Modern spiritüalizmin doğuşu ve Fox Kardeşler olayı

Günümüzde oldukça popüler bir o kadar da dejenere edilen bir kavram: Spiritüalizm. Her ne kadar 1800’lerde yeni keşfedilmiş gibi görünse de aslında insanlık tarihinin başlangıcından beri olan bir kavramdır. Sadece isimlendirilmiştir, çünkü insanı, ruhani olandan ayrı düşünemeyiz. Bu tıpkı bir bitkinin susuz kalması gibidir; bitki bir süre sonra ölecektir. İnsan da sadece bedenden oluşan bir makine değildir, bu makineyi çalıştıran bir ruh vardır; bu ruh ise ruhani kanallara bağlıdır. Ruhsuz bir beden de ölecektir.

Spiritüel, sözcük anlamı olarak ‘tinsel’ demektir. Spiritüalizm teriminin temelini oluşturur. Bu terim ise Latincede ruh anlamı taşıyan ‘spiritus’ kelimesinden türetilmiştir. Aynı kelimenin sıfatı olan ‘spiritualis’ sözcüğü ‘ruhçuluk’ anlamındadır. Türkçede tinselcilik anlamına gelir. Varlığın bedenden ayrı ve bağımsız bir ruhsal yapı olarak tanımlandığı metafizik bir görüşü temsil eder. (Taşdöğen, 2020)  Bunun yanı sıra ölümden sonra hayatın devam ettiği ve yaşayanların ölmüşlerle iletişime geçebileceğine dair bir inancı da içerir. Ölümden sonraki yaşam veya ‘ruh dünyası,’ ‘spatyom’, ‘ahiret’ spiritüalistler tarafından statik bir yer olarak değil, ruhların gerek birbirleriyle gerekse rehber varlıkları ile etkileşime girip, tekâmül etmeye devam ettiği bir süre sonra da enkarne yani tekrardan bedenlenmeye hazırlandığı bir yer olarak görülür. Bu da düşündüğümüz gibi bir cennet-cehennem olmadığı, ruhların tekâmül seviyelerine ve yaptıkları işlere göre spatyomda göreceği -yine tekamülü için- vizyonları ve eğitimleridir.

Bedenlenmiş insanlar eğer ruhlarla temasa geçebilirse, çok geniş kapsamlı bilgiler edinebilirler. Zira ruh, bedenden kurtulduğunda rehberlik edebilecek ilahi bilgilere erişebilir. Ruhlarla temasın mümkün olduğu ve ruhun, bedenlenmeden önce çok daha gelişmiş olduğu şeklindeki bu inanç, ruhçuları (spiritüalistleri), ruhların ahlaki ve etik konularda ve Tanrı’nın doğası konusunda yaşayanlara tavsiyelerde bulunabilecekleri inancına yönlendirir. Bazı spiritüalistler, bu tavsiyeleri almak için güvenilen ruhlar olan ‘ruh rehberlerini’ takip ederler.  Bu ruh rehberleri ile iletişime geçmek için ise ‘medyum’ denilen, psişik yönde hassas ve bu anlamda algıları açık kişileri aracı olarak kullanırlar. Medyumlar belirli bir trans, hipnoz haline sokulur ve ardından bu ruh rehberlerinin verdikleri tavsiyelere açık hale gelirler. Böylece bilgiler bu kişiler aracılığıyla alınır.

