Kendine şefkatle başlar, kendini kabul. Öyleyse kendine ne kadar şefkatli insan? Ne kadar cömert sevgisinde öz varlığına? Ne kadar kabulde gerçekliğini? Önce kendine anlayışlı olabilmeli insan. Önce kendi gerçekliğini kabullenebilmeli. Kendine sevgisinde cömert olmayanın gayrısına olan sevgisi koşulsuz olabilir mi? Köklendiğimiz topraktan deneyimlerimizle beslenip, kalp makamına yol alabilir miyiz hakkınca? Gönül kapısından geçmeden teslimiyetle, ebedi olana ulaşır mı ruhumuz?
İnsan acıdan kaçtığı sürece yaşam deneyimlerinden gerçekliğini öğrenebilir mi? Yaşam yolculuğu tene bürünmüş ruhun olgunlaşması uğruna, tüm nimetleriyle ayaklarına serilmiş bir deneyim sahnesi. İnsan varoluş yolculuğunda ruhunu acıtan tüm deneyimleriyle yüzleşebilme cesaretinde olabildiğinde özgürleşir. Yaşanan her deneyim bütüne katkıdır özünde. Her ruhun deneyimi yaşam deryasına karışan damla misali, besler sonsuzluğun ruhunu sevgiyle.
Ruh yaşam deneyimleriyle edindiği tüm acılarını şefkatle kucaklayabilen. Kendini kabule geçen insan duygu, düşünce ve tutumlarıyla kendini tanıyabilen. Tüm hislerinin farkında olan, gayrısını da samimiyetle anlayabilen. Öz sevgisini cömertçe besleyebilen, gayrısına da hakkınca bölüşebilen. O vakit soralım kendimize… Ne kadar şefkat gösterebildik kendimize? Ne kadar cömert olabildik koşulsuz sevgimizde? Ne kadar anlayış gösterebildik başkalarına? Ne kadar anlam katabildik varoluşumuza? Neler deneyimledik ve öğrendik yaşam yolculuğumuzda? Ne kadar kabule geçebildik kendi gerçekliğimizi? Ne kadar aşabildik maddenin ağır tesirlerini? Uyanıp kaldırabildik mi perdeleri?
Dünya biz insanoğluna şefkatle kucak açmakta. Doğasıyla, havasıyla, suyuyla bize bereketini sunmakta. Varoluşun evrensel prensipleriyle deneyimler yaşatmakta. Hayvanlar âlemiyle, bitkiler âlemiyle, görünür ya da görünmez tüm âlemleriyle… Yerde ve gökte yalnız değildir insan bu âlemde. Uyanmış bilincimizle farkındalık yolculuğuna çıkmışsak eğer… Açılır tüm perdeler ve görünür olur yaşamın tüm sırları önümüzde. Ruh bedenden ayrı olan gerçekliğini kabule geçtiğinde, bilir asıl yuvası sonsuz âlemlerde. Ruh tene misafirliğini bildiğinde, anlar ki asıl yolculuğu yine sonsuz âlemlere.
Kalben güven yaşamın sana getirdiklerine. Şefkatle kucakla tüm deneyimlerinle sende olanı. Farkına var ve kabullen kim olduğunu. Hiçbir koşulla sınırlama gerçek mutluluğunu. Gözlemle yerde ve gökte olanları. Ardından geç kendinden de öteye. Ve kendini de gözlemle yaşam sahnesinde. Sonra kaldır at ördüğün tüm duvarlarını. Korkularından özgürleşip, arın yargılarının yükünden. Üstlen ardından tüm duygu ve düşüncelerinin sorumluluğunu. Teslim ol sonsuz varoluşun eşsiz ritmine ahenkle. Açılsın hakkınca bolluk ve bereketin kapıları önüne. Yakala uyum ve dengeyi yaşamın tüm alanlarında kendinle sessizce. Ebedi olan yolculuğunda ışığınla ilerlemek olsun yaşama sunduğun asli niyetin. Özgür iradenle olsun tüm deneyimlerin. Şefkatin kendine de olsun. Çünkü sen her anınla deneyimlerinden öğrenensin.
Kendine ne kadar şefkatli insan? Kendine sevgisinde samimi mi? Kendine anlayış gösterebilmekte mi? Kendini içtenlikle affedebilmekte mi? Kendini yeterince tanır mı peki? Deneyimlerinin farkındalığında mı? Yaşamın sorumluluğunu taşır mı ruhunda? Unuttuklarını hatırlar mı? Kadim yolculuğunun tüm deneyimlerinden, öyleyse hangi dersleri alır? Bugün yaşananları ruhunun bilgeliğiyle sorgular mı?
İnsan ezelden ebediyete olan ruhsal yolculuğunda, tene bürünüp dünya sahnesinden hakkınca gelip geçen. Ey geçmişini unutup, unuttuklarını hatırlama çabasında olan. Nasıl bir gelecek tohumlar tüm değerlerin düşünür müsün sen? Ya gelmekte olanı deneyimlediğinde, kendine şefkatte olabilecek misin? Gelecek nesillere bırakabildiklerinle, kendini huzurda hissedebilecek misin? Sonsuz yolculuğunda geriye baktığında, deneyimlerini hoş görebilecek misin? Başka âlemlerle yüzleştiğinde, gerçekliğini kabullenebilecek misin? Tüm yaşananların sorumluluğunu hakkınca üstlenebilecek misin? Sen kendini bu âlemde yalnız mı sandın?
İnsan her devrinde yaşamın, kendinde olanı hatırlamaya çıkan bir garip yolcu. Geçmiş yaşamlarını unutan ve yeniden kendini arayışa çıkan. Hatırla geç olmadan, sende saklı olan kadim bilgileri ey insan! Hatırla geç olmadan, hangi ruhsal akitlerle geldin dünya sahnesine? Uyanış özgür iradende saklı. O vakit geç olmadan hatırla kimsin SEN?
Diyorum ki….
Hepimizin dersi BİR olmak. Derdimizi dert yapan şey BİZ değiliz, bizi ören dünyadır ve o dünyayı oluşturan insanlardır. BİZ’i kederlendiren, canımızı acıtan, ruhumuzu darlayan da çevremizi saran insanlardır. BEN’in yolculuğu, onlardan kopuk olamaz, onlarla birlikte oluyor her daim. Onların inşa ettiği bizim uyduğumuz ya da bizim inşa edip onların uyduğu bir yaşam formunda hepimiz birbirimize dokunmalıyız. Birbirimizi büyütmeliyiz. Kendimizi değerli hissettiren şey de çevremizi saran insanlar değil midir? Ve o insanları değerli hissettirenler de biz değil miyiz? BİZ’den bize oluyor bu durumda yolculuk. Bizden öte olmayan bir alemdeyiz ve ancak kendimizi severek büyütebiliyoruz. Kendimizi sevgiye değer bulmak için de bizi sevenlerin olması gerekiyor. Zincirlenmiş haldeyiz insanlık ile tıpkı galaksideki tüm gezegenlerin birbirine bağlanması gibi. Fark edersek özgürleşir ve severiz fark etmezsek ki ettiğimiz pek söylenemez, cehennemi yaşarız. Ve insan çocuğu şu anda dünya üzerinde her coğrafyada kendi ruhsal, zihinsel, bilişsel cehennemini yaşıyor… ve Hayat Güzeldir.