Umut etmek iki türlü yola göre tanımlanabilir. Birincisi; oturduğun yerden her şeyin iyi olacağını beklemek, ikincisi; çabalayarak ve emek sarf ederek sonucunun iyi olmasını beklemek. Her iki umut etmek eyleminin içinde farklı işleyişler var. Toplumsal olarak geleceğe umutlu bakmak, insanların düzeleceğini (artık kim yamuksa) umut etmek, işleyişin düzeleceğini umut etmek, dünyanın güzelleşeceğini umut etmek, özgür olacağını umut etmek, zengin olacağını umut etmek, hayatının aşkını bulacağını umut etmek ve yüzlerce neden ve umut ilişkisi içinde umuda bel bağlanıyor.
Tabi bu umuda bel bağlamak konusunun derinlerinde ağlayınca süt veren annenin başlangıç noktası olduğunu düşündürten bir gerçekliği de ülkemiz insanıyla beraber diğer dünya halkları da yaşıyor. Her şeyin Allahtan geleceğini düşünüp evin kapısını on yerden kilitleyen çelik kapılı ve pencereleri demir parmaklı evde yaşamak gibi bir ruh halini yaşıyor insanlar. Umudunu da korkularının ardından seyreltip açığa çıkartıyor. Yani kendi içindeki korkularının üzerine umut ekiyor. Fakat eylemleri ne yazık ki tüm olasılıkları gerçekleştirmeyecek kadar cılız ve aciz.
Yattığı yerden her şeyin güzelleşeceğini umut etmek, çorak tarladan buğday başaklarının salındığını görmek ya da çölün ortasına nar ağaçları ekip onların meyve vermesini beklemek gibi, olanaksız ve çaresiz bir durum. Umudunu AN’daki dönüşüme değil de sürekli olarak yarınlara ve ileriki zamanlara kurgulayan insan üç vakte kadar hepsini gerçekleşmiş görmeyi de diliyor. Çabasız, amaçsız, emeksiz sadece ol dediğinde olacağını düşündüğü barış bile halen dünyaya gelmiş değil. Tüm insanların barış içinde, kardeşlik bağları ile yaşadığı, herkesin ekmeğini bölüştüğü (sokakta aç insanlar varken çöpe dökülen binlerce ton yemek ve ekmek var halen), eşit olduğu güzel bir dünyanın olacağını umut eden insanlığın bir kısmı, bu barışı kendi iç dünyasında bile sağlayamıyor. Çünkü onun da halen kavgalı olduğu bir sistem, ekoloji, doğa, zaman ve kendisi var. Kendi varlığının iyileşmesini umut etmeyen kimlikler, dünyanın güzelleşeceğini, her şeyin iyileşeceğini umut ederek, fakirin ekmeğine katık olan diğer ekmeğin tadını dimağına yaymaya devam ediyor.
Umut etmek, dönüşümün ve ilerlemenin önündeki en büyük engeldir. Atalettir umut etmek, çabasızlıktır, bunu yapacak birileri çıkacağı düşündürtecek kadar kendinden uzaklaşmaktır, bir kurtarıcı bekleyecek kadar da çaresizliktir. Bu yüzden umut etmeyi bırakın ve değiştirin. Gördüğünüz her şeyi değiştirin ve dönüştürün. Olmasını istediğiniz dünyayı önce kendi içinizde kurun ve yaşatın sonra da dünyaya yayın. Umut, ancak eylemle anlamlı olur. Umudunuz, yüreğinizdeki kıvılcımda ve bileğinizdeki güçte yoğrulsun. Aşk ile…
#umut #umutetmek #etmek #umuda #bel #bağlamak