Lahût Âlemi’nin sonsuz ilim deryasından
Suretlere bürünüp inmişiz Ceberût Âlemi’ne
Özümüzde saklı cevherimizi unutup
Koyulmuşuz yine yolculuğa kendimizden kendimize
Tüm âlemlerin bilgisi sırlanmış yaşam deryasında
Hayat bulmuşuz giyindiğimiz beşeri sıfatlarımızla
Levh-i Mahfuz’a yazılmış sırlarımızla
Zuhur etmişiz Tabiat’ın koynunda sonra
Arş’ın altına dizilmiş Hayal Âlemi’nde
Nicedir devam eden bu ebedi yolculukta
Varlık Âlemi’nde varlık bulmuş
Geçmişiz Atlas Feleği’nden hakkımızca
Kısım kısım burçlara ayrılıp sonra
Ruhsal varlığımızla tene bürünüp
Düşmüşüz yollara Madde Âlemi’nde
Unuttuğumuz tüm sırlarımızı
Yeniden hatırlamak uğruna
Yeryüzü ile gökyüzü arasındaki sürekli bir devinimle… Gecenin zifiri karanlığından uyanırız, gündüzümüze her seferinde. Gök ile yer arasındaki gizemli ilişkiyle…Serilir önümüze yaşamsal kader planlarımız, hak edişimiz nispetinde.
Görmez miyiz hiç! Sonsuz evrenin tüm sistemleri bize hizmet etmekte. Unuttuğumuz hakikatleri hatırlatır, yaşam hikâyelerimiz bizlere. Ruhsal âlemden hayal âlemine inen bizler tene büründüğümüzde…Perdelenmiş zihnimizle unuturuz asıl hakikatimizi biçare. Aslımızdan koptuğumuz anda başlar yaşam yolculuğumuz. İç içe geçerek sırlanmış tüm hakikatler… Varlık Âlemi’nden bu sahneye serilmiş önümüze bilinsin diye.
Her zerresiyle varlık bulmuş ruh canları, bu âlemin içinde birlikte. Madde Âlemi’nde edindiğimiz bilgi ve deneyimlerimizle, ruhsal varlığımızı… Asıl yuvamıza yeniden… Hakkımızca taşıyabilmek değil midir nihaî hedefimiz?
Unuttuğumuz hakikatimizi hatırlayarak… Ruhsal zenginliklerimizi deneyimlemek olmalı arzumuz yaşam hikâyemizle. Farkındalıkla varoluşumuzu onurlandırmalı… Perdelenmiş olan sonsuz sistemin ihtişamını görebilmeli… Önce kendimizi tanıyıp bilmeli… Sonra yaşamın bize gösterdiklerini iyi okumalı… Ruhsal kudretimizi yeniden hatırlamalı… Ve güzel hikâyeler bırakabilmeliyiz bu dünya sahnesinde geriye.
Ne vakit bu illüzyonlar sahnesinin, türlü deneyimler sofrası olduğunu hatırlarsak. Ruhsal farkındalıkla daha iyi gözlemleriz… Hep birlikte yazdığımız yaşam hikâyelerimizle, sahnede sergilenenleri.
Sonsuz yaşam deryasına karışan, birer damlayız her birimiz. Varoluş hakikatimizi hatırlarsak, güzelleşir yaşam sahnemizin mizansenleri… Hikâyelerimizde kendimizi eğer… Bilinmez yollarda kaybolmuş ve karanlıkta kalmış hissediyorsak… Özümüze dönüp usulca… Ruhsal dünyamızda aramalıyız… Yolumuzu aydınlatacak olan hakikat ışığını.
Belki uzak düştük özümüzden nicedir. Gölgede kalmış her ne varsa hikâyelerimizde… Özümüzde saklı bilgeliğin ışığıyla… Keşfe çıkalım cesaretle…. Kendimizdeki nice sırlı âlemlere…
Bizler ezelden ebede tene bürünmüş ruhsal varlıklarız. Dünya yaşamında hakikatimizi arayış yolculuğuna çıkanlarız. Yaşamsal planlarımızda edindiklerimizle, hikâyelerimizi yeni yeniden yazanlarız.
