Bazı insanlar, her ne yaptıysa ya da olduysa, bunu birilerinin gözüne sokmaya, o konuda böbürlenmeye, o konuyu her fırsatta ve farklı amaçlarla gündeme getirmeye, sıkıştığı ya da kuyruk acısının olduğu alanlara sokmaya, onu bir şeylere malzeme ya da bahane etmeye bayılır.
Mesela bir gün, hasbelkader taka kullandılarsa, bunu hayat boyu açık denizde kaptanlık yapmış gibi anlatabilirler; foyaları meydana çıkınca itibar kaybedeceklerini, artık kimsenin onları dikkate almayacağını fark edemeyecek kadar şuursuzca yaparlar bunu.
Bu yüzden birbirimizi %90 iskontolu dinler hale geldik. Algılarımız dumura uğradı; çoğumuz bu kendinibilmezler yüzünden bezgin ve umursamaz olduk çünkü nasılsa atıyordur ya da abartıyordur diye bir kanı uyandı içimizde.
Alçakgönüllülük, dürüstlük, içtenlik öldü; onları topyekün toprağa verdik, Allah rahmet eylesin.
Sabırsız ve tahammülsüz olduk. Yaşça büyük olanlar anlayışlı ve hoşgörülüdür diye bilirdik ancak saatli bomba gibi dolaşıyorlar ortalıkta. Onlar dahi bitene tepkililer; olgunluk gösterememeleri bu yüzden belki de.
Velhasıl kelam, havalara girmek bizim milli hastalığımız olmuştur; bu durum, bünyelerde en tehlikeli virüsten bile büyük yıkım yaratmış, toplum vicdanını, dolayısıyla da ahlakını zedelemiş, erozyona uğratmıştır…
Karikatürü bulup paylaşan, bana esin kaynağı olan Dilek Ayanoğlu; kendisine teşekkür ederim.