Hayattan herkesin alacaklı olduğu
Kimsenin kendini borçlu hissetmediği bu düzende,
Var olmak ve omurgan dik, davanın doğruları içinde yol almak Ahir zamanın en zor sınavlarından biriymiş.
Doğru söylediğinde dokuz köyden kovulduğun o köyün insanları nasıl da
“biz en iyiyiz en doğru ve güzeliz” diye yarışırlar ve köşelerine koltuklarını kabartıp hükümdar gibi çekilirler.
Oysa ne de çok kalp kırıp umursamazlar ve anlamazlar, laf ile peynir gemisi yürüttükleri bitmez, icraat zamanı gelince hepsi toz olurlar.
Ne de az kalmış o güzel insanlar,
hepsi de o kuşların kanatlarında uçup kaybolmuşlar.
Eğer bu insanları gördüyseniz zamanın ve mekanın birinde, tutunun onlara ve bırakmayın.
Sözünün eri, söyledikleri boş olmayan, varlıkları da dolu, dostlukları da aşkları da sahte değil sahi olanları gözlerinin ferinden ve erdeminden anlarsınız.
Zira onlar cenneten yer alan, çiçek bahçelerinde köşkü olanlardır.
Peygamber efendimize bile din denir diye sorduklarında ” doğru ve ahlaklı olmak” dememiş mi?
Yani her namaz kılan iyidir, hiç bir Müslüman kalp kırmaz incitmez dememiş.
İbadetini yapan olmuş mu insan, ne için nasıl ve nelerden geçmiş bak bakalım bir an.
Yapmış olmak için mi, olmak için mi borç dediklerin.
Zira tüm Kapılar yaradana çıkar, tüm güzel ve dost insanlar doğru yolda can atar.
Tüm oruçlar önce yalana, kibre, dedikoduya ve riyakarlığa tutulur,
tüm namazlar önce temizliğe, öze, hakikate, iyiliğe kılınır.
Ve kibrin sadakası verilmez,
sevginin Bolluğun, insanlığın sevgin fitresi verilir.
Bulursanız basın bağrınıza, yoksa sebat edin ve dosdoğru yürümekte devam edin.