Spiritüalizm sıklıkla ispiritizma ve okültizm ile karıştırılır. Bu üç kavram birbirinin yerine kullanılıp, aynı şeyi ifade ediyor gibi gözükse de aslında ufak nüans farkları içermektedir. Spiritüalizme göre dünya madde ve ruh olmak üzere en az iki temel unsurdan müteşekkildir, ruh ontolojik olarak maddeye üstündür; madde fani, ruh ise bakidir. Bu bakımdan spiritüalizm felsefi anlamda maddeciliğin antitezidir. Modern spiritüalizm ya da Anglosakson modern spiritüalizmi olarak adlandırılan inanış ise ölülerin ruhlarıyla temasa geçilebileceğini iddia eden ve 1848’te Amerika’da (Fox Kardeşler olayı ile) ortaya çıkan bir olgudur. İspritizmacılık bu olgunun Avrupa’ya geldikten sonra bir doktrine dönüşmüş haline, 1857’de Fransızca ‘spiritisme’ denmesiyle ortaya çıkan öğretiye, geniş anlamıyla ispritizmacıların benimsedikleri görüşlerin geçerliliğini kanıtlamak üzere giriştikleri pratiklere işaret eder. (Türesay, 2024) Kısacası ispiritizmacılar ruhların varlığına, yaşayanların onlarla iletişim kurabileceğini ve reenkarnasyon yoluyla tekrardan dünyaya geleceğine inanan ve bu doğrultuda pratikler yapan spiritüalistlerdir diyebiliriz.

Modern spiritüalizm olarak bilinen hareketler her ne kadar Amerika’da 1848’te yaşanan Fox kardeşler olayıyla doğmuş olsa da onun doğmasına vesile olan birkaç farklı devrimci felsefe ve karakter de vardır. Bu karakterlerden biri  İsveçli filozof ve bilim insanı Emanuel Emanuel SwedenborgSwedenborg’dur. Swedenborg, mekanik, matematiksel icatlar ve keşiflerin yer aldığı Daedalus Hyperboreus ‘Kuzey Daedalus’ adlı bilimsel bir dergi yayınladı. Dikkat çeken çalışmalarından biri, birkaç yıl önce çizdiği uçan bir makineydi. 1724’te Uppsala Üniversitesi’nde kendisine matematik kürsüsü teklif edildi, ancak o, bunu reddetti ve kariyeri boyunca ağırlıklı olarak geometri, kimya ve metalurji ile ilgilendi. 1730’larda ise Swedenborg anatomi ve fizyoloji alanında birçok çalışma yaptı. Nöron kavramının bilinen ilk öngörüsünü yapmıştı. 1730’ların ilerleyen zamanlarında Swedenborg ruhsal meselelere giderek daha fazla ilgi duymaya başladı ve maddenin ruhla nasıl bir ilişkisi olduğunu açıklayan bir teori bulmaya kararlıydı. Swedenborg’un yaratılışın düzenini ve amacını anlama arzusu onu öncelikle maddenin yapısını ve yaratılış sürecini araştırmaya yöneltti. 1718’de Swedenborg, ruhsal ve zihinsel olayları ‘küçük titreşimler’ kavramı çerçevesinde açıklamaya çalışan bir makale yayınladı. Swedenborg herkesin öldükten hemen sonra gittiği ve dünyada alışık olduklarına aşağı yukarı benzeyen bir ara varış noktası olan ‘ruhlar dünyasından’ bir ölümden sonraki yaşamı tanımladı. Sevgisizlik insanı cehennemin değişen derecelerine doğru sürüklerdi; sevgi ise insanı göklere yükseltirdi. “Rab kimseyi cehenneme atmaz, ama orada bulunanlar kendilerini bilerek oraya attılar ve orada kaldılar,” demiştir.  Swedenborg aslında şu anda bildiğimiz spiritüalistlerin savunduğu spatyom(ahiret) kavramını o dönemin ve zihniyetin koşullarına göre ilk tanımlayanlardan biridir diyebiliriz.

