İrrite edici ajitasyon
Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Nerede bulandırır? Mesela bir çorbanın içine düştüğünde. Mahveder güzelim yemeği.
“Bazı insanlar ağızlarını açar açmaz sözleriyle kendilerini lokma gibi yere düşürürler.”
Bazı insanların adına utanırsın.
İrrite olursun, onun yerine tiksinti duyarsın. Hayal kırıklığına uğrarsın.
Büyük resmi göremeyen aldığını değil, hep verdiğini hesaplayan küçük hesaplar yapan cimri kafalar kaz gelecek yerden tavuğu esirgerler.
Beni en çok cimrilik irrite eder.
Koca koca denizleri aşıp gelip bir derede boğulmaya benzer bu durum.
Sen harika sofralar hazırlamışsın. Cimri’ye diyorsun ki ekmek al gel. O getirdiği ekmeğin parasını versen alacak. Ekmeğini anlatıyor da anlatıyor. Şöyle taze böyle lezzetli. Vay be diyorsun biz ziyafet hazırladık. Bu kadar konuşmadık. Üstelik ekmeği de o pişirmemiş gitmiş satın almış anlatmaya doyamıyor bunun arkasında parasını versen alacak ben parasını vermeye utanırım ama o almaya utanmaz buna eminim en kötüsü de bu işte.
İrrite oluyorsam buz gibi soğur uzaklaşırım.
Sen ona üzüm bağını vermişsin bir gün o bağa gidiyorsun ve o güzel salkımı koparma diyor. Böyle küçük hesaplar böyle sineğin yağını çıkartmak çabası, avucundaki kumu tutarken aşağı doğru değil ağzına doğru tutuyor ki hiçbir şey akıp gitmesin. Hepsini yesin sonra çıkaramasın. Genellikle kabız, dışkısını bile tuvalete vermek istemiyor. Düşünüyor düşünüyor uzun uzun hesaplıyor.
Sonra ne oluyor biliyor musunuz gelecek yıllarda?
Bu geri zekalının elindeki avucundaki harcamaya kıyamadığı her şey değer bilmez birine kalıyor. Çocuğuna eşine kıymet bilmez kim varsa ona kalıyor.
O da yaşadığı hesapçı ucuz hayatla ölüp gidiyor. İyi de oluyor.
Aslında “herkes hak ettiği gibi yaşıyor. Senin gibiler çabuk unutuluyor” diyordu şarkıda. Bu şarkı bunlar için yazılmış.
Bir yere alışverişe gidiyorsun alması gereken bir şey var elleri titriyor, istiyor ki diğeri alsın kendine alırken ona da versin yanlışlıkla kendine alırsa ona da almak zorunda kalır mı diye endişe duyuyor. Kişi kendinden bilir işi. Ve sonuç olarak almıyor. Diyelim ki aldı şuna aldım buna aldım diye açıklama yapıyor ulan sakin ol kimse elinden almayacak azıcık cömert olun . Tanrıdan hiç mi örnek almıyorsunuz?
Tanrı bunlar adına utanıyordur eminim.
Bitmeyen bir hesap. Büyük ihtimalle kabirde hesap yapmaya devam edecek nefes almak bile bunlar için paralarından pullarından daha önemli değil.
Cimriyi geçmişteki davranışı cimri yapmaz o zaman yokluk vardı. Şimdiki varlıktaki davranışını onu cimri yapar.
Cimrinin bir sebepten size verdiği o değerli parasını hemen harcayın. Onun kıyıp da harcamadığı Bereketi sizinkini de kaçırmasın. Çünkü isteksiz vermiş. Hemen o parayı bir çocuğa verin, çocuk gitsin çarçur etsin.
Cimri yoğurt kaplarını biriktirir.
Eskimiş hiçbir şeyi atamaz, birisine vermekte zorlanır.
Evlerinin her bir köşesi hıncahınç doludur.
Bir şeyi ucuz bulduğunda on tane alabilir. Bir köşeye istifler. Kaliteli olması önemli değil bakın ucuz olması önemli kalitesiz bir şeyi istifleyebilir.
Zaten zevki yoktur o yüzden kalitesiz şeyler alır. Ucuz mal alacak kadar zengindir.
Kaliteli dediği restoranlar beş para etmez iğrenç yemekler ve kirlidir.
Polemik yapmaz önüne ne koyulursa kabul eder canı bir şey istemez arzu ve istekleri kıttır.
Sırf karnını doyurmak için eski küflü son kullanma tarihi geçmiş önemli değil zehirlenme pahasına atmasın diye o yemeği yiyebilir,
O kalitesiz otelde kalabilir o kirli yatakta yatabilir, o ucuz içkiyi alabilir.
Tanrının bile bunun arzu ve isteklerine saygısı vardır bunun kendisinin arzu ve isteklerine saygısı yoktur.
Zenginler zenginliği küçümserler. Çünkü artık ona dalga geçecek kadar sahiptirler.
Zenginler, fakirler onu istemesin diye de zenginliği küçümserler.
Gerçek zengin elindekini dönüştürebilendir. Görgüsüzce özendiren değil.
Cebi altın dolu fakat gönlü kıt birisi gerçek fakirdir. O zengin olsa ne yazar?
Gönlü zengin cebi beş parasız olan bir gün daha da zengin olur da harcamayı bilmeden ölen cimriye ne demeli?
