El/alem ne der!
İnsanlar kendi yaşam yolculuklarında aldıkları terbiye ve eğitimlerle karşılarındaki insanlara karşı hata yapma korkusu taşırlar. Hatta bu korku o kadar BEN’leşir ki başkasını kırmamak, üzmemek adına kendi gerçekliğimizden binlerce ödün veririz..
Başkalarına karşı tetikte olduğumuz ve hata yapmamak için harcadığımız çabalarımızın belki de yüz binlerce birini kendimize karşı sergilemiyoruz. Yani kendimizi üzecek, kıracak, dağıtacak çok fazla hatayı apansızca yapıyoruz ve yapmaya da devam ediyoruz. Çocukluğumuzda öğrendiğimiz, anne ve babayı mutsuz etmeyecek ya da onların huzur alanını bozmayacak “bize oyun gelen davranışlar” her eylemleri zoraki öğreniyoruz. Okulda yaptığımız hatalarda sürekli sıfırlarla cezalandırılıyor. Sevgiliye yaptığımız hatalar ise sürekli olarak bize karşı koz olarak kullanılıyor. Çocuklarımıza karşı yaptığımız hatalar ise tepkiler ve küsmeler ile devam ediyor.
Tüm bu oyunun içinde hataları (ki büyük çoğunluğu farkında olmadan gerçekleşiyor) yapan biz, derin bir suçluluk duygusu içinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Acı, korku, deneyim, öfke, ezilmiş benliğimiz, kazandığımız bilgeliğimiz, kaybettiğimiz kişiliğimiz günün sonunda yanımıza kar kalıyor.
Peki biz kendimize ne tarz hataları yapma izni veriyoruz. Ya da veriyor muyuz? Onları yaparken, kendimizi gerçekten affediyor muyuz? Yoksa kendimiz suçlayıp sürekli olarak kimliğimize yükleniyor muyuz? İçsel olarak, kendimize karşı acımasız davranıyoruz ve can yangınlarımız, yargısız yargılamalarımız ve kendimize karşı sürdürdüğümüz mahkeme süreçlerimiz ile sonsuz azap ve mutsuzluğu kalıcı olarak kendimize yaşatıyoruz.
Artık, elalem ne der, bu hatayı yaptım Allah beni ne yapsın, ben çok kötüyüm, ben iyi değilim, bu hatayı ancak bir salak yapabilir, kahretsin bu çok kötü, ne kadar aptalım şeklinde uzayıp giden kendinize ve varlığınıza yönelttiğiniz acımasız yargılara son verin. Ve onların her birini gelişimiz için bir basamak olarak kullanın ve bunları içinizdeki çocuğun bir geri dönüşü olarak yorumlayın. Siz ancak sizi mutlu edecek deneyimleri yaşadığınız sürece var olacaksınız.
Başkalarının gözünden kendi varlığınıza bakmayı bırakın, kapatıp gözlerinizi dönün içinize artık kendinize, düşüncelerinize, gülümseyişinize, nefesinize, bedeninize bakın ve teşekkür edin, sevin, sarılın, seni özledim diyerek hasret giderin ve kocaman bir sevgi ile iyi ki varsın deyip, usulca uyuyun… Hatta uyurken güzel ve hafif bir müzik çalın. Yaşasın BEN’liğimin tüm halleri diyerek az sonraki anınıza geçiş yapın…