Ruhsal yolculukta olanlarız hepimiz
Bizi olgunluk mertebesine taşıyacak olansa
Yaşam deneyimlerimizle öğrendiklerimiz
Önce elde eder hak ettiklerini insan
Sonra vazgeçişlerin hükmü başlar
Kendiyle mücadelededir ego
Ruh ise egonun efendisi
Örülen bütün duvarlar devrilir usulca
Yolculuk ezelden ebediyete nicedir
Ne vakit başlamıştır bilinmez
Kalplerde dindirilemez bir sızı geçmez
Ne bugünün hükmü var gönüllerde
Ne de geçen zamanın tesellisi
Zihin neyin sorgusunda bilinmez
Ne sorularımız biter yaşama dair
Ne bulduğumuz yanıtlar ruhumuza yeter
Yaşam sahnesinde tüm bildiklerimiz
Geçmişin unutturulmuş bilgilerinden öte değil belli ki…
İnsanın deneyimleriyle tüm öğrendikleri
Kaydedilir ruhunun akaşik kayıtlarına
Ne için yaşıyor diye düşünür insan
Kendini gerçekleştirmek mi yoksa, ruhun varoluş gayesi
Tene bürünmüş ruhsal varlığımız
Bu zorlu yaşam sahnesinde…
Kendini kendinde arar oysaki
Kendini gerçekleştirme arzusuyla düşer bilinmez yollara
Ruhumuz nicedir yolculukta olan kadim yolcu
Yolculuğun yegâne anlamıysa
Yaşamı nasıl okuduğumuzda saklı
Kendini gerçekleştirme arzusuyla yola koyulan insan… Olasılıklar diyarında bilinmez yolculuğuna çıkar. Deneyimleriyle öğrenerek, yaşama varlığıyla değer katar. Yaşam sahnesine varlığıyla sunduğu değerle birlikte… Deneyimleriyle gelişir, dönüşür ve olgunlaşır.
Tene bürünmüş olan, doğar nice âlemlerin koynuna. Dünyevi suretiyle, görünür olur yaşam sahnesinde. Sonra unutur hakikatini ve tutunur dünyevi rollerine. Yola çıktığında bildiklerini, yeniden hatırlama çabasında bulur kendini. Bazen de kaybolur karanlığın koynunda.
Bu yolda hiçbir şeyin ebedi sahibi değil insan. Tutunduklarını sonsuza kadar elinde tutabilmesi mümkün mü? Bir gün bırakır elbette elindekileri. Hayatında olanların emanetçisidir sadece insan. Bu sahnede misafirliğini bilir nihayetinde. Ruhuna armağan edilmiş olan yaşamıyla, varlığını onurlandırabilmeli daima.
İnsan yaşamını her an yeniden inşa edebilendir. Öfke, acı ya da korku duygularının esaretiyle, yaşam sahnesindeki hakikatini unutur kimileri. Sonra özlem duyduğu yaşamı, nafile arar sanal âlemlerde. Cennet de cehennem de ruhunun derinliklerinde saklanmış meğer… İnsan dışarıya bakarken, kendinden uzaklaşmış meğer…
Seçimlerimizdir bugünümüzü ve geleceğimizi bize sunan. İnsan seçimleriyle yaşam hikâyesini yazan. Ruhunun bilgeliğiyle çıktığı sahnede, sonra bildiklerini tekrar unutan. Ne vakit çıkarsa oyunun dışına, unuttuklarını yeniden hatırlamaya başlayan. Üstüne yük aldığı karmalarından arınmak uğruna, zorlu sınavlarda kendini bulan. Yaşamın sırlarına kapı araladıkça, ruhunun derinliklerine usulca yol alan. Sonra bu yolculuğun kendinden kendine olduğunu anlayan. İnsan içsel dünyasından uzaklaşıp, dışarıda boş yere yeni dünyalar arayan.
İnsan derin bir sırdır, gizemini özünde saklayan
İnsan tene bürünmüş ruhsal varlığıyla
Nicedir kendini bulmak uğruna
Bilinmez yollara koyulan
Hakikatini arayışa çıktığı sonsuz yolculuğunda
Gücünü ruhunun kudretinden alan
Aydınlıkta yürüyenler de var bu yolda
Karanlıkta yürüyenler de…
Aydınlıkla karanlığın amansız mücadelesinde
Kaybolmuş bazıları bu yolculukta
Derin uykusundan uyananlar, aralamış perdelerini
Görünür olmuş artık oyun sahnesi
İnsan bu sahnede varlığıyla
Kendi hikâyesinin anlam arayışına düşmüş
Bu oyun farklı döngüleriyle devam etmekte
Oyun bittiğinde ne kalır peki geriye
Düşünür mü İNSAN
Beden mabedine misafir olan RUHSAL varlığıyla
Hatırlar mı nedir yolculuğa çıkış amacı?
Ruhsal yolculuğunda düşe kalka yürürken
Uyanıp o derin uykusundan
Dünya sahnesindeki hikâyesini
Evrensel değerleriyle yeniden yazar mı?
www.senayzuhur.com
Oyunun farkında olmamız bile bir kazanım. O vakit oyunun hakkını verelim. Senin de yüreğine sağlık Murat…
An geliyor seçimlerimizi kendimiz yaptığımızı zannediyoruz, an geliyor o seçimlerin bize yaptırıldığını düşünüyoruz. Bazen de seçim yapmamanın da bir seçim olduğunu düşünüyoruz. Geçmiş, gelecek, an, bugün, yarın, ha başladı ha başlayacak söylemleri arasında asırlardır ömür tüketip duruyoruz. Anlatanlar anlatmaktan yoruldu, dinleyenler ise muhtemelen duymaktan. İki taraf bıkmadı bu oyundan. Öyle ki kanıksanmış cehennem gibi bir yaşamı cennet gibi görmeye başladı insanlık. Bu bir oyun mu? Böyle bakınca ahmakça bir oyun gibi geliyor ve kuralları yok gibi görünüyor ama kendi içine gizlice kurgulanmış binlerce kurallar zinciri var. Oyundan çıkmak için iki türlü seçenek sunuluyor, birincisi fiziki ölüm ikincisi ise yaşarken ölmek. İkisi de sorunların çözümünde kalıcı çözüm sağlamıyor çünkü her ne oluyorsa olsun, hikaye hep başladığı yerden ve başladığı gibi devam ediyor. Neyse artık geldik, yaşadık, gördük ve gideceğiz… Farkında olup gülümsemek tek çaremiz gibi. Emeğine sağlık Senay…