İnsan çocuğu; seçimleri ve sonuçlar ile bütünleşen ve ortaya karakteriyle çıkan bir varlıktır. Seçimleri yapmasına sebep olan yaşanmışlıkları onları ya mevcut yolculuğun içinde tutar ya da radikal bir kararla onu yıkıp yeni bir yol inşa eder. Bu süreç genelde sancılı ve yoğun geçer. Bazıları için durum daha travmatik hale bürünür ve derinlere işleyen yaşanmışlıklarının içinde kaybolur.
Yol ve yolculuk; insan çocuğuna sürekli olarak seçim yapması gerektiğini hatırlatır. Bunu yaparken de duyguları sıranın önüne koyar. Bunlar; korku, öfke, mutluluk ve üzüntüdür. Her birinin kendi içinde binlerce farklı tanımı olsa da tüm kapılar bu dört temel duyguya çıkar. Alınacak kararlar, çıkılacak yollar bu dört duygudan ikisi ile şekillenir; bunlardan biri korku diğeri de mutluluktur.
İnsan çocuğu kendisini huzursuz ve mutsuz eden alandan mutlu olmak için çıkmak ister, bu arzu ve isteği ona alternatifler sunar ve o da bunları korkuyla takip eder, yorumlar, kararlar alır. Aldığı bu kararlar neticesinde deneyimlediği yaşanmışlıkların içinde de ya öfkelenir ya da üzülür. Bu döngü insanın varoluşundan beri onunladır.
Peki duygular ve seçimler konusunda ouroboros (kuyruğunu yiyen yılan) gibi hareket eden insan çocuğu, kurtuluşu ve çareyi nerelerde ve nasıl arıyor? Gelin biraz bu konu hakkında düşünelim. İnsanın kendini arayış yolculuğunda çok fazla alternatif varmış gibi görünse de işin aslı pek öyle değil. Yaşadığı travmalara göre bağımlılıkları (seks, kumar, alkol vb) artabilir, herhangi bir inancın müridi haline gelebilir, bir kişisel gelişim yolculuğuna çıkabilir, tamamen içine kapanıp psikolojik tedavi görebilir, her şeyi bırakıp gidebilir. Bunlara ilave edeceğiniz yollar varsa paylaşırsanız sevinirim. Evet ne diyorduk, “kişisel gelişim bir din değildir.”
Yolculuk ve arayış.
Konumuz tam olarak burada başlıyor. Her türlü bilgiye anlık olarak eriştiğimiz ve bilgi akışında sınırların olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Kendimiz için çizeceğimiz yolun konumunu internet üzerinde aramakla işe girişiyoruz. Sihirli sözcükler yani anahtar kelimelerle bu yolculuğun temellerini atıyoruz. Aranan kelimelere örnekler verecek olursak; “Ben kimim?”, “Mutluluk nedir?” “Hayatın/yaşamın anlamı nedir?”, “Parayı ve zenginliği nasıl çekerim?”, “Sevgi nedir?”, “Kişisel gelişim nedir?”… Bu kelimeleri çoğaltabiliriz fakat temelde bu beş altı soru üzerinden ilerlemeye başlıyor yola çıkış hikayelerimiz.
Her birimizin yaşam deneyimi farklı ve haliyle o deneyimlerin bizdeki izleri ve travmaları da farklı şiddette ortaya çıkıyor. Aynı anne babadan aynı şiddeti yaşayan iki kardeşin hayatın içinde iken karşılaştığı zorlayıcı deneyimlere verdikleri tepki aynı olmayabiliyor. Çünkü, uğradıkları şiddeti yorumlama biçimleri, onların bu olaylar karşısındaki duruşlarını şekillendiriyor. Tıpkı bizim yaşadığımız olaylara yüklediğimiz anlamlar ve o anlamlara göre inşa ettiğimiz yaşamlarımız gibi. Çok güzel olmanıza rağmen biri çocukken size çirkin demişse, kendinizi sürekli çirkin görürsünüz. Çok değerli ve özel olmanıza rağmen, biri sizi değersiz hissettirdiyse ömrünüzün sonuna kadar o değersizlik duygusu ile yaşarsınız. Ne kötü değil mi? Güzelsiniz, akıllısınız, değerlisiniz ama çocukken size yöneltilen suçlamalar ve yargılar yüzünden kendinizi, çirkin, aptal ve değersiz görüyorsunuz.
Ve… Birileri sizin bu arayışlarınıza yanıt vererek, hayatınıza dahil oluyor. Bunlardan kimi master, kimi üstad, kimi hoca, kimi de başka boyutlarla iletişim kuran ileri seviye ışık yükleyicisi önderler şekline bürünerek size yolculuğunuzda eşlik etmeyi teklif ediyor. Tabi ki ücreti mukabilinde. Evet, yolculuğun bundan sonraki kısmı, bütçeniz kadar aydınlanıp kendinizi bulacağınız bir yol oluyor. Konumuz ücretler değil bu arada, geçiş esnasında ilk karşılaştığımız engel ya da gerçeklik. Bunu ifade etmeden devam edemezdim yazıya.
Evet, hocalarımızı bulduk ve yolculuğumuz başlıyor. İşte tam olarak burası hikayenin ilginçleştiği yer oluyor. Çünkü bu alanda aktif olarak faaliyet gösterenlerin büyük çoğunluğu ezbere bilgiler (kendi bilgeliği ile hareket edenleri bu konunun dışında tutuyorum) ile yola çıktığı için, sağdan soldan serpiştirdiği hikayeler ile kendi küçük öğretisini ortaya çıkartıyor. Peki bu öğreti liderlerinin genelde ifade ettikleri ve sizden de keşfetmenizi bekledikleri şeyler neler?
- Yaşadığınız her şeyin bir sebebi var! Yaşadığınız her şeyin sebebi biziz! Bu iki cümle ne kadar ağır görebiliyor musunuz? Şiddete meyilli bir ailede doğuyorsunuz, yıllarca anne baba şiddetine maruz kalıyorsunuz, sonra evleniyorsunuz hayatınıza giren adam sizi dövmeye devam ediyor ve bütün bunların sebebi Siz’siniz! İnandınız mı?
- Karşılaştığımız her zorluk ruhumuzu geliştirmek için oluyor! Yapmayın! Bazen o zorlukları ortaya çıkartan sebepleri ortadan kaldırmamız için karşımıza çıkıyor olabilir o şeyler. Ya da birlikte hareket edip onu etkisiz hale getirmeyi de yani birlik olmamız gerektiğini gösteriyordur. Yani her zorluğun karşılığı içimizdeki bir şeyi değiştirmek için değildir, bazen dünyayı da değiştirmemiz gerekebilir.
- Hayatı olduğu gibi kabul edin! Bu tabir, yağmurun yağması, güneşin gökyüzünü aydınlatması, ay ve yıldızların yol gösteren olması, hayvanların doğum yapması, ağaçların büyümesi, çiçeklerin açması, arıların bal yapması, aslanların antilopları yemesi, akbabaların leşlere konması, kedilerin fareleri kovalaması için söyleniyorsa, kesinlikle hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Fakat, günde 12 saat çalışıp çok düşük ücret alıyorsan, sokaktan geçerken taciz ediliyorsan, özgürlüğünü istediğinde cezaevine atılıyorsan, saçların açık diye dövülerek öldürülüyorsan, kadınsın diye ikinci sınıf insan oluyorsan, çocuksun diye dayak yiyorsan, bir adamın karısı oldun diye her türlü baskıya maruz kalıyorsan, burada olduğu gibi kabul edilecek bir şey olmadığını görmen için daha ne kadar örnek vermeliyim bilemedim.
- İyi ve kötü yoktur, her şey olması gerektiği için olmaktadır! En çok bu tabirle kavgalıyım bu hayatta. Bu kavramı inatla ve ısrarla savunanlar Allah/Rab/Tanrı/Yehova’nın bu konuda adil olduğunu ve her şeyin ondan geldiğini iddia ederler. Oysa Kuranı Kerim’de; Kim bir iyilik yaparsa, yaptığının on katıyla mükâfatlandırılacaktır. Kim de bir kötülük yaparsa ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir. Kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır. (En’âm 160) yazar. Tevrat’ta Yalan haber taşımayacaksın, haksız şahit olmak için kötüye el vermeyeceksin. Kötülük için çokluğun peşinde olmayacaksın ve bir davada adaleti bozmak için çokluğun ardınca saparak söylemeyeceksin… (Çıkış, Bap 23, 1-2) der. Ama bu yükselmiş üstatlar nedense kötülüğü yok sayarak, kötülerin ekmeğine yağ ve bal sürer. Kötüler; kendisini meşrulaştırmak için var olması gerektiğini sana inançlar ve bu üstatlar aracılığıyla öğretiyor. Sen kötülüğü olması gereken bir şey olarak görüyorsun, çünkü onun varlığı seni iyi hissettiriyor sanıyorsun. “İyi ve kötü yoktur, her şey olması gerektiği için oluyor” şeklinde sana dayatılan öğretilerin özünde seni asimile etmek. Ve bu hayatın en büyük gerçekliği; kötülük var, sen onu iyilikle ortadan kaldırabilirsin ve kendi varlığının farkında olarak bunu yapabilirsin.
- Her şey sana aynalık yapıyor, yaşadığın olumsuz şeyleri içinde ara! Çevrende olup biten iki yüzlülük, riyakarlık, sahte davranışlar, yalan ve daha birçok olumsuz eylemlerin sebebi içinde olamaz. Bunu kesinlikle düşünme, Çünkü sen beyazsın ve içinde siyah yok, o da simsiyah bir karakter ve onda da beyaz yok. Siyahın üzerine ışık vurup oradan yansıyan beyazdan pay çıkartmak çok anlamsız, bu senin kendine yaptığın riyakarlıktan başka bir şey değil. Onların, ahlaksızca ve onursuzca davranışlarına maruz kaldıktan sonra, dönüp içine kendinde bu davranışı araman ne kadar akıllıca. Üstelik bunu yapan kişi sadece sana değil oradaki on kişiye yapıyor ve hepiniz aynı aynanın etrafında dönüp duruyorsunuz ve içinizdeki olmayan riyakarlığı ve sahteciliği bulmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın! Sadece bunu yapan kişiye dönün yüzünüzü ve seni görüyorum diye seslenin. Ne o kişi ne de o davranış bir daha karşınıza çıkmayacaktır, çıksa bile ne yapacağınızı biliyorsunuz artık ve bu sizi rahatsız etmeyecektir. Kirli olan düşünceler düştüğü yeri yakar ve iyi düşünceler de temizler. Düşüncelerinizin içinde kötülük aramayın, aynalık bulacağım diye. İyice bakın o güzel varlığınıza ve teşekkür edin kendinize.
Anlatacak o kadar çok şey var ki bunu anlatmaya ne yazı ne de kalem yeter. Bu yüzden, sana dayatılan tüm öğreti düşünce ve hikayeleri “ya öyle değilse” diyerek araştır ve birden fazla kaynağa eriş, o kaynağın sahipleri ile görüş, ilk anlatılana kapılma ve ilk duyduğuna inanma. Hatırla, her şey senin için var ve sen onların üzerindesin, bunu idrak ettiğinde, öğretilerin sana hizmet için var olduğunu anladığında, kendini sorgulamayı, eleştirmeyi, değersizleştirmeyi bırakıp, içten, çok derinden sevmeye başlayacaksın ve tüm öğretiler eriyip kaybolacak. Fark et…