Yaşarken kimi zaman ne kadar önemli olduğumu düşünürüm, kimi zaman da ne kadar önemsiz olduğuma denk gelirim. Evreni, içinde barındırdığı tüm gezegenlerle birlikte dünyayı gördüğümde, 7 milyar kişiden biri olmak pek kayda değmez gibi gelir. Sonra beni Yaratanın beni burada tutmasının bir amacı olduğunu fark ederim. Evrende, dünyada olan biten her şey benimle ilintilidir. Her şey ve herkes bir biri ile alakalıdır. Sebep ve sonuçlar hep birbirimize bağlıdır. Bunu anlamak zordur. Benim bugün düşündüğüm, söylediğim veya yaptığım her şeyin az sonra bir sonucu olacaktır. Söylediğim her söz ile bir şeyleri yaratıyor, bir şeylerin oluşuna sebep veriyorum. Düşüncelerimle bile birilerini öyle ya da böyle etkim altına alıyorum. Her şey ve herkes benimle ilintili ve bana bir şekilde bağlıysa evren denilen olgu dışarıda mıdır, bende, benim içimde midir?
Kendi önemsizliğimi, hiçlik ve yokluğumu anladıkça önemimi de anlıyorum. Bugün değilse yarın olursa şayet, dün düşündüğüm, söylediğim ve yaptıklarımın neyi nasıl etkilediğine şahit oluyorum. Ben benim demek belki kolaydır ancak benim ben olmam zordur. Dış tahrikler çok güçlüdür ve çoğu zaman ben güçlü değilim. Sürekli pes etmem, yolumdan dönmem için olay ve engellerle karşılaşıyorum. Bu beni üzerken, verdiğim kararların da doğruluğunu sorgulatıyor. Ben ne yapıyorum? Bu soruya cevap bulmak, kimi zaman bir ömür boyu sürüyor.
Düşündüm de, yaşarken sadece bir ayak boyu yer kaplarken, öldüğümde boyum kadar yeri toprak altında bir süre geçici olarak işgal edeceğim. O zaman bütün bu eziyet, üzüntü ve pes etmek niye? Olan biten neye göre oluyor? Bunları yapan ben miyim? Yönlendiriliyor muyum yoksa kendi kafamın dikine mi gidiyorum? Dikine gitmesem hangi yöne doğru yol almalıyım? Yapmam gerekeni kesin olarak bilmiyorsam, deneme ve yanılma ile nereye kadar ilerlerim? Bu soruların her biri beni ben yapan cevapları karşısında buluveriyor. Bulduğum cevaplara sıkı sıkı sarılmak emniyet ortamını sağlarken benim aradığım huzur sürekli tekrar eden bir hayatın içinde nasıl olacak? Değişimden çekinip, ilerlemekten, yenilikten korkarak ben nereye varabilirim ki? Ben bir yere gitmek istemiyorsam, olduğum hal ve yerden memnunsam ve bu beni mutlu ediyorsa yeterli midir?
Devamlı bir yenilik, farklı bir yer, değişik bir insan, aykırı fikirler arayışı neye işaret eder? Olduğum yer ve halden memnunsam ve bana yetiyorsa bela mı arıyorum acaba? İnsanoğluna Allah’ın yöneltmiş olduğu ilk soruya takıldım uzun bir süre… “Neredesin?” Evet, bu soruyu her gün kendime soran biri olarak, cevabımın ayarının da sürekli değiştiğine şahit oluyorum. Nerede olduğumdan fazla, nerede olmak istediğime odaklandığımı fark ediyorum. Olduğum yer belli mi emin bile olamıyorum. Arzu ve istekler doğrultusunda ilerlemek, gelişmek isterken çoğu zaman aynı yerde saydığımı görüyorum. Karşıma çıkan engellere takılı kalıp, hareketsiz duruyorum. Nasılsa olması gereken olacak diye sanki hayatı beklemeye almış dışarıdan izliyorum.
Kendi hayatıma, onu yaşarken dışarıdan tanıklık ediyorum. Bunun yanında, bazen de, nerede olduğumu sorgularken nelerden geçtiğim aklıma geliyor. Yaşadığım tecrübeler, atlattığım zorluklar ve beni buraya getiren herkes ve her şeye şükrediyorum. Gerçekten de bunları ben mi yaptım diye de aklımdan geçiyor… Yoksa sadece oldu mu? Evet, bir şeyler yaptığım illüzyonu, beni, kendimi bir şey sanma durumuna sokuveriyor. İstemesem olmazdı, ben yapmazsam oluşmazdı düşünceleri, yine bir “ben” ortaya koyuyor. Hâlbuki bir şeyleri ben yapmıyorum, sadece oluyorlar. Ben de içindeyim. Ya farkındayım ya da uyur halde kalıyorum. Zorlukları beni güçlendiren unsurlardır. Kolay olan hiç bir şeyin hazzı da olmuyor. ne kadar zor o kadar güç gerektiriyor ve sonunda zafer harcanan gücü yerine fazlasıyla koyuveriyor. Ben zorluğun içindeyken çıkış kapısını bulamıyorum. Pes etmek düşüncesi beni ele geçiriyor. Bu düşünceyi itmek daha zordur. Çünkü eski tecrübe ve öğretiler güçlendirmek yerine korkuyu salgılıyor.
Korku bulaşıp güçlendikçe zayıf düşen yine “ben” oluyorum. Anlıyorum ki her hazzın bir bedeli ve bir zorluğu var. Bunları hak etmek için olmasına izin vermeliyim. Özür dilerim. ben kim izin vermek kim!!! Oluşuna tanık olmalıyım. Ben kendimi izlerken öğrenmeli ve ilerlemeliyim. Siz hiç kendinizi izlediniz mi? İnanın çok keyifli bir deneyim. Düşündüklerimle söylediklerim, söylediklerimle yaptıklarımın farkını gördükçe kendimi eleştirmeye içsel olarak başladım. Olmak ve olgunlaşmak da, bu olsa gerek. Yoksa pes edin gitsin. Bırakın olsun bitsin…