Anton MesmerBir diğer modern spiritüalist hareketin öncülerinden biri de Anton Mesmer’dir. Alman hekim Anton Mesmer’in fikirleri ve uygulamaları Avrupa, ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne yayıldı ve 1840’lara gelindiğinde birçok ülkede bilinmeye başlandı. Mesmer, insan vücudu da dahil olmak üzere evrendeki her şeyin dengesizleşerek hastalıklara neden olabilecek bir ‘manyetik enerji’ tarafından yönetildiğini ileri sürdü. Mesmer’e göre gözle görülmeyip, ölçülemeyen hayat enerjisinin (bir çeşit manyetik enerji) çeşitli kanallar ile (enerji meridyenleri) başka alanlara akışını sağlayarak hastalarını tedavi etmeye çalışmıştır. Mesmer’in bu fikirlerinin ve uygulamalarının evrimi James Braid’in 1842’de hipnozu keşfetmesini sağlamıştır. (Wikipedi, 2023) Ellerini bir hastanın vücudu üzerinde gezdirip, bu manyetik enerjiyi manipüle etmesi ile hastalarını bir tür hipnotik duruma sokarak tedavi etmeye uğraşmıştır. Bu günümüzün modern biyoenerji şifacılığı ile oldukça benzemektedir.

Son olarak Avrupa’da modern spiritüalizme katkıda bulunan Allan Kardec’i de es  geçmememiz gerekir. Kardec, 1804 yılında Fransa’nın Lyon kentinde doğdu. Eğitimini İsviçre’de tamamladıktan sonra Paris’e taşındı ve kendini pedagojiye adadı ve bu konuda birçok eser Allan Kardecyayınladı. 1850’lere gelindiğinde, spiritüalist seansın bir türü olan ‘masayı devirmek’ veya ‘masayı çevirmek’ olarak da olan fenomenle ilgilendi ve ölülerin ruhlarıyla iletişimi gerektiren popüler bir hareket olan ispiritizmayı kapsamlı bir şekilde araştırmaya başladı. Kardec, çalışmalarında din, bilim ve felsefe arasındaki boşlukları ispritizmanın multidisipliner yaklaşımıyla kapatmaya çalıştı. Kardec’in çalışmaları, Auguste Comte tarafından öne sürülen, ampirik analize saygı duyan ve teolojik veya metafizik olana doğrudan karşı çıkan hâkim pozitivizm felsefesiyle etkileşim içindeydi. Böylece Kardec, uygulamalarını doğaüstü olayların ortaya çıkarıcı kanıtları olarak çerçeveleyerek ispritizmaya bilimsel şüphecilik ve mantık duygusu aşıladı.

Bedri RuhselmanÜlkemizde ise Dr. Bedri Ruhselman bu akımın öncüsü olmuştur. Bedri Ruhselman (1898, İstanbul – 18 Şubat 1960, İstanbul), Türk hekim, keman virtüözü ve neo-spiritüalizmin ya da Türkçedeki adıyla, deneysel yeni-ruhçuluğun (neo-spiritualisme expérimental) kurucusudur. Dr. Bedri Ruhselman, 1898 yılında, İstanbul’un Fındıklı semtinde, Setüstü’ndeki kendi evlerinde dünyaya geldi. Babası, kıdemli yüzbaşı askeri cerrah Cemal Efendi, annesi ise Kastamonu kale kumandanı Binbaşı Hüsnü Efendi’nin kızı Safiye Hanım’dı. Avrupa ve ABD’de spiritizm ve deneysel spiritüalizm adıyla bilinen, reenkarnasyonu ilke edinen ruhçuluğu geliştirmiş, ruhçuluğa yeni kavramlar getirmiştir. Türkiye’deki metapsişik çalışmaların öncüsü olarak kabul edilir. (Wikipedi, 2024)

Bir Garip Olay- Fox Kardeşler

Sevdiklerimizi kaybetmek bizi derinden sarsar. Savaşların çokça yaşandığı ve kayıpların çok fazla olduğu dönemlerde insanlar elbette ölüm ve ötesi konulara çok daha fazla eğilmişler ve umutsuzca ölen sevdikleri ile iletişime geçmek istemişlerdi. Spiritüalizm de işte tam bu noktada onlar için birer kurtuluş gibi olmuştu. Dünyanın farklı bölgelerinde insanlar gizli veya açık ruh çağırma seansları düzenlemiş ve onlarla iletişime geçmeye çalışmışlardır. Masa dönme veya havalanma olayları da bu seanslarda meydana gelmiş ve oldukça popüler olmuştur. İşte popüler olan ve modern spiritüalizm’in başlamasına sebep olan olaylardan biri de Fox kardeşler olayıdır.

