Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Sevgi Diliyle Yazalım Tutkuyla

Karakterlerimizdir bizi birbirimize yakınlaştıran ya da usulca uzaklaştıran

Ruhsal olgunluk seviyemizdir, birbirimize gönül kapımızı aralayan

Hayata bakış açımızdır, paylaşımlarımız ya da paylaşamadıklarımız

Duruşumuz, düşüncelerimiz ve duygularımızdır

İletişim tarzımızın yegâne nedeni

Gönül gözümüzdür, baktığımız yönü belirleyen ve gördüklerimizi derinleştiren

Bu dünya okulunda, yaşam oyununun bana öğretisi

Ruhumu besleyen deneyimlerimle

Karakterim, yaşam felsefem, duygu ve düşüncelerimle

Ruhumun sesiyle özgün yürüyebilme cesaretidir

Yaşam yolculuğumda

Samimiyetle ruhunu, gönlünü ve ışığını hissedebildiğim

Gönül dostlarıdır, varlığına değer yüklediklerim

Ne güzeldir aslında

Kar taneleri misali birbirine değmeden

Özgürce süzülmek yaşam deryasında sonsuz varlığımızla

Ne huzurludur aslında

Ruhumuzun diliyle söyleşmek satırlarla

O zaman sevgi diliyle yazalım tutkuyla

Sözcükler hak ettiği yerini bulsun, kabul eden gönüllerde

Yuvaya Yolculuk Dergisi’nde yazmaya başlayalı yaklaşık bir yıla yakın olmuş. Sizler için bu satırları kaleme alırken, şöyle bir maziye gittim. Bir sabah kahvemi yudumlarken, ayrıca okuyucusu olduğum dergimizin değerli editörüyle ilk yazılarımı paylaşmıştım. Ardından birkaç gün sonra kendi yazılarımı okumak, elbette beni ziyadesiyle mutlu etmişti. Eli kalem tutup yazan belki niceleri gibi, benim için de aslında bir tutkudur yazmak.

İnsan neden yazma arzusunda olur? peki… Belki de bu sorunun yanıtını aramak için önce şu soruyu kendimize sormak gerekir. “İnsan neden okuma arzusu duyar?”. Evet yazmak için tutkuyla da okumak gerekir. Dile hakimiyet, sözcüklerin dünyasında özgürce gezinmek, satırların anlam bütünlüğünü yakalamak ve yazımda akıcı olabilmek için okuma alışkanlığı işin sırrı belki de. Okuma alışkanlığıysa küçük yaşlarda, ailede kazanılır aslında.

Zengin kütüphanesi olan bir ailede çocukluğum geçti. Babam tam bir kitap aşığı biridir ve tabi kalemi de kuvvetlidir. Galiba onu kendime rol model aldım küçüklüğümde. Benim okuma aşkım da böylelikle, küçük yaşlarda başlamış oldu. Tabi o yaşlarda fazla seçici olamıyor insan. Ama üniversite yıllarımda kitabevleri uğrak yerim olmuştu.

İstanbul sokakları ve adı tüm dünyaca bilinen meşhur caddesi… O yıllarda belki de en çok keyif aldığım uğraşlardan biriydi, cebimde birkaç kuruş harçlığımla caddenin kitabevlerini ziyaret etmek. Kitabım ve kahvem eşliğinde, sakin bir mekânın misafiri olmak ardından İstanbul sokaklarında.

Kitaplara olan aşkım, tutkuya dönüşmüştü gençlik yıllarımda. En sadık dostlarımdır kitaplar geçmiş yıllardan bu yana. Evet okumak bir tutkudur, okumanın keyfine varan biri için. Okumaya zaman ayırmazsınız. Günün her anında okursunuz birkaç satır da olsa. Otobüste, vapurda, ders aralarında ya da iş yeri molalarında. Yeter ki tutkunuz okumak olsun. Okuma alışkanlığınızda, sizi bir şekilde yazma arzusuna taşır zamanı geldiğinde.

Şimdi gelelim asıl sorumuzun yanıtına. İnsan neden yazma arzusunda olur? Yazmak, insanın kendiyle ve okuyanlarıyla en samimi sohbetidir aslında. Dile gelmiş her sözcük ve her satır ruhunuzun sesidir, başka ruhlara fısıldayan ve hatta haykıran. Önce kendine samimiyetle başlar yolculuk. Satırlar samimiyetsizliği kaldırmaz çünkü. Duygularında, fikrinde ve zikrinde hür olabilme cesaretidir yazmak.