Biz cimriye zenginlikteki fakir davranışı yüzünden “cimri” deriz.
Fakirlikteki tutumluluğu yüzünden değil. Geçmişini takdir eder şimdiyi eleştiririz.
Bu kişi geçmişten dolayı şimdiden korkar. Harcasa eskiye dönecek zanneder. Sanki bu halinin tadını çıkarabiliyor da. O zaman geçmişte kalsaydın. Şimdiye niye geldin?
Mal varlığını hayatındaki insanlardan daha çok seven insana cimri denir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgen kişiye cimri denir.
“Kendine layık görmeyen cimrilik”
Kendine layık görmeyen eş karısına da zarar verir
Kendine layık görmeyen dost dostuna zarar verir
Kendine layık görmeyen çocuk annesine babasına kardeşlerine zarar verir.
Bu yüzden önce kendine layık gören kişi olmak çok önemlidir.
Dostun şöyle bir sallansa seni satın alır, fakat seninle dışarıya çıktığında kendine layık görmediği için seninle yemek yemiyor
“Eve gidelim evde yiyelim, para harcamayalım” diyor
Sen alışveriş yapıyorsun o parasına kıyamadığı için kılını kıpırdatmıyor
Yoksul edebiyatı yapıyor, seni izliyor halbuki parası var. Kendine layık görmediği için çocuklarına biriktiriyor, kocasına veriyor, torunlarına, çocuklarına, tapu dağıtıyor.
Kralken soytarı olmaya soyunuyor. Ellerinde tutamadıkları için o paranın ve malın ağırlığı üzerlerine çökmesin diye verip kurtuluyorlar. Çünkü onlar o parayı taşımaya layık değiller.
Böylece geçmişteki hissettikleri eziklik de üzerlerine çökmemiş oluyor. Alışık olmadık götte yine don durmuyor.
Fakir gibi yaşamak ruhuna işlemiş, kendine ettiği bu kötülüğü bırakamıyor.
Cebi altınlarla dolu dilenci.
Sokakta kalıyor, titriyor yine de gidip bir otelde kalmıyor kendine bir ev almıyor.
Mezara yaşlılığına gelecekteki felakete sürekli para biriktiriyor.
Yeni ve marka bir şey, parlak ve havalı göz alıcı gösterişli bir şey hiçbir zaman ona uğramaz. Bu kişiler çocukken çok yoksulluk ve kıtlık çekmiştir. Ailesi tarafından yeni ve güzel bir kıyafete eşyaya layık görülmemiş hor görülmüş çoğu zaman sözlü ve davranışsal şiddete uğramıştır. Dışlanmışlardır. Ebeveynleri hep “ne gerek var sen ne anlarsın gerek yok..!” sözlerini aşılamıştır.
Ve kesinlikle ebeveynlerinden birisi narsisttir.
Narsistlerin özelliklerine bakın.
Verdiğini başına kakar, kaşıkla verir kepçeyle alır, seni sevsin diye hep onun için bir şeyler yapmak zorunda kalırsın, suçlayarak konuşur, üstüne basarak yükselir, yıllarca yaptığı iyilikleri başına kakar, beddua ederler ve onlarla iken hiçbir zaman değerli hissetmezsin.
Seni etrafında köpek eder ondan sonra seviyormuş gibi yapar tekrar ittirirler. Dikkat edin öpüyor ve tekrar ittiriyor gene verdiğini elinden alıyor yani “sen kimsin? “ Diyor sana “Değersizsin..!” diyor, değersiz hisseden bir çocuk kendine büyüdüğü zaman yeni bir şey alamaz. Değersiz hisseden bir çocuk eline bir şey geçtiği zaman hemen diğerine verir işte bakın bu insanlar tapu dağıtan, çocuklarına para biriktiren, paraları pulları ve emekleri ite köpeğe yem olan kişilerdir.
Ölene kadar elinde tut, öldükten sonra zaten onların olacak acelen ne.?
Hayatını yaşa, elbette çocukların ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra hiç kimsenin ihtirasından sorumlu değilsin, bil.
Sana teşekkür etmeyene, verdiğini saymayana, açgözlüye, doymayana, yardımını görevin gibi görene, yardım istemeyene, hiçbir şeyini verme.
Sözleriyle davranışları birbirini tutmayan kişilere güvenme.
Sözlere inanma davranışlar rehberin olsun.
Emeğini kaynağını ve zamanını sana emek kaynak ve zaman veren kişiye ver.
Bu hayatı paylaşmaya değenlerle paylaşmak gerekir.
Sen tanrının her bir hücresini içinde taşıyan ve onun ruhuyla seslenen kişi; tanrının parçasına sahip çıkmak ve onun ihtiras ve arzularını karşılamakla yükümlüsün ihtiyaçlar yetmez kendi arzularına da kulak ver.
Bu dünyadaki en değerli kişi sen ve içinde taşıdığın tanrının parçasıdır, sonrası onu tamamlayan kişinin varlığıdır. Gerisi mi? “ teferruattır.”
Duygu cimrileri, sevgi cimrileri, söz ve paylaşma cimrileri de buna eklenince hayat ne kadar garip bir hal alıyor. Teşekkür ederim Özlem, yine bam teline dokunmuşsun…