Karar ve seçimler dediklerimiz, olana yön verme ya da ayak uydurma çabamızdan başka bir şey değildir.
Olan zaten oluyor, olmaya da devam edecek. Biz olanı değil olanın bizim için anlamını değiştirebiliriz ancak.
Bak gördün mü, ne kadar aciziz aslında; ben şunu onu bunu yapıyorum dediğimiz şeyler bile yalan dolan; kendimizi kandırıyoruz.
Bu hipoteze göre umut etmek de saçma ve boşuna. Hele ki hedef koymak, strateji ve eylem planları yapmak; hepsi içi boş ve anlamsız kavramlar.
Sadece sabır ve sükunetle izlemeliyiz olan biteni. Tıpkı çarpışan arabalara binmek gibidir bu durum; hızımıza ve yolumuza uygun olduğu anda atlayabiliriz içlerine ve o alır götürürler ya bizi; yapabileceğimiz tek eylem budur.
Bir hiçlik okyanusunda olduğumuzu fark etsek diyorum artık; yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Haydi bakalım; şimdi sıkıysa olumlama yaparak oldursun birileri bir şeyleri de görelim.
Hoop; al sana, olumlama kavramı da çöp oldu mu?
Entelektüel spiritüellerin kafamıza çaktığı bir sürü kavramın içinde bu yüzden bocalayıp durduk bugüne kadar zaten; hepsinin içi boştu çünkü.
Olana saygı duymak, teslim olmak, onu kabullenmek işte tam bu noktada başlıyor.
Haydi şimdi huzur ve sükunet içinde, seyreyleyelim alemi; sinemadaki makinist gibi yaşayalım ki zaten, gördüğümüz üzere böyle davranmaktan başka şansımız yok…