Sevgi ve korku iki ana başlık. Farklı anlamlandırdığınız diğer tüm duygular bu iki ana kavramın alt başlıkları. Ve sizin elinizde duygularla her şeyi yaratma gücü var. Ne yaratırsınız?
Ne yaratmayı seçersiniz?
Yaşadığımız sürece çeşitli durumlar deneyimleriz. Bu durumlar bizi bazen iyi bazen de kötü hissettiren durumlardır ve çoğu zaman üzüntüyü de mutluluğu da en yoğun şekilde hissederiz.
Başımıza gelen bazı talihsizliklerden dert yanarız. Neden böyle şeylerin hep bizim başımıza geldiği düşüncesini aklımızın dışında tutmak pek mümkün olmaz. Çünkü neden böyle şeyler hep bizim başımıza geliyordur ki zaten?
Neden?
Bu soruda çok daha derin bir tohum düşünce vardır aslında;
– Başkasının başına gelmesini benim başıma gelmesine tercih ederim.
– Ne? Nasıl yani?
– Evet evet, baya isterdim bunu. Benim başıma geleceğine başkasının başına gelseydi keşke bu bela.
–Komşunun oğlunun motoru vardı, kaza yapmış ölmüş yavrucak. Aman bizim oğlanın da motoru var Allah korusun…
–Falan kişi kansermiş vah yazık. Allah çoluğumuzu çocuğumuzu korusun…
Bu ego kaynaklı hastalıklı durum, empati eksikliğiyle beslendi. Bir bütünü görmek yerine sadece kendini görmekle…
Sevgi huzuru, korku kaygıyı besler…
Seçimleriniz olacakları yaratır, geçmiş seçimleriniz olanları yaratmıştır.
Başınıza gelen ‘felaket’ sizin seçiminizdi. Yaşadığınız cehennem sizin seçiminiz.
Cenneti de cehennemi de bu dünyada var ettiğini bilmeden insanoğlu, yarattıklarının sonucunu öldükten sonra göreceğine inanmayı seçerek cehennemi yaratıyor… Ateşin içine kendisini attığını bilmeden, dünyaya yargı dağıtıyor…
Yargı; Korkunun en önemli alt başlıklarından biri. Yaratım gücü çok güçlü olduğu ve tamamen bilinçsizce kullanıldığı için çok tehlikeli. Kişi tarafından önce kendini yargılamakla başlayan süreç, ailesini, arkadaşlarını, okulunu, öğretmenlerini; şehrini, ülkesini; dünyayı yargılamaya kadar devam ediyor bilmeden.
Hayatına yön veren her bir seçime hakim olan duygu yargı olduğu için, kendi olmayı bir türlü beceremiyor. Kendi olmadan yaptığı seçimlerin sonuçları da kendine uymuyor haliyle. Mutsuz, umutsuz ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir insan oluyor. Gelmiş olduğu bu haller, daha çok yargı doğuruyor ve insanı gittikçe dibe çeken bir sonsuz döngü içinde ömrünü çürütüyor insanın.
Sonuç?
Ardı arkası kesilmeyen hastalıklar…
Sahip olunamayanlar yüzünden hissedilen yenilmişlik hissi…
Gerçekleşmeyen hayallerin kırıklıkları…
Bunca yargı kargaşasında sevgiyi unutuyor insan. Farklı tanımlar uyduruyor sevgiye kendince. Korkuyla harman tanımları sevginin kendisiyle karıştırıyor. Ve kim olduğunu unutuveriyor böylece.
Hayat kurtarıcı bir çözüm var aslında. Hep hatırlanması gereken bir cümle, beraberinde mutluluğu getiriyor. Eski alışkanlık olan yargıdan kurtulmanın zorluğuna karşılık olarak, büyük kolaylık sağlayacak ve huzuru getirecek bir çözüm.
Ben, Kendi Seçimlerimle Yaratırım.
Cenneti bu dünyada yaşamayı seçiyorum. Sevmeyi ve beraberinde getirdiği pek çok güzel duyguyu yaşamayı seçiyorum. Bunun için yapmamayı seçtiğim şeyler var. İlk başta yargılamamayı seçiyorum. Önce kendimden başlayarak, yargıladığım her şeyi olduğu gibi kabul ediyorum. Önce kendimi sonra var olan her şeyi sevmemi sağlıyor bu kabulleniş.
Başıma gelen talihsizlikleri ben yaratırım, başıma gelen tüm güzellikleri olduğu gibi…
Başınıza tüm güzellikleri getirecek kabullenişleri seçin.
Bu cinnet denilen yeryüzünden, tüm dünyalılara CENNET YARATALIM…