Yaranın küçüğü büyüğü yoktur, tıpkı yalan gibi

Sanrılarılarıyla sanmalarıyla yaşayan insanoğlu iyi ki kötü hiç fark etmez hepimiz dedikodu yapar, kibre düşer, hasetlik yapıp çekiştirmeler ile besleniriz… Haz veriyor İnsanoğlu’na farkında olmadan, besliyor yaralı ruhları… Haz neydi? Zarardı, şeytaniydi aslında, dozajı şaştığında… Geldiği topraktan bağını koparmış, kökünden ayrışmış, dengede duramayan, gövdesinden gittikçe uzaklaşan, hastalıklı ağaçlar gibi şeytani dürtülerin arasında savruluyoruz her tarafa. Özümüzden uzakta, birliğinden ayrı…

Belki farkında belki farkında olmayarak insanoğlu her türlü yarayı açmakla mükellef insan kalbinde… Şiddet uygulaması, darp etmesi tacizde bulunması gerekmiyor sözsel olarak da bunu yapabiliyor..

Yaranın küçüğü büyüğü yoktur, tıpkı yalan gibiBilmediği, sadece varsaydığı, fikir yürüttüğü, yaşananların yaşanılanların üzerine eklemeler yaptığı sürece, bir nevi sözsel şiddeti uygulamalı yapıyor… Açtığı yaranın getirdiği sorumluluğun farkında dahi olmayarak…

İki fincan kahve eşliğinde gelen sohbette iki lafın beli ne hikayeler yazılıyor… Dedikodu güzeldir cezbedici olabilir. Hepimiz yapıyoruz, ancak “dedi “kısmında kaldığımız takdirde ya da “oldu” ya da “gördüm” kısmında kalırsak, zararsız geçer gider… Oysa tam tersi hepimiz fikrimizi kendi düşüncemizi ve olmayana yani “kodu” kısmında bunu sanrılara yanılsamalara çeviriyoruz ki işte burada, bir durrr hemen, geri vites… Dedi yi “dedi/ko/duya” çevirme… Koyma üstüne, ekleme… Kendi hatalarının çekiştirmesini yapma dedikoduyla, cancağızım…

Söylediğimiz ne kadar gerçek net miyiz? Gerçekle alakası olmayan ispatlanması mümkün dahi olmayan durumdan ne kadar fayda sağlayabiliriz ki. Yanılırız doğrusunu bilmeyi değil kendi kurduğun mahkemende idam fermanını yazarız…
Ne kadar büyük bir vebal nasıl büyük bir hak yemektir. Hangi tohumları ektiğinin farkında olsan… Yaptığın dönüp seni vurduğun yerden vurur öyle bir vurur ki ne olduğu kavrayamazsın dahi. Ateşi söndüremeyecek duruma gelirsin… İçine düştüğün girdaptan çıkışın yolunu bulamazsın ne yazık ki kul hakkı böyle bir şey ateşinde kavrulur durursun… Vebalini silemezsin… Sevginin kapısı senin için kapanır… Ta ki dönüp dolaşıp senin kapını çalana kadar…

Aynı durum ayamazsın aymanın idrakine dahi varamayabilirsin… Öyle bir vebaldir… Ne yazar ilahi kitaplarda “ne olursa olsun kul hakkıyla gelme” der. İnsan makamından uzaklaşma… Şahit olmadan şeytanı evliya edinme…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir