İnsanın kendi kişisel döngüsünün farkına varması, kendini tanıma yolculuğunda, büyük değer taşıyor. Astroloji bize zamanın doğrusal değil dairesel olduğunu anlatıyor. Hani bazı olaylar vardır ve hiç yaşanmamış gibidir. Derken bir gün onunla ilgili bir şey öyle bir düşer ki kalbinize, kendinizi daha dün yaşanmış kadar yoğun bir his içinde bulursunuz.
Hiçbir deneyim, siz o deneyimden ihtiyacınız olanı alana kadar, geride kalmış değildir. Sadece üzeri örtülür. Kendinize fırtına geçene kadar saklanacak bir yer bulmuşsunuzdur; bununla birlikte fırtınanın tadını çıkarabileceğiniz bir yapı kuramamışsınızdır.
İnsan ölümden kaçamaz; bununla birlikte ona hazırlanabilir. Nasıl? Yaşayarak… Yaşayan bir insan için ölüm, tok birinin sıcacık yatağında kendini huzur içinde uykuya bırakmasıdır. Yaşamayan biri içinse midesi kazınırken soğuk taş üzerinde uyumaya çalışması… Eksiktir. Bu, can acıtır.
Ölüme yakınlık, insana bilgelik sağlar. Bir gün her şeyin biteceğini bildiğinizde, bunu bilerek uzatırsınız dallarınızı gökyüzüne, yeşil yapraklarınız, açan çiçeklerinizle birlikte. Yaşam, insanın ölümün son değil bir hak ediş olduğunu hatırladığı yerdir. Bunu hatırladığında, kendisine verilen şansı değerlendirebilir.
Yaşam, engellerin, zorlukların olduğu bir yerdir. Tam da bu sayede, her görünenin, göründüğü gibi olmadığı fark edilebilir. Bazen engel, sizi koruyan, zorluksa sizi hazırlayandır. Neye? Kalbinizin dileğine…
Biz dünyaya, özel bir donanımla geliyoruz. Boş bir levha değiliz. Ve aslında yolu biliyoruz. Doğrudan ve dolaylı olarak tüm ilişkide olduklarımız, sözleştiklerimiz, bize kim olduğumuzu hatırlatmakla görevli olanlar…
“Unutursam fısılda…”
Ne içimize kazınan bir replik değil mi? Çağan Irmak, Işıl Yücesoy ve Hümeyra… Bir gün unutmak ve unutulmak üzere yaşıyoruz. İz bırakmak istiyoruz. Her izin kaderi bir gün silinmek olsa da… Tam da bu yüzden fazla ciddiye aldığınızı fark ettiğinizde, hatırlayın! Bu bir döngü… Olan ilk kez olmuyor ve bizden sadece, farklı bir cevap istiyor. Özgürleşme budur.
Yaşamayı öğrendiğimiz gün, yaşatmayı da öğreneceğiz. Belki de kendimize fısıldamamız gereken asıl söz bu olmalı. Biz yaşamayı hiç öğrenmeden yaşıyor ve ölüyoruz tür olarak. Binlerce yıldır savaşıyoruz ve binlerce yıldır milyarlarca canlıyı katlederek ilerliyoruz zaman denen çarkın içinde. Kendisine bu kadar öfkeli bir türün dönüişmesi binlerce yıl mümkün olmadı, bu yüzden “unutursam fısılda” en azından ben hatırlamaya devam edeyim… Teşekkür ederim Güzel İnsan…