O kadar büyük bir puzzle ki neresinden başlamalı şaşırıyor insan. Tümevarım mı, tümden gelim mi yapmalı? Evet, şimdi burada sizlere açık açık duyuruyorum. İnsanlık tarihine dair bildiğiniz her şey yanlış! Neden mi? Bulunan binlerce yıllık tabletler, karbon testleriyle dinler tarihinin çok öncesine dayanan yapılar. Bambaşka kıtalarda aynı şeyleri anlatan, gökyüzünü son derece iyi tanıyan kadim uygarlıklar. Binlerce yıl önce çok ince matematik hesaplarıyla yapılmış kalıntılar… Unutmadan bir de daha kendi bedenimizde, genlerimizin %95’i ne barındırıyor ne işe yarıyor bunu da çözebilmiş değiliz.
Evrende her şey enerjiden oluşur. Tanımlayabildiğimiz her şey enerjinin başka bir formudur. Gördüğünüz masaya mikro düzeyde bakabildiğinizde dönüp duran elektronlar, hatta daha ileriye giderseniz kütlesi dahi olmayan ancak hareket halindeyken kütle kazanabilen ya da başka birçok alt birleşen görürsünüz. Dolayısıyla aslında her şey hareket halindedir. Tıpkı uykuda görünen bedeninize rağmen işleyen sistemlerinizin sizi hayatta tutması gibi… Tek yapmamız gereken biraz daha yakından bakmaktır.
Tüm bunları detaylı incelerseniz sizlerle buluşacağımız nokta; öyleyse biz sadece bedenimizden ibaret değiliz olacaktır ki günümüzde birçok insan artık bu farkındalıktadır. Ruhumuzun 21g olduğunu birçoğunuz duydunuz. Bilinçaltı ve psikolojinin insanlar üzerinde nelere yol açabildiği de malum. Peki tüm bu parçaları bir araya getirdiğimizde ortaya ne çıkıyor derseniz okumaya devam edin.
Evren bizim bildiklerimizin ötesinde yasalarla çalışıyor. Bizlere son zamanlarda filmlerle, dizilerle, kitaplarla ve bazen de rüyalarla ifşası başlamış gerçekler. Önemli olan ise bizim ötelerde yer alan bu gerçekleri görmeye hazır olmamız. Görünenin ötesinde, yapabileceklerimizin sınırsız olduğu bu dünyaya adım atmaya ne kadar hazırsınız?
Evren’de her şey birbirine bağlı ve bir amaç taşıyor. Birbirinden çok uzak iki elektron iletişim kurabiliyor. Ve sistem bir döngü halinde işliyor. Şu an belki de mevcut döngümüzün sonlarına yaklaşırken git gide artan farkındalığımızla her şeyin başladığı o noktayı yani içimizdeki şifayı yeniden keşfetmeye başlıyoruz. Kendimizi her şifalandırmamız kolektife de etki ediyor. İşin özündeyse bir bütünün parçaları olan bizler diğer parçalarımızın şifalanmasından da sorumluyuz. Tıpkı bir organda oluşan hasar için hep birlikte çalışan geri kalan bedensel sistemlerimiz gibi.
Bir organınız yanlış ya da kötü çalıştığında onu görmezden gelemezsiniz ya da arkanızı dönemezsiniz… Burada da öyle, iyi ya da kötü ne yaparsanız bütünün hayrına olsun.