Bölüm 1: Tarihsel ve sanatsal yaklaşım
Sevgili dostlar; dilim döndüğünce Şahmaran Efsanesi’ne farklı bir perspektiften bakmaya çalışacağım. Bu konuyu 3 bölüm başlığı altında irdeleyeceğim. Elimden geldiğince size, başka ve yeni bir pencere açacağım…
Şu konuyu belirterek başlamak istiyorum öncelikle. Şu an ‘’Yılan’’ kelimesini bu yazıda ilk ve son kez kullanmak istiyorum. Çünkü ‘‘Maran’’ olarak ifade etmeyi daha etik buluyorum bu canlıları. İlk kelime, açıklama kesiminde belki birkaç defa daha geçecektir. Bu nedenle özür diliyorum şimdiden. İfadelerimi şiirsel bir dille kullanmaya çalışacağım bir şekilde…
Şahmaran’a Tarihsel Yaklaşım
Korunma arzusu ve meraklı olmasından dolayı hep Evren’i anlamlandırma çabasında olmuş, Yeryüzü’nde var oluşundan beri insanoğlu. Her toplumun kendine özgü kültür değerlerine göre farklılıklar gösterip, birçok efsanevi sembollerin ortaya çıkmasına neden olmuş bu çabalar…
Olayların ortaya çıkma sebeplerini açıklayıp gerçek Dünya’yı resmetmeden, sembollerle farklı bir Dünya’nın kavranmasını sağlamakta Mitoloji. Toplumların kültürlerini aktarmalarında önemli rol üstlenen mitoloji kavramı, mitsel kurgularla kutsal veya efsanevi olayların aktarılmasını sağlamış nesilden nesile…
Çeşitli efsanelere kaynaklık eden mitolojik semboller insanoğlunun manevi arayışlarının görünür kılınmasını sağlayıp hep öncülük etmiş, toplumsal değerlerin gelecek nesillere aktarılmasında…
En azından 6 bin yıllık bir efsane var karşımızda. Şahmaran… Anadolu topraklarında ve Mezopotamya‘da Sümer ve Hitit mitolojisinde bahsedilen bir efsane. Yunan mitolojisinde de görülmekte benzer örnekleri. Bugün Göbeklitepe‘de bulunan taş anıtların üzerlerinde görülmekte, 12 bin yıl önce maranlar çizildiği. Kim bilir efsanenin başlangıcı bu yıllara bile dayanmakta kim bilir belki de…
İnsanoğlunca bütün zamanların en gizemli hayvanı ve aynı zamanda iktidarın, güçlü olmanın bir sembolü olarak görülmekte maranlar. Bedeninde hem zehri hem de panzehiri barındırdığı için kutsal bir varlık. Maranlar üzerine tüm dünya ülkelerinde geçerli çok çeşitli ve farklı efsaneler yer almakta. Kimi zaman insan için bir koruyucu, kimi zaman gücün temsilcisi ve bir iyileşme iksiri. Bazı maranların bedeninde ölümcül bir zehir taşıması, onların kötü olarak benimsenmesine neden olmuş bazen. Kutsallık ve korku iç içe. Efsanelerde hayatın kötücül tarafını sembolize etse bile yaşamı da temsil eder ağaç köklerinde yaşadığından dolayı…
Sümerlerin Thasman adı verilen yazılı kaynaklarında rastlanmakta maran mitine. Benzer maran mitleri Sümerlerden önce tarih sahnesine çıkan ve aynı tarihten bir bölüm paylaşan Hititlerde de görülmekte. Kültürlerin birbirini etkilemesi sonucunda, bütün Dünya’ya yayılmış maran mitleri…
Yunan mitolojisinde bambaşka bir varlığa dönüşerek saçlarında çok sayıda maran olan bir kadına dönüşmekte yani Medusa’ya. Efsaneye göre görenleri kör edecek kadar güçlü ışıklar yayan ve kendisini göreni kör eden Medusa. Aynı anlatılar değilse bile benzerlik gösterdikleri aşikâr, Thasman, Medusa ve Şahmaran’ın…
Özellikle Hesiodos’un ‘’Tanrıların Doğuşu’’ adlı eserinde anlatılan ‘’Ekhidna’’ çok benzerlik göstermekte Şahmaran’a. Mitolojiye göre Ekhidna’nın ini, Kilikya’da Arima dağlarında, yerin altında. Hesiodos eserinde “Ne ölümlülere ne de ölümsüzlere benzeyen. Bir mağarada doğdu bu kızgın yürekli Ekhidna. Yarı bedeni bir genç kızdı onun. Güzel yanakları ve gözleri çakmak çakmak. Yarı bedeniyse koskoca bir maran. Her yanı benek benek amansız bir maran. Yerin gizli deliklerinde kaybolan. Mağarasında otururdu Ekhidna” diye tanımlamış Ekhidna’yı…
Typon omuzlarından yüz yılanbaşının yükseldiği, korkunç bir tanrı. Yanardağ tanrısı. Ekhidna’yla birlikte korkunç canavarlar üretmişler Kilikya bölgesinde. Typhon’un oturduğu yer Mersin civarındaki Korykos mağarası Helen anlatısında. Adı geçen Casius Dağı ise Antakya yakınlarında. Efsanelerin hepsinde de söz konusu olan hep bir ölümlünün ihaneti…
Typhon’la Ekhidna’nın kızı olan ve Odyseia’da sözü geçen mitolojik deniz canavarı Skylla, Şahmeran’a benzerlik göstermekte. M.S. 3. yüzyılda Tarsus sikkelerinin üzerine de basılmış Skylla…
Kabul edilen teori, Şahmaran Efsanesi’nin Doğu Uygarlığı’nın merkezi sayılan Anadolu ve Mezopotamya’dan doğduğu, Dünya’nın değişik bölgelerine yayıldığı ve halen varlığını sürdürdüğü. Bu nedenle insanlığın ortak sözlü mirasıdır Şahmaran…
Türk edebiyatında Şahmaran ile ilgili 15. yüzyılda 1429 tarihli 2. Murat devri şairlerinden Abdi Musa yazdığı “Camasbname” adlı mesnevi “çerçeveli hikâye” tipinde ilk yazılı kaynak. Hemen bütün ülkelerin mitolojilerinde yer verilmiş maranlara. Fakat Abdi Musa’nın hangi kaynaktan yararlandığı bilinmemekte…
1780 tarihinde genişletilip yazılmış ünlü bir Camasbname daha vardır bu mesneviden başka. Bu eser daha sonra kısaltılıp Mümtazetü’l-emasil adıyla yayınlanmış Şahmeran Hikâyesi. Camasbname, zamanla basitleştirilip halk hikâyesi biçimine getirilmiş. Şahmaran Hikâyesi Türk sözlü geleneğinde halk efsanesi olarak da yaşamakta. 15. yüzyıldan sonra Anadolu masallarında hep işlenmiş Şahmaran…
Şahmaran Hikâyesi’nin kaynağı hakkında değişik görüşler belirtilmiş Türk edebiyatında. E. J. W. Gibb, hikâyenin kaynağının Bin Bir Gece Masalları’ndan biri olan “Hasib Kerameddin ve Şahmaran Hikâyesi’’nin manzum çevirisi olduğunu yazmakta. Jan Rtypka, Şahmaran Hikâyesi’nin kaynağının muhtemelen İran’da aranması gerektiğini söylemekte…
Evliya Çelebi ‘’Seyahatname’’sinde Yılankale’den ”Evsafı Kal’ai Şah Maran” yani ‘’Şahmaran Kalesi’’ olarak söz ederken kalede sürüler halinde yaşayan maranların yanında boynuzlu ve ensesi tüylü bir maranın görüldüğünü yazmış, tabii ki Şahmaran’ın…
Sanatın İçinde Olan Şahmaran
Sanatın birçok türüne ilham vermiş mitolojinin sürekli ve etkin bir kaynak olması. Toplumsal ritüelleri, kültürel tasvirler ve sembolik hikâyeler aracılığıyla aktaran mitoloji kavramının sanat eserlerine yansımasında görülen figürlü süslemeler, geçmişi yansıtan tarihi belgeler niteliğinde. Günümüzde de sanatçılar eserlerinde mitolojik betimlemeler kullanarak toplumların kültür tarihini canlı tutmaya devam etmekte…
