Gili adalarına seyyah olmak

Bir geleneğin içinden çıkmak ve başka bir geleneksele atlamak.  Endonezya’dan söz ediyorum her gidişimde başka bir parçasını bana öğreten ve algılatan Bali Adasından…

Bu yıl bu adaya 2. gelişim, artık iki yıllık oturum izinim var, küçük bir şirket kurduğum ben, bu sene Mart ayında gidiyorum adaya. Bekleyen sorumluluklarla bir Bali seyahati. Şirket işlerini takip etmek, gelecek olan Okült Botanik ailemi şifalandırmak ve oralarda yapabileceklerimi planlamaya giden ben, şimdi buradayım. Bali adasının en hareketli Merkezi Ubud’da.

Gili adalarına seyyah olmak

Ubud her çeşitten Avrupalının, Japon’un, Rus’un olduğu bir şehir, evet şehir diyorum zira öylesine kalabalık ki bu ada, sanki herkes bir sonraki gelişinde, bir başkasını alıp getiriyor gibi. Kalabalık ve dar caddelerde, güneşin nemle yaşadığı kızgın aşkı hissettiren iklimi ile trafiği ve uğultusu ile Ubud caddeleri. Her cadde de hatta her sokak yapılmış tapınaklar cenneti bir şehirden söz ediyorum. Ubud da zaman geçirmek isteyenlerin ortak hedefi arınmak, şifalanmak, Tanrı’lar adası isminin ruhsal enerjisi ile buluşmak oluyor. Yoga okulları, sürekli gün boyu devam eden eventleri ile Ubud sokakları. Dünyaca ünlü eğitmenlerin ve spiritüel konularda yetişmiş üstatların şehri; Ubud. Akşam saat 22:00 olduğunda restoran ve cafelerin kapandığı Ubud dan söz ediyorum. Bir etkin gün geçirmek ve ruhsallığa doymak isteyenlerin bitmek bilmez yogaları, ses terapileri ve masajların olduğu şehir. Modernleştirilmiş yüzünde, kapitalizmin izleri, lüks dükkanlar ve kafelerle süslenmiş bir şehir. Sabahtan akşama kadar motor taksilerin homurtusunu duyduğunuz bir şehir.

Ubud dan ayrılmaya karar verdiğim günün sabahından yazıyorum, sıcaklığın termometreleri 31 gösterdiği, nemin ise yüzde doksanlara ulaştığı bir Bali sabahından. Putu her gün bir aydır kaldığım, 40 metrekarelik alanı temizliyor, bu konakladığım Cottagen işlerini toparlıyor, güler yüzlü ellili yaşlarından Endonezyalı bir kadın Putu. Esmer ve yanık teni, minik boyu ve yaygın bir yelpazeyi andıran ayakları ile Putu işte. Her gün motosikleti ile bir saatlik yol yaparak Ubud’a, cottage gelen bu kadının yüzü hep gülümsüyor. Bu adada inanılmaz kaotik kalabalığın içinde mükemmel bir uyum, sabır ve gevşeklik var. Trafikteki keşmekeşliğin uyumu, asla kavga etmeyen, önüne direksiyon kırılsa bile gülümseyen insanların adasındayım. Kızgınlığı ve sinirli olma halini yutan enerjisi ile birkaç gün buralardan uzaklaşmak istediğimi hissediyorum ve rotamı hiç görmediğim Gili adalarına salıyorum. Sabah saatlerinde beni feribota, limana götürecek olan servise biniyorum, liman bir saat yirmi dakikalık bir uzaklıkta. Gili adalarına gidecek olan farklı feribot şirketlerinin olduğu limandayım. Kalabalık adeta beton iskeleyi yıkacak kadar büyük, iç içe, nefes nefese bir bekleyişe dalıyoruz. Yelpaze ve su satan Endonezyalı kadınların istilasına uğruyorum.

Gili adaları üç farklı köşeden oluşuyor; İlk ada, Air adını verdikleri sakinliği ve huzuru arayanların adası, ikinci ada Trawanghan adası; çılgın eğlencelerin ve sabaha kadar süren dansların olduğu en kalabalık ada, üçüncüsü ise Gili Meno adası, balayı çiftleri için hazırlanmış konsepti ile sırada yer alıyor. Ben sakinliği ve huzuru seçerek Gili Air adasına gidiyorum. Yolculuk tam iki saat Pasifik okyanusunun çılgın dalgaları arasında geçiyor, tuz, güneş ve nem üçlüsünün arkadaşlığı ile devam eden bir yolculuk. Zorlu ve sabır isteyen bu yolun sonunda sizi inanılmaz bir mükafat bekliyor; eşsiz güzellikte bir deniz, mercanlar, resifler, at arabaları ve elektrikle sessizce çalışan motorbike’lar.