Maggie ve Kate FoxFox kardeşler (Kate ve Maggie) 1848’de New York’taki evlerine musallat olan ruhla iletişim kurarak daha çocukken ün kazanan iki medyumdur. Daha sonra birçok halka açık seans düzenlemiş ve Avrupa’ya yayılan bir hareket başlatmışlardır. 1848 yılının Mart ayında Maggie ve Kate Fox, evlerine musallat olan bir ruhla konuştular. Önce ruha 10’a kadar saymasını emrettiler, o da onlara 10 vuruşla karşılık verdi. Daha sonra kızların annesi, ruha kaç çocuğu olduğunu sordu. Ruh altı kez tıklattı. Elbette bu hareketleri trans halindeki kızlar sayesinde yapabildi. Bayan Fox komşularını davet etti ve bu olaya şahit olmalarını sağladı. Ruh, evet için iki kez ve hayır için bir kez tıklatarak, kendisinin bir zamanlar öldürülen ve evin altına gömülen bir seyyar satıcı olduğunu söyledi. Gazeteler bu olayı birçok kez haber yaptı ve şehrin dört bir yanından insanlar ölülerle konuşabilen kızları görmeye geldi. Birçok kişi hayaletlerle konuşma fikriyle heyecanlanırken, diğerleri korktu ve kızları cadılık yapmakla suçladı. Kasabanın rahibi hayaletlerle konuştuklarını duyunca Fox ailesinden kilisenin cemaatinden ayrılmalarını istedi. Bunun yanında yaşadıkları yerde birçok suçlamaya maruz kaldılar. Hatta onlarla iletişime geçen ruhun daha sonra iskeleti bulunduğunda, kızların cinayet işlediğini bile iddia ettiler. Bu suçlamalardan ve baskılardan uzaklaştırmak için Maggie ve Kate’in ablası Leah, kardeşlerini alarak Rochester’a taşındı ve kendini yoksulluktan kurtarmak için kız kardeşlerinin bu yeteneğini bir fırsat olarak kullanmaya başladı. 1840’larda şehirler eşi benzeri görülmemiş bir hızla büyüyordu. Aşırı kalabalık ve kötü hijyen, bulaşıcı hastalık salgınlarına yol açarak aileleri vefat eden sevdikleriyle konuşmak konusunda çaresiz bırakıyordu. İnsanlar vefat etmiş arkadaşlarından ve ailelerinden haber almak için cüzdanlarını memnuniyetle açıyorlardı. Leah, iki kız kardeşine önce kendi evlerinde, sonra da Rochester’ın en büyük oditoryumu Corinthian Hall’da seans yaptırdı. Corinthian Hall’daki gösteriler sırasında seyirciler kızların sahtekâr olduklarının ortaya çıkacağını umuyordu, ancak kimse kızların sahtekarlığını kanıtlayacak bir şey bulamadı.

Fox kardeşlerin garip yeteneği, ruhlar dünyasına ve bazı insanların vefat etmiş kişilerle konuşabildiğine inanan bir anlayış olan spiritüalizmin doğuşuna sebebiyet verdi. Amerika ve Avrupa’da giderek daha fazla insan ruhlarla konuşma yeteneklerine sahip olduklarını iddia etti ve seanslar popüler bir eğlence haline geldi. Kraliçe Victoria bile medyumlara hayran kalmıştı ve kocası Prens Albert öldükten sonra onunla iletişim kurmak için medyumlardan birine danışmıştı. Seans sırasında, on üç yaşındaki medyum Robert James Lees, Victoria’ya yalnızca Albert’in bileceği bir evcil hayvan ismiyle seslenerek ölülerle gerçekten konuşabildiğini kanıtladığı söylenmektedir.

