Senin yanındayım

Doğduğumuz topraklar, üzerimize sinmiş koku gibidir. Gittiğimiz her yere onu götürürüz. Nasıl bir hikâyeyle, nasıl bir aileye doğduğumuz, ilk adımımızı nasıl attığımız, devamını nasıl getirdiğimiz, neyle karşı karşıya kaldığımız, bunu nasıl yanıtladığımız da böyledir. En çok, nasıl yanıtladığımız…

Geçmişi değiştiremeyiz; bununla birlikte geçmişi iki farklı şekilde ele alabiliriz. Bugün bize ne kadar daha geniş bir pencereden bakma şansı tanıyor, bunu düşünebiliriz ya da içine sıkışıp kaldığımız tüm kötü şeyler için onu suçlayabiliriz.

Kimimiz annemizin bize göstermediği şefkatten kimimizse babamızın bize göstermediği yakınlıktan yakınırız. Bunu yaparken kendimize gösterebileceğimiz şefkat ve yakınlıktan mahrum kalırız.

Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül muhabbet ister, kahve bahane”

Hiç kolay değildir çok kez, eksikliğini hissettiğimiz bir şeyi, bize onu hissettirmiş olandan ayrıştırıp kendi içimizde tamamlamak. Hislerimiz, ihtiyacımız olanı anlama konusunda bize rehberlik eder. İlişkiler, bu duyguların görünürlük kazandığı sahnedir. İlişkide olduklarımızı da kendimizi de yormamamız gerekir.

Bize kendimizi anlama konusunda yardımcı olanlara teşekkür edebilmeliyiz. Yoksa kendimizden bihaber olurduk. Bu ister bir sevgili olsun ister bir dost, ister bir aile üyesi ister bir akraba, ister bir iş arkadaşı ister sizden hizmet alan biri… Her biri bize kim olduğumuzu, neye ihtiyaç duyduğumuzu, neyin bize fazla neyin az olduğunu anlama şansı verir. Bunu değerlendirmek ve bu yolculukta, yol arkadaşımız olanı onurlandırmak önemlidir. Kesişen yollar, Yaradanın bize “Senin yanındayım.” deme şeklidir, hatırlamak gerekir.

Yazar Hakkında

25 Şubat 1989’da fırtınalı bir gecede dünyaya gelmişim. Üç gece ha doğdum ha doğacağım diye hastane yollarını teptirmişim. En nihayet emin olup yeryüzüne inmişim. Fırtınayı hep sevdim, sağlamcılıktan da vazgeçmedim. Lise zamanlarına kadar epey inek bir öğrenciydim. Harçlıklarımla yeni test kitapları alır, test çözerken şarkılar söylerdim. Bir müddet babaannemlerle yaşamıştım. Babaannemin bu değişik çalışma biçimime olan şaşkınlığını hissederdim. Çalışmayı hep sevdim, kendi yönetmlerimle bunu yapmayı daha çok sevdim. Fen lisesini kazanmıştım. ‘’ Bu öğretmenler beni değil notlarımı seviyor! ‘’ diye fabrikatör kızıyla fakir ama gururlu delikanlıyı andırır bir duygu krizi yaşamıştım. Bu benim için dönüm noktasıydı. Artık daha az çalışıp daha çok yaşıyordum. Rehber öğretmenimle düzenli görüşmelerim oluyordu. Kendimi sosyal çalışmalara verdim. Fen lisesinde bunu( şiir dinletisi, tiyatro ) yapmaya kalkınca biraz ortalık karışmıştı. İTÜ Mimarlık fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması bölümünü kazandım. Konservatuvar istiyordum. Üç sene boyunca her aralık ayında okulu bırakıp konservatuvar sınavlarına hazırlandım, olmayınca geri döndüm ve en nihayet ‘’ Her şeye rağmen bırakıyorum! ‘’ deyip yarı zamanlı, özel bir konservatuvara kaydım olmuş buldum kendimi! Bu zaman zarfında part- time bir fast food firmasında kasiyer olarak( bir buçuk yıl ) ve ardından bir kafede falcı olarak( üç buçuk yıl ) çalıştım. Açıköğretimden sosyoloji bölümüne kaydımı yaptırdım. Son sınıftayım. Üç aylığına Antalya’ya gidip iki buçuk sene orada yaşadım ve birçok ruhsal eğitim( Reiki Master, EFT( Duygusal Özgürleşme Teknikleri ), Şamanik rüya, Yaşam koçluğu, Meditasyon… ) alarak kendi derinliklerime bir yolculuğa çıktım. Deneyimlediğim Tarotu yeni bir bakışla yorumladım ve ona, bünyesinde barındırdığı numeroloji ile astrolojinin inceliklerini kattım. Şimdi yazıyorum, aslında okuyorum ve bunu seviyorum. Sizi seviyorum, Hüseyin Akdağ

Benzer yazılar

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x