Tutulmanın Ardından: Bırakmak ve Tutunmak

Aylardır süren güneş tutulması yorumlarını denge içinde takip ettim. Ne bütünüyle hayatımı onların işaretlerine göre düzenledim ne de görmezden geldim. Gökyüzü, binlerce yıldır insanlığa yol göstermeye devam ediyor.

21 Eylül’den altı ay öncesinde etkilerini hissetmeye başladım. O gün, matematiksel hesapların farkında olmadan nasıl hayatımıza dokunduğunu gördüm. Yıllar önce de bu tarihin kendi gerçeğimi fark etmemde bir dönüm noktası olacağını biliyordum. İbn-i Arabi’yi okurken idrak ettiğim şey, gökyüzünün sunduğu mucizeleri kabul etmekti. Teslimiyette kalmayı, kalbin sesine güvenmeyi, dua edip gerisini bırakmayı öğrenmek gerekiyordu.

Tutulmanın Ardından: Bırakmak ve TutunmakBir kadın çemberinde tanıştım “bırakmak” kavramıyla. O gün, “Bir kâğıda yazın, artık size hizmet etmeyenleri” demişti rehberimiz. Aklınıza hiçbir şey gelmiyorsa “bana hizmet etmeyenleri bırakıyorum” yazın, diye eklemişti. Ben o an espriyle pek çok şey söyledim ama kalemi elime aldığımda gerçekten bırakmak istediğim birkaç unsuru yazdım. Aylar sonra fark ettim ki, o yazdıklarım hayatımdan kaybolmuştu. İzleri bile kalmamıştı. Bu bana, hayatımızın kumandasının ellerimizde olduğunu gösterdi.

Bunu kavramak herkes için kolay değil. Bir arkadaşım sık sık “kapasite lazım” der. Anlamak, anlatmak, idrak etmek; bunların hepsi nasip işi. Yaradan izin verirse gözünüz açılıyor, gönlünüz görüyor. Ben de bu yüzden hep dua ederim: “Bana anlayacağım dilde göster gerçeği.”

Tutulma bana çok şey öğretti. Önce bedenim tutuldu; ardından insanların hangi düşünceye, hangi korkuya, hangi alışkanlığa sıkı sıkıya sarıldıklarını izledim. Maddede takılıp manaya geçememek, insanın titreşimini ağırlaştırıyor. Bu süreci yaşamış biri olarak kolay olmadığını biliyorum. Bahanelerle, alışkanlıklarla yüklenmiş bir tren gibi ardımızdan gelen şeyleri taşımak aslında gereksiz. Elinize bir nesne alın, sonra bırakın… İşte o kadar yalın. Fakat çoğu zaman bu yalınlığı görmeyi reddediyoruz.

Ben birçok şeyi geride bırakmayı öğrendim. Yine de en çok kendime dönüyorum. Çünkü biliyorum ki bildiğim şey, aslında bilmediklerimin yanında çok az. Her gün yeni bir bilinmezliğin içine dalmak, “bilmiyorum” demek, öğrenme arzusunu daha da büyütüyor.

Sevgili okuyucu, bugün sen neye sıkı sıkıya tutunuyorsun? Hangi inanç seni zincirliyor? Hangi eşya, hangi alışkanlık, hangi ilişki seni ağırlaştırıyor? Kendine sor: Neyi bırakabilirsin ki gerçek özgürlüğü hissedebilesin?

Bırakmanın yanında bir de tutunmak var. Kalbi büyütenlere sarılmak… aşka, sevgiye, çocuklara, yardıma, hizmete, sokak hayvanlarına, iyiliğe, güzelliğe yönelmek. Çünkü hayat, ağırlıkları geride bırakırken aynı anda ışığı besleyen değerlere bağlanmakla anlam kazanıyor.

Tutulmanın şifası kalplerde hissedilsin.
Şifa olsun.

Aynur Kılıç

Yazar

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali - YY

    Sevgili Aynur, Bırakmak ve tutunmanın aynı anda bir sanat olduğunu hatırlattığın için teşekkür ederim. Bu yazı, tutulmanın karanlığında bile ışığın yolunu bulabileceğimizi fısıldıyor. Bazen yüklerimizi bırakmanın, bazen de umuda tutunmanın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gördüm.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir