Beyninde bir harita var, şehir görünümünde. Şehrin büyük bölümü karanlık; birkaç yerde ölgün birer ışık. Bazen bir ışık parlar biraz, için acıyla dolar. Karanlık bütün yollar; karanlıktan korkarsın sen!
Belediyeye kızma sokaklara lamba yapmadılar diye! Yapsalar da kırmayacak mısın teker teker?
Ruhunda açılmış derin boşluklar ruhundan daha derin. Kimsin ki sen, nesin? Ne olabileceğini düşünüyorsun hala!
Ve hayır bir problem yok işaretlerde.
Kendi ayak izlerini takip ederek geriye gitsen zamanı da geri alabilir misin sence?
“Her şeye rağmen, karmakarışık, bulanık bir manzarayım ben” demiş ya zamanında; sen farklı mısın sanki?
Artist: Trina Merry – Model: Vitalia Abramova
Zor sorular soruyorum, biliyorum. Ben aslında her şeyi biliyorum, desem de inanma. Haritana bak sen. Kendini dışına hapsettiğin hücrene dönmenin yollarını ara. Dışarısı sana göre değil. Işıklı merkezler arasında yolunu kaybetmeye meyillisin. Sen o güzel insanlardan değilsin, olamayacaksın da hiçbir zaman.
Kaldır kafanı da önüne bak. Bir uçuruma doğru gitmektesin son sürat. Bu sefer sağ kalamayacağın muhakkak! Nasıl da dengeli bir görüntün var dışarıdan bakılınca, nasıl da mutlak! Bir açsan kafanın içini fırlayacak dışarı bin yıllık hortlak.
Ne kadar sihirli bir siyah o, ne kadar da sinirli. Sanki seni yutmak ister gibi, farkında mısın?
Biliyorum, o şehirde, o parktasın. O kadar dağınıksın ki, şimdi toplanmaya çalışmaya başlasan, kendini toplaman yüz, kendine gelmen ise bir yüz yıl daha sürer. Kendinden o kadar kopmuş, o kadar uzaklaşmışsın ki! Bir an devinimin dursa boğulup gidersin karanlıkta. Ne güvenli bir liman var yakınlarda, ne de kıyısı bir ıssız adanın…
Issız ada bile senden daha kalabalıktır. Yoksun ki sen! Aynaya baktığında kendini göremezsen korkma! Vampir değilsin ve asla da olmayacaksın.
Sonsuzluğa ilişkin düşlerin var senin, olmayacağını bile bile böyle bir şeyin. Ayıracak bir saatin bile yok, değil mi! İçin acıyor, dışın acıyor, acının kendisi oluyorsun. Bazı şeylerin gerçek olduğuna inanmak sana zor geliyor. Yalnız yürüyorsun. Yapabildiğin en iyi şey bu. Bazen de yazıyorsun ama geçmiyor. İnat mı yapıyor dersin?
Uçurumun kenarında olduğunu farkında değilsin. Adımını atmaya kararlısın. Karanlıksın. Karanlığın vücut bulmuş halisin belki de!
Tek tek söndürüyorsun haritandaki ölgün ışıkları. Son sarhoş da çıktıktan sonra ışıkları söndürüp evine doğru yol alan bir meyhaneci gibi… Ama senin evin o kadar uzak ki! Hem zaten bulamazsın yolunu bu karanlıkta. Keşke bir peri gelip elinden tutsa; ama hak etmiyorsun ki yol gösterilmeyi…
Dikkatli bak haritana. Bir ışık inatla hayatta. Yolu gayet iyi biliyorsun karanlık olsa da. Gözlerini kapat ve ilk adımını at. Belki uçurumun dibinde ama belki de son umut ışığının yanında son bulur hayat.
Temmuz / 2017