Yaz dedi kalem, dök içini, bırak sonsuzluğa, yaşat düşlerini, yarat kimliklerini, her kelimede büyü, her cümlede hayat bul, yazdıkça şifalan, yazdıkça doğ yeni ölümlere, göm geçmişi, bırak biriktirdiklerini, hazırlan geleceğe, yetişsin mirasın bin bir gecelere…
Yazarak büyüdüm ben, yazarak ait oldum bir kimliğe. Kimliksizliklerin içinden varlık kazandı düşüncelerim. Zihnimin dağınıklığı yer buldu kağıtlarda. En iyi psikiyatri servisi en doğru psikolog oldu kağıtlar. Gözümü kapatıp yazdığım her satır ayna oldu bana. Hem ucuz hem verimli hem basit. Yazıp yazıp yaktım bıraktıklarımı. Haykırdım çığlık çığlığa. Yüreğimi akıttım kağıtlara, döktüm içimi uçurumlara. Uykusuz uykularımı adlandırdı başucumdaki kâğıt kalem, rüyalarımı anlamlandırdı en derin vakitsizliklerde.
Yazmak bir tutku, yazmak bir kişisel eylem bir ifşaydı hep, en güzel başkaldırıydı.
Ölümün elinden vakit koparmak ve zamansızlığa uzanmaktı yazmak. Dua, inkâr ve günah çıkarma seanslarının en yücesi. Yargılamaktı acımasızca, yüzleşmekti diğer yüzümle, yüzsüzlere haykırmaktı, küfürdü, isyandı.
Yazmak acıttı çoğu zaman, ayna oldu karanlık yönlerime, merhem oldu kanayan yaralarıma ve acıta acıta gösterdi iyileştiğimi.
Yine konuştu zihnim susmadı saatlerce, yol ayrımları vardır belki, belki bir anlaşma bir yaşam döngüsü değişikliği… Harita belli fakat hangi yola gidecektim? Biraz durmak, dışarıdan bakmak, köklenmek ve yine yazmak. Belki gözleri kapatıp dinleyip ruhun şarkısını, söz verip kalbe, harekete geçirmek parmakları. Dilin dönmediği susturulan tüm bilineni bilinmezlikleri hayata geçirmek.
Dinlenmek istemedim galiba ya da konuşacak derdime derman olacak ve beni anlayabilecek tek bir kalp yoktu etrafımda. Depresyonun eşiğinde yine kağıtla kalem kurtaracaktı biliyorum, en sadık dost olacak anlattıkça hafifleyecek ve yazdıkça çoğalacaktım yine yeniden.
Marguerite Duras’a göre insan içinde bir yabancı barındırır; yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır. Benliğimi yani ben dediğim her yönü; görmek, göstermek, tanımadığım her yönüme merhaba demekti, ortaya dökülen her kelime ve her satır.
Cesare Pavase’yi yalnızlıktan, Sait Faik’i delirmekten kurtarmamış mıydı yazmak? Nazım yüreğini dökmemiş miydi kağıtlara?
Evet; aşktı yazmak. Aşkı haykırmaktı. Aşk mektuplarına dökülen gözyaşlarıydı, uzaklara giden sevdiğime kokumu yollamaktı. Onun yazdığı yazılara dokunduğum her harfte hücrelerime kadar yanmaktı.
Yaratmaktı yazmak. Tanrının kendisinden üflediği yaratım eyleminin en basit hayata geçiş şekliydi üzerimde. Sonsuz kaynakla frekans uyumlanması yaşamak, hiç bitmeyen yolculuğumun sancılı doğumları, yeniden yeniden savaşıp sığınaklara çekilmek kazanmanın kaybetmenin olmadığı yüzyıl savaşlarını içinde yaşamak. Hiç bitmeyen yolculuk, tutku.
Bin bir duygu durumunun canlanmış hali, mutluysam kanatlanır kelimeler, öfkeliysem kükrer sayfalarda hayvani içgüdülerle, demlenir bir dost muhabbetinde bazen, dinlenir bir ağaç altında.
Yazmaya başlayınca yazmaya dair tüm tanımlar silindi belleğimde bazen bir anda sadece yazmak kaldı. Dış dünyayla bağlantıda kalan birkaç kelime ve ben. Düşünmeden hissetmeden sadece eylemde kaldı benliğim.
Ruhumun ve kalbimin çöp kutularını boşaltmak gibiydi, zihin enerjisinin hayalete çevirdiği bedenimin temiz bir bilince evrilmesine niyet etmekti. Güzel bir mutfakta yemek yapmak, şekerli, ekşi, acı tatlarımın dünyasının lezzetini barındıran sunumlarla var olmak. Okuyana tattırmak tüm lezzetleri. Fırça fırça boyamak bir ressam edasıyla; siyah, beyaz, mavi, sarı… Tanık etmektir insanları yolculuğuma, bazen ayak izi bırakmak gelecekteki dostlara.
Her dolunayda boşaltıp içimdekileri,
yakmaktır kazanlarda,
tohumlamak niyetlerimi,
ve
bırakmak ay ışığına; cadılık müessesinin en değerli rütelleriyle… Ruhumun fotoğrafını kelimelerle çekmek. Kelime krallıklarında hükümdar olmak.
Teşekkür etmektir, şükürleri çoğaltmaktır. Duadır, niyettir. Kimi zaman dağın tepesine çıkarır kimi zaman hayata karıştırır. Günlüğe dökmektir aşkları, sevdaları, hüzünleri, düşleri…
Dostlara verilen en kıymetli hediyemdir bir kağıt bir kalem ve yazılarım. Sonsuzluğa asılı en güzel mirasım.
Yaz dedi kalem, dök içini. Bırak aksın kelimeler. Yaşat düşlerini, yarat kimliklerini…
Her zman ki gıbı güzel bir yazı olmus uzun zamandır yazmıyordun..