Bedenimiz her gün belirli rutinleri yapmak üzerine planlanmış bir makine. Uyandık, gözlerimizi açtık ve zemini hissettik. İçinde bulunduğumuz bedenin izin verdiği koşullarda duyularımızla algıladığımız eylemleri yapıp gün içindeki akışımıza teslim olduk. Bu duyuların en önemlisi hiç şüphesiz görme duyusudur. Gözlerimizle algıladığımız dünya evren ve deneyimlerin hepsi kendi iç dünyamızda farklıdır.
Yolda yürüyen iki ayrı insan yan yana giderken birinin hayatında yaşadığı olumsuz deneyimler o sabahı ona zehredip baktığı tüm şehri ve insanları çok kötü görmesine neden olurken, çok mutlu ve huzurlu uyanan diğer kişi herkesi ve her yeri harika görüyor.
Şimdi resmi büyütelim. Yaşayan ve hareket halinde olan her insanın gördüğü ve deneyim süzgecinden geçirdiği bir evren var. Herkes kendi iç dünyasıyla konuşarak iletişim içinde. Maalesef şu an zihni susturan ve guru enerjisine geçen azınlık içinde olmayan büyük bir kesimiz ve günün büyük bir bölümünde susmayan bir zihnimiz var.
Büyük resme baktığımızda görüyoruz ki kendi gerçekliğimiz içinde kendi dünyalarımızda milyonlarca hatta milyarlarca evren var. Hepimiz kendi dünyalarımızın kahramanlarıyız. İşte illüzyon denilen olay tam da bu. O zaman dünya bir illüzyon evreni ve yaşadığımız hiçbir şey gerçek ve mutlak değil. Kendi sihirli değneklerimizle istediğimiz dünyayı inşa edip oluşturabiliriz.
Bedenlenmeden önceki ruhsal varlığımız o kadar yüksek bir frekanstaydı ki, yetenekleri ve kapasitesi oldukça daralmış halde geldi dünyaya. Doğmadan önceki yeteneklerimize paralel olmayan bir kapasitemiz var. Zihnimiz bu bedeni algılayarak aslında yapabileceğimiz pek çok konuda bizi kısıtlıyor. Özellikle doğum anımızdaki kaos ortamına dönerek sürekli bir panik haline girme eğilimine giriyoruz. Zihin beden kalp bütünlüğünde kalbimizin ve bedenimizin sesini duymayı unutuyoruz. Oysaki Mısır kadim bilgeliğinin binlerce yıl önce söylediği ve bilim insanlarının son yıllarda tekrar ortaya çıkardığı bir gerçek var. Kalbin gücü beyinden daha kıymetli ve vücudumuzun en güçlü enerji merkezidir. Fiziksel beden için beynimiz ne kadar önemliyse görünmeyen ruhsal bedenimiz için de kalp o kadar önemlidir. Çünkü niyetlerimizi ve yarattığımız dünyayı ancak kalp enerjisiyle istediğimiz forma getirebiliriz.
Tüm bu enerji ve çekim yasalarının da binlerce yıldır bilinen tek bir gerçekte toplanıyor: kuantum yasası. Şimdi size bu bilimi anlatmaya kalkmayacağım çünkü buna ne yetkinliğim izin verir ne de bu sayfalar yeter. Fakat kendi deneyimim içinde öğrendiklerim ve yaymak istediklerim belki bir kalbe dokunur diye düşündüklerim benim açımdan oldukça kıymetli.
Hepimiz kendi sahip olduğumuz simülasyonda kendimize ait bilinçli seçimlerin olduğu dünyada yaşıyoruz. Bu yazıyı yazarken bile eminim ki yazım hepinizin bakış açısıyla binlerce forma girecek.
O halde kalbimizin titreşimini evren titreşimine hizalanmayı öğrenerek kendi istediğimiz kuantum alanına girerek istediğimiz tüm gerçekliği yaratma gücümüz var.
Bu yaratma gücü en hızlı şekilde bütünün hayrına niyetlerimizle gerçekleşiyor. Amacımız ne kadar büyük ve hayırlıysa gerçekleşme hızı da o kadar hızlı olacaktır. Atalardan gelen kıtlık bilinci, çaresizlik, kurban ve mağdur bilincine girmeden, genetik kodlarımızı bu dünyada değiştireceğimiz bilgisiyle emin olalım ki hiçbirimiz zorlukları yaşamak zorunda değiliz.
Ülkeye, dünyaya, evrene hizmet bilinciyle yaklaşırsak emin olalım ki evren de bize hizmet edecek. İçeride ne varsa dışarıda da o vardır. Kainatın dahil olduğu %100’lük kuantum evreninde insan bedeniyle destek olmamamız için hiçbir engel yok. Zihin alanından özgürleşmek ve kendimize tanımlanan evrende kendi dünyamızın hakimi olmak için harcanan çaba hiçbir zaman çözümsüz kalmayacak.
Haydi bugün nefesimizi takip edelim, nefes farkındalığı ve güzel bir yönlendirmeli meditasyonla anda kalmanın ve enerji bedenimizi evrene hizalamanın keyfini yaşayalım.
Şifa olsun.
Bütün hikayenin kahramanı Ben ve tüm Ben’ler bencillik enerjisine girmeden Biz olmayı öğrenince similasyon sandığımız şey ortadan kalkar. Ben’liğin bencil koşusu derin mutsuzluklar ve arayışlar ortaya çıkardığı için, yaşanan hayatın similasyon olarak görmek istiyoruz. Var olan her şey burada ve şimdi gerçekleşiyor. Kalemine sağlık Aynur.