Okuma ve yazma birbiriyle tutkulu bir dans gibidir. Sabırla ve keyifle okursunuz, her fırsatta. Okuduğunuz satırlarda nice bilginin derinliğinde süzülür ruhunuz. Gizemli bir yolculuk gibidir okumak. Her arayışınızda, yeni keşifler sunar size. Bilinmeyenin dünyasına cesaretle yolculuğa çıkar ve tüm korkularınızla yüzleşirsiniz okuduklarınızın satır aralarında. Bilinmeyen korkutur, bilgi ise sizi en derin korkularınızla buluşturur. Onun için okumak cesaret işidir. Elde ettiğiniz bilgiler ise, size ayrı bir manevi güç verir. Tabi sorumluluğu cabası…

Ya yazmak… Yazmak ise daha fazla cesaret gerektirir. Çünkü sizde olan her neyse, koşulsuz ve cömertçe paylaşmaktır yazmak. Daha fazla cesaret ister yazmak, evet… Çünkü, kime nasıl dokunduğunuzu bilmeden tüm olasılıkları göze alabilmektir belki de. Bu nedenle yazarken, yazdıklarınızın farkında olmak çok önemlidir. Duygularınızın farkında olmak. Düşüncelerinizin farkında olmak. Ön yargılarınızın, sınırlarınızın, engellerinizin ya da zaaflarınızın farkında olmak. Çünkü, tüm sözcüklerin bir enerjisi vardır. Satırlarınızda hangi sözcükleri kullanıyorsunuz ve okuyucunuza nasıl bir enerji veriyorsunuz. Sözcükler yüceltir, sözcükler yaşatır, sözcükler şifa verir. Ya da sözcükler enerjinizi sinsice tüketir.

Yüksek frekansta sözcükleri yeğlerseniz satırlarınızda usulca düşündürür ve bolca umut verirsiniz. Düşük frekansta sözcüklerse tercihiniz, sadece umutsuzluk hissettirir ve endişe verirsiniz.

Yılların bana kazandırdığı deneyimle hızlı ve iyi bir okuyucu olduğum kanaatindeyim. Farklı kategorilerde okumaya çabalıyorum elimden geldiğince. Günümüz koşullarında ise çok fazla kaynağa dijital dünyada rahatlıkla ulaşıyorum herkes gibi bende. Son zamanlarda okuduklarımın, daha fazla enerjimi düşürdüğünü hissediyorum ne yazık ki. Neden mi? Çünkü müthiş bir bilgi kaynağı var dijital dünyada. İstanbul sokaklarında, birkaç kitabevinin raflarını çoktan aştı ihtişamıyla. Tabi ki kitap kokusu bir başka…

Okuma sevdasının getirdiği bilgi yüküyle, yazmanın da ne denli sorumluluk gerektirdiğini daha fazla hissediyorum ruhumda. Çünkü okuduğum düşük frekansta sözcükler çoğu zaman kalbimi ve ruhumu acıtıyor nedense. Bilmek, görmek, hissetmek ve farkında olmak yeterli gelmiyor hakikate dair. Bazen hakikati bilip, hakikate dahi tutunmadan tüm bildiklerimizi unutmak gerekiyor galiba ruhen huzuru yakalayabilmek için. Her bilgi sorumluluk yüklüyor, bilgiyi taşıyanın gönlünde ne yazık ki. Böyle düşünüyor, böyle hissediyor ve bu bilinçle yazıyorum tüm satırlarımı.

Tutkumla, irademle ve önce kendime karşı sorumluluk duygumla yüksek frekansta sözcükleri taşıyorum satırlarıma çoğu zaman. Neden mi? Kalbinizi ve ruhunuzu acıtmasın temennisiyle. Her satırında derinliğine düşünerek, hissederek ve farkındalıkla yazmayı yeğliyorum. Aslında her yazdığımda şimdi olduğu gibi, kendimle de usulca sohbet ediyorum. Yaşam benim için ne anlam taşıyor? Ben yaşama nasıl bir anlam katıyorum? Neden okuyor ve neden yazıyorum?

Sizlere de tavsiyem bol bol okuyun. Tutkuyla ve sabırla okuyun. Emin olun kitaplar sadık dostlarınız olacak zamanla. Kitap kokusu ruha şifa gibidir. Sonsuzluğa taşır ruhunuzu ve huzuru yakalarsınız kitaplarla iç dünyanızda. Elbette kafanızı kuma gömmeyin, dijital dünyayı da takip edin. Fakat dikkat edin, sizi kendisine sakın ola esir etmesin. Bilginin gücüyle yaşamınıza, özünüze, varlığınıza ve ruhunuza sahip çıkın. Derin uykunuzdan uyanın ve yaşamın gerçeklerinin farkında olun!

Yazmak benim gibi yazma tutkusu olanların gönlünde, değer biçilmez kıymette bir hazinedir. Yazılan satırları okumaksa, elbette arzu eden gönüllerin tutkusunda saklı kazanılmış bir değerdir.

 

 

Exit mobile version