Gizeme ve belirsizliğin lezzetine güven duy. Bundan ötesi, güvensizliğini gidermek için bitimsiz bir mücadelede kaybolmaktır.
“Peki bunu nasıl yapacağım?”
Bu sorunun kendisi, güvensizliğin ifadesidir.
Nasıl yapacağını bilme. Sadece açık ol ve ipuçlarını anı anına takip et. Anda olanı kaçırma ve güven. O kadar! Bilmemeye ve hayatın olduğu gibi olmasını dert etmeyerek – izin vererek yaşa…
Bunun adı “cesaret”tir Cesaret; içinde daima, kendin olduğun ve kendin olmayı kuvvetle hatırladığın yeni bir ana teslim olmaktır.
Kendin olmak, dışında tek bir seçenek; vardır. O da olmadığın, varsayımsal bir kişinin – egonun – korku ve endişeleriyle ve sürekli olarak bir şeyler yaparak kendini kurtarma çabası içerisinde çırpınmak. Geçmişinin gölgesinde yaşayıp şu anın ışığına kör kalmak.
Bu boş bir çabadır. Ortada kurtarılacak bir ben olması fikri, henüz yaşamaya başlamamış olduğumu gösterir sadece.
Yaşayan biri, şu anda yaşar. Geçmiş ve gelecek tarafından esir alınmamıştır. Gerçekten yaşayan biri, koşullanmışlıkları ile hareket etmez. Boştur.
Boş olabilen insanı, hayat güzellikle, güçle, cesaretle ve her ne lazımsa onunla doldurur ve bunu sessizce yapar. O yüzden gerçekten yaşayan birisi; yol, yöntem de aramaz. Anın hazinesini, bitimsiz ve anlamsız telaşına kurban etmez.
Kendin olarak tastamamsın. Farazi eksikliklerinle ne diye tasalanasın?
Kendin olarak bambaşkasın. Kıyaslanamaz oluşunu ne diye kendini kıyaslayarak kurban edesin?
Kendin olarak çok güçlüsün. Ne diye gücünü endişelerinle görmezden gelesin?
Kendin olarak çok güzelsin. Ne diye hediyelerine güvenemeyesin?