Kızların daha sonra bu konuda dolandırıcılık yaptığına dair açıklamalarının bulunduğunu iddia eden metinler var. 21 Ekim 1888’de bir muhabir, kız kardeşlere yöntemlerini ifşa etmeleri ve gazeteye bilgi vermeleri karşılığında onlara 1500 dolar vaat etmiştir. İşte böylece kızlar yaptıklarının sahtekarlık olduğunu anlatmışlardır. Fakat burada bazı noktaları es geçmememiz gerekir. Teklif edilen parayı alabilmek ve yoğun baskı altında kalmaları onları, yaşadıklarının sahtekarlık olduğunu açıklamaya itmiş olabilir.  Fakat onlarla temasa geçen ruhun cesedinin bulunması yine de insanların zihninde ‘acaba sahte değil miydi?’ sorusunu da uyandırır. Bunun yanında bu vakalara özellikle yaşandığı dönemi de düşünürsek ne yazık ki kesin olarak gerçekleşmiştir diyemeyeceğimiz de açıktır. Bu durumda zihnimiz ‘evet olabilir’ ve ‘hayır olamaz’ arasında savrulacaktır.

Spiritüalizme meraklı olan ve bu konuda kitaplar yazan Sherlock Holmes’un yaratıcısı İskoçyalı yazar Arthur Conan Doyle da Fox kardeşler konusunda ‘Psychic Science’ dergisinde 1922 yılında oldukça uzun bir makale kaleme almış ve bu olayın gerçek olduğunu savunmuştur. Makalesinde bu olayı derinlemesine incelemiş ve olayın sahtekarlık mı yoksa gerçek mi olduğu konusunda fikirlerini belirtmiştir. Bu çok uzun olan makaleyi kısaltıp yazımızın hacmi gereği ancak bazı kısımlarını alarak aşağıda aktarıyorum. Belki bu konu hakkında biraz daha sizlere fikir verebilir. Daha detaylı okumak isteyenler makalemin sonunda belirttiğim kaynaklar kısmından bu konu hakkındaki linke tıklayabilirler.

Fox ailesinin üç çocuğu vardı, fakat yaşları tam anlamıyla bilinmemekteydi. Bayan Fox, Margaret (Maggie) ve Kate’in sırasıyla on iki ve dokuz yaşında olduklarını söyledi. Bazıları on beş ve on iki de diyor. Öte yandan, Margaret’ın 1840’ta doğduğu ve Kate’in ise ondan iki yaş küçük olduğu belirtiliyor. Margaret’ın daha sonra evlendiği eşi Dr. Kane 1852’de on üç yaşında olduğunu teyit ediyor.  Bu durumda o olayı Arthur Conan Doyleyaşadıklarında Margaret dokuz yaşındaydı ve Kate ise yedi yaşındaydı. Bu olayda kızların herhangi bir aldatmacaya karışmadıklarını gösteren iki ana neden var: Bu ana nedenlerden biri, kardeşlerin bir çeşit sahtekarlık yaptıklarını iddia eden tanıkların, olayın olduğu 31 Mart gecesi hiç orada olmadıkları, kulaktan dolma bilgilerde tanıklık ettikleri. İkincisi ise öldürülen seyyar satıcının iskeletinin gerçekten de kızlara söylediği gibi bulunmasıdır. Kız kardeşler, bu öldürülen seyyar satıcının ruhuyla iletişim kurduklarında, adamın onlara öldürüldüğünü ve evin bodrumuna gömüldüğünü söylediğini iddia etmişlerdi. Fakat evlerinin bodrumunda herhangi bir ceset bulunamadı. Keşif Hydesville’deki ‘Spook House’ olarak bilinen binanın bodrumunda oynayan çocuklar tarafından yapıldı. Evin sahibi William H. Hyde bir araştırma yaptı ve evin bodrumunda bütün bir insan iskeleti buldu, şüphesiz bu iskelet gezgin seyyar satıcıya aitti. İddiaya göre evin doğu odasında öldürülmüş ve cesedi bodrumda saklanmıştı. Bu keşif ilginç bir psişik soruyu da gündeme getiriyor. Kızların ruhla temas ettiklerinde elde ettikleri bilgiye göre ruh, bedeninin gömüldüğü yeri evlerinin bodrumu olarak söylemişti, ancak ceset başka bir yerdeydi. Bunun nedeni neydi? Cesedin başlangıçta kızların yaşadığı ve ruhun işaret ettiği yere gömüldüğünden şüphem yok, ancak katil oranın çok tehlikeli olduğu sonucuna vardı ve sonra tekrar kazıp cesedi alarak diğer yere gömdü. Bu, ruhların medyumlarla iletişim kurduğunda sınırlı bir bilgiye sahip olduklarını ve medyumları çevreleyen psişik ışık dışında hiçbir şey göremiyor olduklarını da gösterebilir.  Fakat kurbanın ruhunun, bedeninin bodruma gömüldüğünü fark edecek kadar dünyayla temas halinde olduğuna da şüphe yoktur. Ayrıca Fox ailesi evi devralmadan önce de benzer tıkırtılar ve sesler gerçekleşmiştir. Dr. Campbell, Bay ve Bayan Weekman’ın kiracı olduğu dönemde aynı fenomenlerin gerçekleştiğine dair kanıtlar sunmuştur. Bayan Lavinia Pulver ve diğerleri de Fox ailesi gelmeden önce fenomene tanıklık etmişlerdir. Hatta Fox ailesi geçici olarak evden ayrıldığında bile bu seslerin devam ettiği bilinmektedir.

