“İçimde tarifsiz bir acı var” dedi.
Bu aşk acısı değil,
Özlem değil, birini de kaybetmedim,
İflas da etmedim.
Güya hasta da değilim.
Ama tarifi olmayan bir acı çekiyorum” dedi.
Onu dinledim, etrafında, hayatında olup biteni izledim.
Yüzleştiklerini ve aslında yeni bir yolculukta olduğunu ve yürüyüşünü izledim.
Gözlerine baktım. Daha önceleri olmayan bir şey vardı artık onda, onu fark ettim.
Sevindim.
O acı çekiyordu bense gülümsedim.
Çünkü sevindim.
Hani bir yıldız vardır bazılarının gözlerinde, ışık saçar adeta, baktığınızda kendinizi ondan alamazsınız. Pırıl pırıldır hem de acısına rağmen işte oracıkta onu fark ettim.
– “Niye gülümsüyorsun, beni anlamıyor musun yoksa” dedi.
Buruk ve sitemli.
– Peki niye, sen söyle, niye içimde bu nefesimi zorlayan ızdırap ile yaşıyorum?
– Dedim ki; iyileşiyorsun…
Anlamadı tabi.
Varlık ölmeden önce azap içindeyken birden bir iyileşmeye girer, buna “ölüm iyiliği” denir. Sen şimdi tıpkı bir mum gibisin, tam bitmeye yakın alevin artar ve herkesi aydınlatırsın da o ateş sana zül gelir. Aslında azabın bir ölüm iyiliğidir. Bu dünya için eski sen ölür, biter, yeni sen gelecektir.
Doğumun sancısıdır bu.
Artık uyandın.
Hayatı daha iyi yorumluyorsun, gözlerindeki perde kalktı, ışığa bakamıyorsun. Çünkü yüzyıldır bir mağarada, kendi karanlığında yaşar gibiydin. Şimdi yanında ve ardında kimler var görebiliyorsun. Yaşadığın her şeyin aslında bir sebebinin olduğunu, meğer her şeyin seninle ilgili olmadığını, kendine boş yere yıllarca yüklenip, ne de büyük suçlamalar yapıp hoyratça kırdığını anlarsın.
Kendinden kaçarken hep kendine doğru koştuğunu ve kendi kendine en yasaklarında yakalandığını anlarsın.
İyileşme acı verir, çünkü gerçekleri görüyorsundur.
Yüzleşmeler ağır gelir, çünkü hep idare etmek için kaçmışsındır.
İyileşme burkar, hep dışarda aradığın o elin, aslında senin elin olduğunu, hep başkalarında aradığın tek dermanın ruhunda olduğunu seni beklediğini görürüsün.
İyileşme acıtır, neleri kimler için kaçırdığını, nelere anlamsız çıkarlar için boyun eğdiğini,
Herkesin sana yalan söylemesinden şikayet ederken aslında asıl kendinin kendine dürüst olmadığını anlarsın.
İyileşme zor hazmedilir:
İyileşme zor hazmedilir: ne kadar çok rollere büründüğünü, ve rollere itaat edeceksin diye kendini unuttuğunu, maskelerinin yüzüne değil artık ruhuna battığını anladığın için iyileşme yük gelir.
Olduğun gibi olmadığını hep başkalarının kıyafetini giyer gibi, onları kopyaladığını anlarsın.
Ve iyileşme içinde çığlık çığlığa bağıran senin, dışında ölüm sessizliğine bürünmüş çare araması gibidir.
Ve yeniden doğuş bu karanlık geceden sonra doğacak güneştir.
Dibi görüp, aldığın güç ile en zirveye fırlamak gibidir.
İnsan çocuğu gerçekleri görmekten o kadar çok korkuyor ki iyileşmek bile istemiyor! Bildiği acılarla, bildiği sancılarla ve ezberlediği sanrılarla yaşamını devam ettirmeyi daha güvenli buluyor. Bu döngüsünü de kaç yaşam feda ettiğini umursamadan yaşamaya devam ediyor. Dilerim ve umarım bir gün, iyileşmenin acısını göze alarak döngüsünü kendinden yana çevirir…. Teşekkür ederim Figen Yavuz
Kalemine, ruhuna ve yorumuna sağlık. Umarım her birimiz iyileşebilme inancıyla gelen şifanın, önce içimizde ki derin ve ulvi cevherden geçtiğini ve bunun bizde olduğunu bilir, idrak eder ve hal ederiz. Zira şifayı hep kendi dışımızda arayan, dışarıdan destek ve tamir ile tamircileri aşındırdığımız acımasız bir savaşın içinden çıkamayacak ve içimizde ki cennetin gani güzelliğini reddi miras etmiş olacağız. Teşekkür ederim Murat Tali