Bazen “Bu değersizlik duygusu nasıl geçer?” diye soruyorlar ve istiyorlar ki ben buradan üç cümle yazayım ya da bir parmak şıklatayım şu değersizlik duygusu bitip gitsin.
Ne yazık ki öyle kolay olmuyor. Doğduğumuzdan beri ince ince üzerimize işlenmiş yüzlerce sahne var.
Babam bana kızıyor
Annem beni dövüyor
Babam beni dövüyor
Benim erkek olmamı istemişler kız doğunca yüzüme kimse bakmamış.
Beni babaanneme bırakmışlar o büyütmüş
Beni yatılı okula gönderdiler.
Okulda öğretmen beni herkesin içinde azarladı.
Sözlüye kalktığımda soruyu bilemedim.
Okulda altıma yaptım arkadaşlarım benimle alay ettiler.
Beni teyzeme bırakırlardı teyzem bana çok kötü davranırdı.
Beni halam büyüttü evde şekerleri, çikolataları benden saklardı.
Biz fakirdik hep akrabalara muhtaçtık annem onlardan para isterdi ben çok utanırdım.
Babam sevgisini göstermeyi bilmeyen bir adamdı bana bir kere bile sarılmadı.
Bana hiç doğum günü yapılmadı.
Annem kardeşimi benden daha çok seviyor.
Bana çok erken yaşta sorumluluk yüklediler, çocukluğumu hiç yaşamadım.
Annem ben çok küçükken ölmüş.
Ben babasız büyüdüm.
Arkadaşlarımın çok güzel kalem kutuları vardı bana almadılar.
Bana istediğim oyuncağı almadılar.
Nasıl tanıdık geliyor mu? İlk aklıma gelenleri yazdım sadece. Bunlara benzer yüzlerce yaşanmış anı var bir çok kişide ve bu anıları yaşadığınız zaman hissettiğiniz değersizlik kemiklerinize, iliklerinize işlemiş durumda.
İşte bu yüzden kolay bir cevabı yok en başta sorulan sorunun. Bu anıları tek tek hatırlayıp üzerlerinde çalışmak zorundasınız yapabiliyorsanız kendi kendinize yapamıyorsanız bir uzmandan yardım alarak.
Bazılarınızın bazı anıları hatırlamak bile istemediğini biliyorum ama üzerini örterek devam etmek hiçbir şeye çözüm olmaz.
Ve bilinçaltınız ben değersizim diye titreşmeye devam ettikçe hayatınızdaki tüm insanlar size değersiz davranmaya devam ederler.
Herkesin kendi değerini bilmesi dileğiyle.
Sevgiyle…
Yazınız, içimizde usulca örtüp susturduğumuz çocukluk anılarını tek tek yerinden kaldırdı. Her bir cümle, değersizlik duygusunun nasıl da sessizce kök saldığını gösterdi bize. Senin satırlarında; bir çocuğun sessiz çığlığı, bir yetişkinin neden yıllarca kendine sarılamadığının cevabı vardı. Yazın; utandığımızı sandığımız anılarda aslında suçlu değil, sadece yalnız kaldığımızı hatırlattı. Şunu fark ettim yazınızda: Değersizlik hissi, bir anda gelmiyor. O, zamanla örülen bir duvar gibi; bazen bir doğum gününün unutuluşunda, bazen de annenin sessizliğinde, öğretmenin ses tonunda, oyuncağı alınmayan çocuğun gözlerinde başlıyor. Ama aynı şekilde dönüşüm de bir anda olmuyor. Yazınız; o duvarın ilk taşını yerinden oynatıyor. Ve biz anlıyoruz ki: Gerçek şifa, hatırlamaktan korkmadığımızda başlıyor. İyi ki bu yazıyı kaleme aldın. İyi ki o çocuğun sesini duyduk seninle birlikte. Ve umarız ki daha fazla insan, bu satırlarla kendine yeniden dokunur. Kaleminize sağlık