Adaya iner inmez bir sakinliğin içine giriyorsunuz, öğleden sonranın kavurucu sıcağında sırt çantamla ben kalacağımız otele varıyoruz. Bu adada konaklama fiyatları neredeyse Ubud la yarı yarıya. Adanın bir ucundan diğer ucuna yürümekse beş altı saati buluyor bu yüzden adaya gelenlerin hepsinde bisikletler var, renk renk, model model. Herkes salına salına adayı keşfediyor, sıcaktan bunaldığınız da sizi turkuaz sular serinletiyor.

Lombokun kuzeybatı sahilinde bulunan bu adalar Müslüman ağırlıkta, ezan seslerinin yükseldiği, okul çıkışı çocukların cıvıltılarının havaya dağıldığı bir ada; Gli Air. Dalış tekneleri ile çevrelenmiş adada herkes sabah dalışa gidip bu deniz altı serüvenini yaşıyor benimse şimdilik dinlenmek dışında bir tercihim yok. Yan yana cadde boyunca masaj salonları, açık duvarları ile okyanusa bakıyor ayaklarınızı okyanusa karşı uzatmanın keyfini yaşıyorum. Masaj ucuz, ayak masajından, balines masajına kadar bir alternatif menünüz var, seç beğen al.

Zihnim, ruhum ve bedenimin artık dinlenmeye doğru yol aldığını hissediyorum, ilk gün Pasifik sularında, denizin altını keşfediyorum, parmaklarım büzüş büzüş olana dek yüzüyorum, suyun eşsiz gücünü bir vantuz gibi çekiyorum içime. Akşam saatlerinde adada tatlı bir serinlik başlıyor, yumuşak rüzgar saçlarınızın arasından geçip günün sonlandığını haber ediyor.

Bu adaya Air denmesinin sebebini öğreniyorum aır düşündüğünüz gibi hava demek değil, eski Malay dilinde suyun kaynağı anlamına geliyor ve bu üç yan yana duran adada bir tek Air de yeraltı su kaynakları var, her yerden her çatlaktan akan su adayı daha da yin bir enerji ile kilitliyor. İhtiyacım olan bu anne şefkatindeki ada, bana geçmiş yaşamlarımda bir yerlerde buralarda yaşadığımı fısıldıyor. Dünyanın başka bir ucunda kendini evinde gibi hissetme duygusu bunun adı. Adada o kadar çok Müslüman yaşıyor ki, bir ara kendimi ülkemde gibi hissettiğim bile oluyor. Akşam ezanı ve sabah ezanı kalbime tuhaf bir güven duygusu veriyor.

Bu adada yürümek bile öylesine keyifli ki, bir yukarı bir aşağı arşınlıyorum tüm adayı, bitkilerin şarkısı buralarda suyun dişil enerjisi ile birleşmiş, şimdiye kadar yediğim en güzel papayalar burada yaşıyor. Sahil boyunca adaçayları, frangipani ve hibiskus ağaçları ile çevrili bu ada huzurun annesi.

Denizin sahile taşıdığı mercan parçaları geçmişin yamulmuş duygularına benziyor. Kadim bilgilerin içinde denizin kemikleri olarak kabul görüyor. Kozmik hafızanın da temsilcisi olan mercanlar, okyanusun zaman dışı hafızasından bir kesit taşırlar. Antik Mezopotamya ve Hint geleneklerinde tanrıçaların boyunlarına kırmızı mercan asmaları gerekirdi bu onlara koruma ve hafıza derinliği sağlardı. Ayurveda da Pravala adı ile bilinir ve kırmızı mercanın tozu, bazı bitkilerle karıştırılarak kullanılır. Saf ghee yağı ile alındığında dişil enerjiye ve zihni arındırmaya gücü vardır. Pravala ve inci tozu birleştirilip harmanlandığında kalp çakra enerjisini rahatlama enerjisine dönüşür.

Geri dönmeden önce birçok kırmızı mercan alıyorum, döndüğümde doğal eliksirlerin içinde kullanmak için, şimdiden bütüne ve hepimize şifa olsun.

Hiç dönmek gelmiyor içimden Ubuda, hiç ayrılmak istemiyorum bu adadan ancak on beş gün sonra Bali’ye gelecek öğrencilerimi karşılamak ve onlara buraları anlatmak zorundayım. Israrcı olmayan ruhum buraya tekrar daha uzun geleceğine söz veriyor. Adadan getirdiğim mercanlar ise şu anda baş ucumda bana okyanusun özgürlüğünü veriyor; Pasifik okyanusunun derin sarhoşluğu.

Bir gün sizin de yollarınız bu adaya düşerse, mercan almayı unutmayın…

Ayşegül Savaş

Yazar

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir