Yaşadığımız dünyamızı, etrafımızdaki kişileri, olayları gerçekmiş gibi algılıyoruz. Çocuklarımızla, eşimizle, arkadaşlarımızla hatta eşyalarımızla bağımlılık kuruyoruz. Etrafımızdaki olup bitenlere öfkeleniyoruz, kabullenemiyoruz. Peki bunların yaratıcısı kim? Dışarıda aramaya gerek yok. Yaşadığımızı zannettiğimiz kabuslar zihnimizin kabusu, bizim korkularımız, sevgi eksikliğimiz, hazımsızlığımız, doyumsuzluğumuz, kırılganlığımız, öfkemiz… Bunları biz düşüncelerimizle, beynimizle yarattık. Bunlar zihnimizin dışa yansıması. Dışarıda da, bizden başka kimse yok!
Artık çoğumuz Hologram dünyasında yaşadığımızın farkındayız. Dünya hatta evren gerçeği holografik tümel (Bütüne ait olan, teklik) yapıdır. Bu tümel yapının daha derinine bakıldığında parçacık özelliği gösteren değişik frekanslı dalgalardan oluşur ve her dalga boyu ancak kendi türünden olan titreşim tarafından algılanır. Varlıktaki bütün dalga boyları bilgi içerir. Beyne her yeni gelen dış veri, yani bizim beş duyumuza dayalı ve beş duyu ötesi algıladığımız veya algılayamadığımız her dalga, beyinde daha önceden yüklenmiş bilgilerle sentezlenerek ona bir suret yaratır. Bu bilincin dışa yansıttığı çok boyutlu holografik yansımadır.
Bilinç “ bilgi”den ibarettir. ‘Ben’ dediğimiz varlık gerçekte bilgiden ibarettir. Tümel yapı alanından aldığı bilgiler ile beyinlerimiz bir anlamda evrensel bilgi kutucuklarıdır ve diğer beyinlerle iletişim halindedir. Biz beynimizdeki bilgilerle kendimizi dünyada damla olarak görürken, aslımız okyanustur. Beynimiz tekliğin içinde var olan yapıdır. Teklik içinde hepimiz bilincimizdeki bilgiler kadar holografik bir dünyada yaşamaktayız. Buradaki amaç; kendi içsel yolculuğumuzu yaparak okyanusu keşfedebilmek. İçinde bulunduğumuz kozadan çıkıp kelebeğe dönüşmek. Bu dönüşüm sancılıdır karmaşıktır tıpkı her yeni doğum gibi.
Gün be gün yaşadığın olaylarla maddeden uzaklaşmaya, soğumaya başlarsın. Bu durum da seni kozadan çıkmaya zorlar.
Maddenin değeri azalır, yerine sevgi ve bilgi açlığı alır. Dediğim gibi bu süreç kimine göre sancılıdır çünkü onlara göre koza güvenlidir. Kozadan çıkmayı başaran bilinç sıçraması yaşar. Bilinç sıçraması ile yargıların, varlığa, yaşama, mevcudata bakış açın değişir, kozmik bilince erişirsin.
Çevremizi düzeltmek istiyorsak değişime önce kendi içimizde başlayalım. Eğer şartlar değiştirilemez inancın varsa, öncelikle varlığının farkına varmalısın. Çünkü varlığımızı fark etmediğimiz sürece kozada kalıp, ölmeye mahkumuz…