Doyle’un Fox kardeşler olayının sahte olmadığını savunduğunu görüyoruz. Kendisinin spiritüalist felsefeye olan eğilimi belki de bu olayı tarafsız değerlendirmesine engel olmuş olabilir, fakat bu olaya birçok kişinin tanıklık ettiği ve buna benzer olayların dünyanın daha birçok yerinde benzer şekilde gerçekleştiğini de göz ardı edemeyiz. Henüz bu olayların ne yazık ki ispatını yapamıyoruz; doğal olarak bu da kafamızda soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Fakat Fox kardeşler olayına benzer bizzat yaşanmış olaylar da mevcut. Öldürülüp katilini yakalatan ya da öldüğü eve musallan olup, nasıl öldüğü anlatan ruhlar ve onlarla iletişim kuran insanlar var. Son olarak yazımı noktalarken, bu ve bunun gibi birçok olayın yüzyıllardır gerçekleştiğini ve gerçekleşmeye de devam ettiğini söylemem gerekiyor. Elbette bunların hepsinin gerçek ve yaşanmış olduğu konusunda kesin bir şey söylemek zor, fakat çoğu insanın bu deneyimleri yaşasa bile dışlanma ve alay edilme korkusuyla anlatamadığını da göz önünde bulundurmamız gerekir. İnsanlık her daim ruhlarla iç içe olmuştur, olacaktır da… Fiziksel düzlemde herkesin görebileceği şekilde tezahür etmedikleri, onların var olmadığı anlamına gelmez. Bizlerin duyularının yetersiz olduğunu gösterir yalnızca.

 

Kaynaklar:

https://www.arthur-conan-doyle.com/index.php/The_Mystery_of_the_Three_Fox_Sisters

https://www.britannica.com/biography/Arthur-Conan-Doyle

https://www.britannica.com/biography/Franz-Anton-Mesmer

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Allan_Kardec

https://en.wikipedia.org/wiki/Fox_sisters#:~:text=The%20Fox%20sisters%20were%20three,%E2%80%93%20July%202%2C%201892).

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bedri_Ruhselman

https://www.theparisreview.org/blog/2016/11/04/in-the-joints-of-their-toes/

Osmanlı’da Ruh Çağırma- Özgür Türesay

 

Yazar Hakkında

Yazar sayfamıza buradan erişebilirsiniz... https://yuvayayolculuk.com/gulum-erdinc

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir