Aydınlığın karanlıkla dansı

Eril enerjinin sembolü Tanrı Shakti, görkemi ve gücü temsil ediyordu ancak zamanla gücü giderek o kadar arttı ki yıkıcı olmaya başladı.

Onun bu sınır tanımaz gücünü dengelemesi ve denetlemesi gerekiyordu ki dişil enerjinin sembolü dünyalar güzeli Tanrıça Shiva geldi sahneye; Shakti biraz yatıştı.

Ancak ortada bir çelişki vardı; Shiva çok kıskançtı, Shakti’ye yaklaşan herkesi ondan uzaklaştıracak kadar gözü kara bir Tanrıçaydı.

Ona yaklaşanları dünyasal varlığını kullanarak etkisiz hâle getiriyordu; bu da Shakti ile olan ilişkisini gölgeliyordu…

Shiva ve Shakti insanı insana anlatan birer sembol; bu öykü de böyle uzar gider. Ben burada kesiyorum; sanırım mesaj gitmesi gereken yere ulaşmıştır.

***

Evet, insanın en önemli çelişkilerinden biri budur; karşı cinsten etkilenir ancak tutkuya, şehvete, mala mülke fazla kapılır, onların peşinde koşarak tüketirse hayatını, dengesi bozulur, ayarları şaşar. Dünyasal değerlere fazlaca tutunup yapışırsa Tanrısal ve ruhsal varlığını unutup yerinde sayar.

Daha da ötesi; aşk, para, neyin peşinde koşarsa elinden alınır; tökezler, tepetaklak olur. Bu bir çelişki gibi görünebilir ama Tanrısal Sistem böyle çalışır.

Aydınlığın karanlıkla dansı

Bir yap-boz oyununun parçaları gibi birbirini tamamlayan (karşı karşıya gelin, profilinizde bunu görürsünüz(!)) kadınlar ve erkekler olarak yaratıldık ki Shiva ve Shakti de zaten bunu sembolize eder; birbirlerine dolanmış olarak heykelleştirilmiştir.

Evet, Tanrının bir bildiği var ki iki cins yaratmış yoksa bizi salyangozlar gibi ‘erselik’ (dişilik-erkeklik organı aynı bedende ve öyle işlevsel; kendi kendini dölleyen) bir canlı olarak bedenlerdi.

Doğamız gereği elbette karşı cinse çekileceğiz ancak bu bir amacımız değil aracımız olmalı; cinsel hazzı, abartmadan, yumuşak geçişlerle yaşamalıyız.

Dengelerin her şekilde yerli yerine oturduğu sağlıklı günlere…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir