Vazgeçemediği kişiyi affeder beşer; affetmediği kişiden de vazgeçmiştir zaten.
Aslında ilkinde kendine, ikincisinde de diğer kişiye yük yüklediğini, adil davranmadığını bilmeden, fark etmeden yapar bunu.
Her iki durumda da bir tarafın acı çekebileceği bir süreçtir bu çünkü karşılıklı kırgınlık bitmemiş, helalleşme olmamıştır; taraflar birbirlerine olan duygusal bağlarını kesememiştir.
Bu durumda affeden de affedilemeyen de buruk kalır çünkü biri “acaba doğru mu yaptım?” diye şüphe içinde kendini yiyip bitirirken diğeri suçluluk duygusu içinde kıvranır durur; ikisi de huzursuz ve kararsız bir zeminde yaşar, kendi ‘cehennem’lerinde yanıp kavrulmaya devam eder.
İnsanlık mertebesine gelmiş biri ise her iki şekilde de affeder; sonunda ya vazgeçer ya da birlikteliğine devam eder hatta o birlikteliğe yeni bir boyut kazandırmış olur. Adil olan, huzur veren, duruma kararlılık getiren bu yaklaşımdır çünkü ilkinde helalleşip ayrılacaklar, aralarında duygusal bağ kalmayacak, ikincisinde ise affeden de affedilen de artık dürüst insanlar olarak yaşamaya devam edecektir; böylece ikisi de kendi ‘cennet’lerine adım atmış olur.
Bağ kopsa da yeniden kurulsa da her ikisi de birbirine helallik vermiş olacak; böylece dosdoğru girdikleri ‘o yol’ da dümdüz, emin adımlarla yürüyeceklerdir…