Öz cevherimizden ayrı düşmüşüz nicedir. Kendimizdeki sırları arar dururuz ezelden. Tüm âlemlerin ilmini unutup, kudretimizden bihaber yollara koyulmuşuz. Unutan da Biz… Hayal eden de Biz… Hatırlayan da Biz… Akıl eden de Biz… Hisseden de Biz… Tüm ruhsal yetilerimizi deneyimlerimizle yeniden keşfe çıkanlarız, yaşam sahnesinde her birimiz. Ruhsal âlemden taşıdığımız bilgilerimizle, farklı suretlere bürünerek… Bu dünya sahnesinde var oluruz kendi hikâyelerimizle…
O vakit yaşam hikâyemize dönüp bakalım hep birlikte. Hangi rollerin gölgesinde kaldı öz benliğimiz? Hangi değerlerimizle onurlandırdık varlığımızı bu sahnede? Hangi sorumlulukları üstlendik daha iyi bir yaşam için? Nasıl bir değer kattık yaşam tarlasına elbirliğiyle? Ruhsal dünyamızda biriktirdiklerimizle, neler ektik yaşam tarlamıza? Bir gün yaşam yolculuğumuz sona erdiğinde…. Bu Madde Âlemi’nde nasıl bir yaşam eseri bırakacağız Dünya sahnesine?
Hoş geldin 2025…. Umutla, sağlıkla, aydınlıkla, sevgiyle ve ruhumuzun sonsuz kudretiyle… Tüm ruhsal güzelliklerimizi sunalım bu yaşam sahnesine hep birlikte.
Sevgili Şenay, Nasıl bir yaşam eseri bırakacağız dünya sahnesine?” başlıklı yazın, varoluşumuzun derinliklerine inerek, yaşamımızın anlamını ve geride bırakacağımız mirası sorgulatıyor. Ruhsal zenginliklerimizi deneyimlemenin ve farkındalıkla varoluşumuzu onurlandırmanın önemini çok güzel ifade etmişsin. Bu yaklaşım, kendi yaşam yolculuğumda da sıkça düşündüğüm bir konuya değiniyor: Hayatımızı nasıl daha anlamlı kılabilir ve ardımızda nasıl değerli bir iz bırakabiliriz?
Yazıda, “Unuttuğumuz hakikatimizi hatırlayarak… Ruhsal zenginliklerimizi deneyimlemek olmalı arzumuz yaşam hikâyemizle.” ifadesi, özümüzü yeniden keşfetmenin ve içsel zenginliklerimizi yaşamımıza yansıtmanın önemini hatırlatıyor bana. Bu, günlük koşuşturma içinde kaybolduğumuz anlarda bile, içsel benliğimizle bağlantıda kalmamız gerektiğini bir kez daha anlıyorum fakat atacak adımları toprağa fazlaca gömdüğüm için zorlandığımı fark ediyorum.
Ayrıca, “Önce kendimizi tanıyıp bilmeli… Sonra yaşamın bize gösterdiklerini iyi okumalı…” cümlesi, kendini bilmenin ve yaşamın sunduğu deneyimlerden ders almanın önemini vurguluyorsun ya burada kendi hayatımda uygulamaya çalıştığım bir prensibe çarpıyor cümlelerin; her deneyimi bir öğrenme fırsatı olarak görmek ve bu sayede sürekli gelişmek diyorum ama o da bir türlü bitmiyor, sürekli tekrarlıyor. Kuyruğunu yiyen Ouroboros yılanı gibi bir yolculuktayım her türlü.
Sonuç olarak, bu yazı, yaşamımızın her anında bilinçli olmanın, özümüzü hatırlamanın ve geride anlamlı bir miras bırakmanın önemini derinlemesine ele alıyor. Kendi yaşam yolculuğumda da bu prensipleri uygulamaya çalışıyorum, dünya sahnesine değerli bir yaşam eseri bırakmayı hedeflediğim için çabam çalışmanın da ötesine geçiyor çoğu zaman. Emeğin ve yazın için teşekkür ederim.