Birçok mitolojik anlatımda önde yer alan maran sembolizmi hem olumlu hem olumsuz anlatımlarıyla Anadolu kültüründe kendine geniş bir yer bulmakta. Maran figürleri genellikle kötülük ve uğursuzlukla betimlenmekte ama güzel kadın başlı Şahmaran, doğurganlık, bereket ve bilgeliği sembolize etmekte. Bu özellikleri nedeniyle gerek geleneksel gerekse çağdaş sanatlarda sıklıkla kullanılan figürlerden birisi olmuş Şahmaran…
Şahmaran’ın izlerini Anadolu kültüründe yazılı, sözlü ve görsel alanda birçok sanat eserinde görmek mümkün. Şahmaran ile ilgili tasvirlerde betimlemeler farklılıklar göstermekte; yörelere, motiflere, kompozisyon, renk ve tasarım ilkelerine göre. Uğur getirmesi amacıyla Şahmaran resimleri kadınlar tarafından odaların duvarlarına asılmakta halen Anadolu’da…
Şahmaran figürünün kendine özgü yeri vardır diğer halklarda olduğu gibi Türk mitoloji ve sanatında. Türk mitolojisinde çoğunlukla yarı insan yarı maran olarak hem çağdaş sanatlarda hem geleneksel sanatlarda kendine sıklıkla yer bulmuştur Şahmaran Efsanesi…
Geçmişten günümüze hep var oldular; Şahmaran Efsanesi’ni her şekilde betimleyen, cama değişik renklerde çizen, ahşap levhalara yakma tekniğiyle ifade eden sanatçılar, tablolara resmeden ressamlar, halı ve kilimlere dokuyan, bez üzerine ve kanaviçe olarak işleyen kadınlar. Sanatçıların eserlerinde, şairlerin dizelerinde, dengbejlerin dilinde, kadınların zılgıtlarında yaşayan bir efsane olması, yaşadığının göstergesi Şahmaran’ın. Aynı zamanda eskiden beri Şahmaran tarihi konakların ve eski mekânların, ev ve iş yerlerinin, modern mekânların duvarlarını süslemeye devam etmekte…
Anadolu ve Mezopotamya’da bin yıldan beri anlatılan bir masal, bir efsane. Masal geceleri herkesin toplandığı köy odalarında bilge dervişlerin, gözleri denizlere erişmiş masal anlatıcılarının ağzından bal olur, dökülür karanlık gecelere. ‘’İnsanlığın en büyük utancıdır Şahmaran. Nedenini öğrenmek istiyorsan dikkatlice hikâyeyi dinleyip dersini çıkarmalısın kendin’’ demekte bilge…
1. bölümü burada bitiriyorum dostlar. 2. bölümde ise Şahmaran’la ilgili süreci ve hikâyeyi dile getireceğim.
Kaleminize sağlık İbrahim Bey hep Şahmaran ben de farklı olumsuz hisler bırakıyordu.
Farklı açılardan yazınızda değinmeniz ilgini çekti.
Bakışım değişecek Şahmaran’a.
Sevgiler
Sevgili İbrahim Soy Alar hocam, olaya çok derinden ve detaylı yaklaşmışsınız. Çocukluğumuzda evimizin duvarında bir duvar halısı vardı Şahmaran’ı ilk o zaman görmüştüm. Çok uzun yıllar sonra sanırım filmine denk gelmiştim. İnternetin hayatımıza girmesiyle de hikayesi ve dünya üzerindeki izlerini okumaya başladım. Şimdi tüm bilgiler bir arada çok güzel bir yazıda toplanmış. Uygarlıklar arası geçişteki Şahmaran için, “ya aynı kaynaktan besleniyorz ya da sağlam bir gezgin hikaye anlatıcısı dünyayı dolaşıp bunları anlattı” düşünüyorum. Sadece Şahmaran değil tabi, şu an konumuz bu olduğu için düşüncem tam olarak bu yönde… Emeğinize sağlık, Teşekkür ederim…