Herhangi bir kişi, durum ve olayla ilgili sızlanmak, söylenmek, yakınmak geçmişte yaşamanıza neden olur; kısır bir döngüye girer, aynı ya da benzer olayları farklı kişilerle tekrar tekrar yaşarsınız…
Yaşadıklarınızı bu şekilde dillendirmeyi bırakın, yaşamak istediklerinizi söyleyin; yolunuz böyle açılacaktır…
Kendinizi ve insanları suçlamayı da bırakın çünkü suçlayacak ya da suçlanacak kimse yok…
Kendinize ve insanlara kusur bulmayı da…
Birileri sizin gibi düşünmüyor diye onların yanıldığını düşünmeniz en büyük hata olur ki iletişim kopukluk ve kazalarının en önemli sebebi budur…
Bu tür tutumlar içindeyseniz olanları ve insanları olduğu gibi kabul edemiyorsunuz demektir; böyle yaparak doğal sistemi bozarsınız; yalnızlığınız da acılarınız da devam eder…
Kusur algısı, insanın kendinden memnuniyetsizliğinin sonudur ve fiziksel bedende kendini gösterir…
Kendinizde gördüğünüz kusur görüntüsel ise soluğu estetik cerrahlarda alırsınız; hiç sebepsiz bıçak altına yatmayı dahi göze alacak kadar kararır gözleriniz; oranızı, buranızı yaptırırsınız…
Tabii hiçbir uzuv Allah’ın yarattığı gibi olmaz. Hele bir de ameliyatın sonucu istediğiniz gibi değilse yandınız; sonra gelsin pişmanlıklar…
Başkalarının görüntülerinden de memnun değilsinizdir ancak bunu onlara söyleyemezsiniz; bu sefer sürekli onların kusurlu gördüğünüz yerlerine takılır gözleriniz…
Ona buna takılmaktan anınızı; kendi doğal sürecinizi yaşayamaz hale gelirsiniz…
Bu, kendi bedeninizde başka birilerini yaşamak gibidir; takıntılı, bağımlı kişilikler oluşturursunuz hatta süreç uzarsa halk arasında kişilik bölünmesi de denilen şizofreniye benzer durumlar dahi ortaya çıkabilir…
Tek çare kendinizle ve insanlarla barışmaktır; o zaman tepkisel zihnin sebep olduğu bu ‘Ali Cengiz Oyunları’ son bulur, sağlıklı ve huzurlu bir hayata yelken açarsınız…