Her birimiz kendi hayatımızın baş rolünü oynarız. Bir şeyleri düzene sokmak, yoluna koymak için gereklidir de bu! Fakat bu öyle bir çizgidir ki dünyanın kimsenin etrafında dönmediği gerçeği hep kalbinizin ve aklınızın bir köşesinde kalmalıdır da! İşte hayatınızın merkezine kendinizi koymanızla, ilişkilerinizi dengede tutmanızın ahenkle dans ettiği incecik çizgi burasıdır.
Hayatın bir numaralı kuralı dengedir. Teraziniz az bir şey oynadı mı toparlamak çok zor olur. Atalarımızın klasik sözüdür hep kulağıma küpe olan; ‘’ Ne oldum demeyeceksin! Ne olacağım diyeceksin! ‘’
Ama dedim ya bu çok ince bir çizgidir. Mütevaziliği eziklikle karıştıranlar, içlerinde büyüttükleri ego canavarından asıl değerli olanın ne olduğunu göremezler.
Beraber yola çıktığınızı düşündüğünüz insanlar sırf aynı fikirde değilsiniz diye kuralları koyan taraf olduğu gerçeğini hiç görmeyip, kurallar size uymadığında ve oyunu terk ettiğinizde size gönülsüz damgası vurabilirler. Her zaman böyle değil midir zaten? İstedikleri gibi davranmayınca uyumsuz oluverirsiniz. Bense buna adaletsizlik diyorum.
Bana göre hakkaniyetli olanı gerçekten beraber çıkılan bir yolda herkesin fikirleri toplanmalı ve ortak bir nokta bulunmaya çalışılmadır. Ama fikirlerinizin önemsenmediği yerde yaşamınızı sürdürebilmeniz için mecburiyetiniz yoksa bir dakika bile durmamak kişiliğinize olan saygınız ve prensipleriniz gereğidir. Bunu da tam tersi belki ego olarak görürler, Görsünler!
İnsanların ne söylediğini çok fazla önemsediğiniz takdirde özgün olamazsınız. Ben özgün olmak için doğdum! İyi veya kötü kafanızın içindekilerle uyuşmayan ya da kalbinize uymayan her ne varsa kabul etmek zorunda değilsiniz! Tavsiyeler için size uyan kısmını alıp, geri kalanını boş verin gitsin! Nasıl ki yapıcı eleştiriler sizi geliştirmeye ve ilerlemenize yardımcı oluyorsa, negatif ve yıkıcı eleştirileri kafaya taktığınız veya kendinize dert ettiğiniz sürece aşağı çekilmeye mahkûm olursunuz!
Aşkta, işte, arkadaşlıkta hangi ikili ilişkinizde olursa olsun içinize sinmeyen hiçbir durumu kabul etmek zorunda değilsiniz. Hatalar elbette olur. Hepimiz hata yaparız, düzeltmeye çalışırız veya çalışırlar. Zaman gelir, yıllar geçer tartışılan konular geçmişte bir köşede asılı şekilde basit olarak kalır. Ama en önemli şey saygınızı yitirmeden, sakince her şeyi zamana bırakmak ve hoşlanmadığınız durumlardan özgür iradenizle hareket edip uzaklaşabilmeyi bilmektir.
Çevremizde böyle arkadaşlıklar, ilişkiler yok mu? Asıl delilik istemediğiniz bir duruma karşı ses çıkarmayıp, hastalıklı bağımlı ilişkilere devam etme eğiliminde olmak değil midir? Zaman bu denli hızlı akıp giderken, hayatta bulunmamızın amacı nedir ki kendi hayallerimizin peşinden koşmaktan başka?
Zaten sosyoekonomik olarak bu kadar zor zamanlardan geçerken önümüzde binlerce engele takılırken hayallerimize giden yolda bize çelme takacak her ne varsa, önce geri çelip, üzerinden zıplayın ve yolunuza devam edin gitsin! Bazen sıçrayabilmek için önce biraz geri çekilmek gerekir.
Hayallere atacağınız her bir adım için derin bir nefes alıp, yalnızca bugüne odaklanıp, sakince atacağınız küçük bir zıplama ile içinizdeki koca devi uyandırmanıza ve sağlam bir deprem yaratmanıza yarayacaktır! Bu gücün kaynağı yalnızca kalbinizde yanmaktadır!
Hayallere adım adım…
Hayalleri terk edip günün koşturmacası içinde kaybolanlar için pusula gibi bir yazı olmuş, emeğine sağlık Gamze…