Tekamül

Epeyce bir süre önce tekamül sözcüğü çıktı karşıma. Bilmediğim bir kelime değildi ancak bilinçli olarak takip ettiğim bir yol da değildi. Tabi sonra öğrendim siz farkında olun ya da olmayın bu zaten oluyor. Turfanda sebze değil ki bu hızlandıralım yavaşlatalım. Sürekli buna takılı yaşarsak hormonlu bir tekamül mü kalır elimizde? Silikonları sonradan patlar mı? Ay bilemedim neyse. Aklımda deli sorular. Yaşadıklarımız, süreçlerine şahitlik ettiklerimiz ister istemez kafamızı karıştırıyor. Gerçeği söylemek gerekirse kendini dünyaya pek ait hissetmeyen ben de bir ara takılmıştım bu konuya. Madem tamamlanması gereken bir şey halledeyim diye. Sonra biri çıktı ve dedi ki; Hop! Nereye gidiyon öyle? Burası tekamül yolculuğun için anaokulu. Daha başlamadın bile! Hadi bakalım! Hocam öyle deme! Millet aştı bu konuları. Nirvana’ya ulaştı herkes. Hoca sonra uyardı; ‘Sakın bunları o insanlara söylemeyin o çıktıkları yerlerden iner ve sizi paylayıverirler.’ Hop! Patladı silikon.

TekamülNeyse ben kimsenin özel seçimlerine karışmam. Hişt! Sen de elalemin silikonlarından al dikkatini, bana ver. Sana bir şey anlatıcam. Şu anaokulu şeysi ilginç değil mi azizim? Geçen sene yeğenim başladı anaokuluna. Bir senenin sonunda diyor ki; ‘Teytey başta çok ağladım ama sonra alıştım.’ Aman Allahım! Bir cümle ne kadar çok anlam. Hani diyorlar ya topraklanman lazım diye. Yeni bırakmışlar beni de demek ki zırlamalarım hep bundanmış. Öyle öte alemlere ait olmam yok efendim üst varlık sisteminden buralara görevli gelmem filan değilmiş. Sonra sevdim demiyor zaten, senin de dikkatini çekti mi? Alıştım diyor. Alışacağız demek ki! Çok da şey etmeyelim yani.

Kendini çok da bir şey sanma cancağızım! Sonuçta burası anaokulu. Ağlamak, zırlamak ve belki de su koyuvermek serbest. Ben anaokuluna hiç gitmedim gerçi. Ne anlatıyorlar ben bilmiyorum. Çok okula gitmek istediğimi söylüyorlar. Zaten başladı bir daha bitmedi okul ya neyse. Götürmüş benimkiler kayda. O sene de yeni bir sistem gelmiş. Şaşırdık mı? Bu ülkede yaşayıp eğitim sisteminde yeniliklere?! denk gelmeyen yoktur herhalde. Konudan sapmayalım. Hop! Müdür bey beni ilkokula kaydedivermiş. Belki ondan bu uyumsuzluklarım. Kendimi sadece ruhtan ibaret ve cinsiyetsiz hissetmelerim. Sonradan fark ettim ki bu hislerimi hiç ebeveynlerim ile paylaşmamışım. Allahtan! Şimdi çocuğum olsa ve kendimi cinsiyetsiz hissediyorum dese cinsel kimliğini kabul etmiyor mu acaba diye korkardım. Ya da Ah! Ah! Kızım erkek gibi hissediyor kendini acaba çok mu erkeksi yetiştirdim ben bu çocuğu diye üzülürdüm. Ne çekti insanoğlu bu cinsiyet meselesinden be!

Sahi nedir bu cinsiyet meselesi cancağızım? Diyorlar ki; ‘İnsanoğlu ölümsüzmüş, ölümü kendi icad etmiş.’ Ya! Belki cinsiyeti de kendisi icat etmiştir. Hı? Eskiler yaratılmamızın iki amacı olduğunu söylerler. Biri Allah’ı bilmek. İkincisi de soyunu devam ettirmek. Soyun devam etmesi için cinsiyet önemli olabilir. Bununla birlikte başka üreme türleri de var dünya üzerinde. Cinsiyeti olmayan türler. Allah bizi de böyle yaratmaktan aciz miydi? Sanmam!

Bu sorular burada dursun, diğer tarafa geçelim manzarayı daha iyi görmek için. Eğer ki bana sorsalardı ben de ikiye bölelim bu işleri derdim. Baksana azizim bu dünyada hangi coğrafyada olursa olsun kadın olmak da zor, erkek olmak da zor. Bakma kafalarımız hep karışık. Mitolojiye bak. İlk Tanrı tanımları dişiymiş. Tanrıçalar için tapınaklar inşa edilmiş, adaklar sunulmuş. Akat istilasından sonra özellikle, Eril Tanrılar çıkıyor karşımıza. Araştırmacılar diyor ki Akatlar verimsiz bir coğrafyadan geliyorlardı. Toprak bereketli olmadığı için doğa doğuran dişiye değil de erile benziyordu. Sonra da Yaratanın cinsiyetsiz olacağı bilgisi indi yeryüzüne. Üst yaşam formları cinsiyetsiz olur. Belki burada süreç anlatılmak isteniyordur bize. Önce dişil enerji ile barış. Onun gibi dünya doğası ile uyumlan. Ritmini hisset. Dünyadan zerafetle al ve büyüterek geri ver. Sonra eril enerji ile hemhal ol. Nezaketle hükmet. Hiç denk geldin mi bilmem. İlkel dediğimiz kabilelerde avlanmadan önce bir kadın ruhlara iletişime geçiyor. Hayvan resmen kendi geliyor sonrasında ve daha sonra da şükranlarını sunuyorlar. Ritüellerce. Biz? Biz ne yapıyoruz. Saçma sapan bir düzende katlediyoruz. Yediğimizin bir faydası var mı? Hayır. Böyle bir ritüelle avlanmak eril içinde gerçek yerini bulmuş sağlıklı bir dişil enerjinin göstergesinden başka ne olabilir? Bu noktadan sonra eril enerjiyi de hakkı ile özümseyen birey simülasyonun dışına çıkacaktır. Gerçekten bir okulsa bu dünya, buyurun anaokulu mezuniyet törenine.

Şimdi bana cinsiyeti boşver cinselliğe gel diyebilirsin cancağızım. Ben de sana dünya zevkleri olmasa insan bu dünyada kalır mı, sorarım. Bu okulun simülasyonunda duygular var. Gerçek rollercoaster bu. Duyguyu isimlendirmek, fark etmek, içinde kalabilmek ve sağlıklı şekilde ifade edebilmek. Dünyayı zorlaştıran en büyük problem. İllaki güzellikler ve hazlar da olmalı. Bir olmak, anne ya da baba olmak. İlişkiler üzerinden ilerlemek. Hepsi zor ama bir o kadar da . Biliyorum azizim aklın öbür kısımda kaldı ama onu da kendine ve dünyaya haram edip atalarının tapınma gibi gerçekleştirdiğini sen ayaklar altına almadın mı?

 

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir