Başarı denilen olgu araç mıdır, yoksa amaç mıdır? Varılacak duraklardan biri midir yoksa yolculuğun kendisi midir? Hangimiz belli bir hedef belirleyip, oraya ulaşınca bununla yetinmeyi bildik? Her başarı yeni bir başarı, heves veya heyecana yol açmıyor mu? O zaman gerçek başarı nedir? Ben başardım, başarılıyım ya da başaracağım derken kast edilen ne oluyor? Sürekli tatmin olmayan bir egoyu doyurmak ihtiyacı mıdır? Zihnin yarattığı arzu ve istekleri gerçekleştirmek çabası başarı mı sayılır? Başarı gerçek anlamda ne demektir? Cevabını bulmak, bulduğunu anlayıp kabullenmek kolay olmasa gerek…
Başarı ve mutluluk doğru orantılıdır diye yola çıkıyorum. Başarmanın, başarının beni mutlu ettiğinden eminim. Ancak sürekliliği var mı? Başardığım herhangi bir şey beni ne kadar zaman mutlu tutuyor? Bu başarı kendi kendine mi oluşuyor? Ben başardım derken, başardığımı gerçekten biliyor muyum? Yoksa bir başkasından onay, alkış veya diploma mı bekliyorum? Ben kendi kendine yeten değil miyim?
İnsan olmanın acizliği, diğer insanlarla birlikte hem aynılarım hem de aynalarımla beraber yaşamam gerektiğidir. Özellikle söz konusu başarı olunca kıyas devreye giriyor. Birine göre, bir şeyle mukayese ortaya çıkıyor. Benim kapasitemle benim ne yaptığım önemini yitiriyor. Çevreme bakıp kendimce başarılı saydığım insanlara göre nerede olduğuma odaklanıyorum. O kişiyi başarılı kılan nedir acaba? Benim gözümde başarılı oluşu onu gerçekten de, başarılı mı yapıyor? Ya o bunu yeterli görmüyor, kendini başarısız sayıyorsa ne olur? Adına mütevazı kişi mi deniliyor? Adam mutsuz, adam kendini başarısız görüyor ve bizler o kişiye “Ne kadar da mütevazı” diyerek geçiştirebiliyoruz. Gerçekten de mütevazı mı bu kişi? Sanmıyorum. Pek çok kavram gibi başarı da göreceli ve insandan insana, olaydan olaya bakış açısıyla değişebiliyor.
Hayatın amacının ne olduğunu sorgularken, elimde olan araçların ve günlük amaçlarımın değişebildiğine şahit oluyorum. Dün veya bundan on, on beş sene evvel benim için önemli olan, başarı sayacağım şey bugün anlamını çoktan yitirmiş. Bugün liste başında olan bir şey yarın gelince sıralamadan düşebilir. O zaman başarı ya da başarmak kavramı sezonluk, moda veya trendden öteye gidemiyor mu? Gidemeyecek mi? Para ve güç sahibi olmak başarı mıdır? Parasız ve güçsüz insanlar başarısız mı? Hangileri daha mutludur? Mutluluğun para veya güç ile ilgili yoksa başarının getirdiği mutluluk neden uzun sürmüyor? An denilen olguya geliyoruz yine…
Zamanlanmış tüm an’ların toplamı zamandır ve süreklilik arz eder. Dün, bugün ve yarın doğrultusunda söz konusu mutluluk olunca yayılamıyor. Mutluluk zaman içinde uzamıyor. An içinde kalıyor. Mutsuz olmadığının farkında olan kişi o zaman mutlu olması gerektiğini anlıyor. Anlamak kelimesi bile an içine alıvermek demek oluyor. Birinin bir şeyi anlaması için an içinde görüp, fark etmesi gerekiyor. Peki, bunu başarınca ne oluyor? Herkesin gıpta ettiği, başarılı saydığı kişilere sorunca mutsuz olduklarına denk geliyorum. Ya mutsuz ya da doyumsuzlar. Her halükarda tatmin değil, hoşnut değil bulunduğu yerden veya ortamdan. Hayatından, olan bitenden şikayetçiler. Şükredecek şeyleri görmek yerine şikâyet edecek bir şeyleri bulmak, kendini başarısız sayarak mutsuz etmek konusunda becerikli insanlardan söz ediyorum.
Başarı denilen olgu, geriye bakarak yaptıklarım ve yaşadıklarıma göre, birine kıyasla ölçülen bir şey midir? Heves ve heyecanla yeni amaçlar belirlemek mi başarıdır? Vardığım yerde, olduğum an’ın farkındalığı mıdır? Birileri görmüyor, fark etmiyorsa ben ne kadar başarılı olduğumu nasıl bileceğim? Nereden anlayacağım? Herkese bağlı ya da bağımlı bir halde, bağlar içerisindeyken kendi başarılarımın farkındalığını yaşamıyorsam şayet, bir başkasından başarılı olduğuma dair teyidi bekleyen durumuna düşerim. Hayatta olmak ve kalabilmek yeterince bir başarıdır. Her gün karşılaştığımız sınavları geçmek, geçebilmek için gösterdiğimiz çaba da ayrı birer başarıdır. Nefes alıp onu verebilmek de… Ben başardım ve başarılıyım. Bunu diyebilmek ve buna inanmak, zaten başarının en önde gidenidir.