Bizi çevreleyen herkes, uğraşıp durduğumuz işler, dalıp gitttiğimiz düşünceler, yinelenen olaylar, ders almadığımız hatalar, yaşam sürdürdüğümüz farklı mekanlar ve yapmayı istediğimiz herşey; bizim için kurulmuş bir labirenttir. Böylece, bu labirentte yaşamın kendisi simgelenirken, labirent, ruhsal yolculuğun bir metaforu haline gelir.
Bir labirent, bu yolculuğun dönüm noktalarına, ya da geçit modeline benzer. Çok eski bir modeldir, bizi derin anlayışa götüren yolları sembolize edebilir. Labirentin merkezi; kurtuluşun, liyakate ermenin alanı sayılır. Böyle bir model üzerinde yürümenin dahi, insanı eğitebileceğine, arınmanın büyük çilesini ona anlatabileceğine inanılmıştır.
Yolları çok ve karmaşık olan labirent, yaşam boyu önümüze çıkan seçenekleri, zorlukları, tercih ettiğimiz çeşitli yolları betimler.
Labirentin önünde durup, tek olan kapısından geçerek, içine girdiğimizde, merkeze ilerlemeye çalışırız. Merkeze, içe doğru yürümek, mana yüklü bir deneyimdir. Dıştan içe ”Tek” bir ”Doğru Yol” vardır. Bizi ”Hakikat”e, yani merkeze yaklaştıracak tek yol, bu yoldur. İçe dönüş ve bilinçli yaşam yolculuğunu içinde gizleyen labirentin, merkezden dışa, yine tek bir dönüşü bulunur.
Buradan çıkarken; artık dış satıhta yürüyen kimse değil, dönüşen ve merkezdeki iç bilgiye ulaşan kişi olunmalıdır. Bu nedenle, labirent bir ”İnisiyasyon” sembolüdür.
Gerçek bir labirentte, tek olan doğru yoldan başka kestirme yol bulmaya çalışan, çıkmaz yola girer veya ayni yerde dolaşarak, yerinde sayar.
Kutbu olan merkez, tekamül noktasının, menzile varmanın ve uyanışın timsalidir. Yolları ise, kendini bilme serüvenindeki zorlukların toplamıdır.
Klasik bir labirentte yolu bulmak isteyenin, sağ elle, sağındaki yapıya dokunarak, elini kaldırmadan yavaşça yürümesi gerektiği söylenir. Tıpkı bireysel ilerlemenin, acele etmeden hataları irdeleyerek, yavaş yavaş olgunluğa ermesi gibi; aynı gerçekliğe inatla tutunup kalmamayı öğrenerek, bağnazlığı silerek, hatalardan ders alıp, onları yinelemeden, sağduyu ile, merkeze varmayı hedeflemek gerekmektedir.
Ezoterik enformasyonlara göre, labirentten çıkmak için, tek istenilen ‘İrade Gücü’dür, çıkışı bulan; labirenti yok etmiş sayılacaktır.
Labirent, şekli ile daima insan beynini andırdığı için, bazılarına göre, insan beyninin; hafıza, kıyas ve akıl gücünü temsil etmektedir. Labirentler, en eski arketipik sembollerden biri olarak, Antik Yunan ve Mısır’da, keşfe, anlayışa, açıklığa götüren, desenleri ile ise, bir tür Hac yolculuğunu ve gizemi ifade eden manevi uygulamalar için kullanılmıştır.
Giriş kısmı doğumu, merkez bölümü de aydınlanmayı temsil eder. Bazı tasarımları ile kutsal geometri içerebilirler. Binaların, yerleşim alanlarının önüne yapılmış labirentlerin, kötü ruhları tuzağa düşürme ve benzeri ritüeller için hazırlanmış yollar olduğuna işaret edilir.
Kimi zaman, DNA’da kodlanmış derin bilgileri, kozmik düzeni, yüksek alemlerle bağlantıyı, çok boyutlu holografik alanları ve gizli numerolojik yönlendirmeleri ifade ederler.
Sonuç olarak labirent, yolu kaybetme olasılığı içeren ve birbirine bağlı rotalardan oluşan karmaşık bir ağdır. Bir sembol olarak bakıldığında ise; içsel yolculuğun, kendini keşfetmenin anlamlı bir modeli sayılmıştır.
Labirent, tamamlanmayı, merkeze ulaşarak aydınlanmayı, en önemlisi, sabırla sorunları çözmeyi, dönüşümü ve ilahi öze varmanın hedeflenmesini temsil etmektedir.
Herkesin, kendine özgü, çözümlemesi, menziline ulaşması ve içinden çıkması gereken bir labirenti bulunur.
Ferda Ercan Uyulan.
www.facebook.com/okultizmveenerji/
www.facebook.com/karanliginmesaji
Kayıp ruhlar atlasıdır labirentler, kendi içine doğru lerledikçe örülen duvarların yüksekliği ve kaybedilen ışık ve korkular yarı yoldan geri dönülmesine sebep olur. Uyanış korkunun en derin yerinde olur ve farkında olursun ki içeri gitmek korkuyu bitirir, dışarı çıkmak korkudan kaçmanı sağlar ama sürekli kabuslar yaşatır. Yüzleş ve özgürleş ve merkezinde kaybol, hakikatin tek yoludur. Teşekkür ederim Ferda Hocam…
Murat Tali, teşekkür ederim, tarafınızdan, sembolün bu muhteşem ifadesi için de ayrıca teşekkürler.