihayetinde burası düşlerimize inip, niyetlerimizi tezahür ettiğimiz sonsuz olasılıklar âlemi. Bizler hangi niyetleri ekersek yaşam tarlamıza, ektiklerimizi hasat ederiz hakkımızca.

Hangi düşlerimizi ektik tarlamıza peki? Hangi korkularımızı besledik ısrarla? Hangi umutlarımızı geride bırakarak terk ettik? Hangi hayallerimizden ne uğruna vazgeçtik? Ne vakit gerçekliğimizden uzak düştük öyleyse bu bilinmez yollarda…

Yaşam sahnesinde her birimiz, özgür irademizle kendi hikâyelerimizi yazanlarız nihayetinde. Ve sonra kayboluruz yazdığımız hikâyelerimizin gölgesinde. Unuttuklarımızı yeniden hatırlamak arzusuyla, yola revan oluruz. Sonrasında yeni hikâyelerin içinde buluruz kendimizi.

Yine düşmüşüz yollara nicedir. Ararız tutkuyla kendimizde olanı, tüm yazılan hikâyelerin izinde. Ne vakit biter bu ebedi arayış. Varoluşumuzun anlamı, arayışta olmak mıdır yoksa. Hangi hakikatin peşine düşmüşüz nicedir yollarda? Yoksa yolculuğun anlamı, yine kendimizle buluşmak mıdır?

İnsan kendinde olan saklı cevherleri keşfettiği an. Anlar ki geçmiş ve gelecek bir hayalden öte değil bu yaşam sahnesinde. Deneyimleyen de biz, gözlemleyen de… Düş kuran da biz, düşlerimizde kaybolan da… Hayal kuran da biz, kurduğu hayal âleminde kahraman olan da…

İçsel dünyamızda kopan her fırtınada, savruluruz halden hale zaman girdabında. Ne vakit anda kalıp, içsel dünyamızda yakalarsak huzuru. Düşüncelerimizin esaretinden özgürleşir ve duygularımızın selinde sürüklenmeyiz oradan oraya anlamsızca.

Bir nefeste içimize çekip, yaşamın sonsuz enerjisini… Yine yaşama geri verebilmek bizde olanı özgürce. Duyguların ağır yükü altında ezilmeden… Her rengiyle tüm duyguların içinden geçebilmek sakince. Geçmiş ve geleceğin hayal âleminden özgürleşip… Var olduğumuzu bildiğimiz her ana minnet duymak sonra. Nefesimizle bize armağan edilmiş yaşamın kudretini, sevgiyle kucaklamak doyasıya ruhumuzla…

Ne büyük bir cevherdir nefesimizde saklanmış olan hakikatin bilgisi. Sevgiyle kabul edip, kıymetini bilene!

www.senayzuhur.com

Yazar

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali - YY

    Sevgili Şenay, yazın bir su gibi akıyor… Hem de öyle sıradan bir su değil; derinlerden çıkan, içinden ışık sızan, insanın içini serinleten ama aynı zamanda titreten bir kaynak suyu gibi. Her cümlede, okuyucuyu sadece bilgiye değil, bir içsel sezgiye çağırıyorsun. “Hisset yaşamın nefesini ruhunda” demek öyle kolay ama yaşamak cesaret ister. Sen bu yazıyla hem hatırlatıyor, hem de içimize o cesareti hafifçe üflüyorsun. Doğayı anlatırken sadece yaprakları değil, rüzgârın kalbini de tarif ediyorsun sanki. Ruhun doğaya olan dansını, okuyanın içinde hissettiren bir dilin var. Senin satırlarında “bilgelik”, hayatı kitaplardan değil, ağaçların gölgesinden, kuşların uçuşundan öğrenmiş bir bilge kadının sesi gibi yankılanıyor. Kalemin, yüreğine nefes olmuş. Yazmaya devam et, çünkü sen yazdıkça biz biraz daha kendimize geliyoruz. Sevgi ve minnetle

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir